Nahl (Arı) Suresinin 44. ayeti gerçekleri görebilmemiz, neyin doğru neyin yanlış olduğunu kavrayabilmemiz için üzerinde düşünülmesi gereken bir ayettir. Çünkü bu ayet Peygamber Efendimize atfedilen hadislere de mucizelere de cevap verir niteliktedir. Ama şu da var ki geleneksel zihniyet hadisleri geçerli kılabilmek içinde bu ayeti öne sürmektedirler. Önce bu ayetin dört farklı çevirisini verelim:
16. Sure Nahl 44. Ayet
(O peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur’an’ı indirdik.
(Onları) Apaçık deliller ve kitaplarla (gönderdik). Sana da zikri (Kur’an’ı) indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler, diye.
(O peygamberleri) Açık mucizeler ile ve kitaplar ile (gönderdik) ve sana da Kur’an’ı indirdik ki, kendilerine indirilmiş oldukları(emir ve nehyi) nâsa açıkça anlatasın ve gerek ki onlar da tefekkür edeler.
Senden önce de ancak kendilerine vahiy ettiğimiz peygamberleri birçok belge, mucize ve kitaplarla gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim ehlinden sorun. Sonra da kendilerine parça parça (halinde) indirileni insanlara açıklayasın diye Kur’an’ı indirdik; ola ki düşünürsünüz.
İlk olarak mucize konusuna değinmek istiyorum. Ayette diğer peygamberlerin apaçık mucizeler ve kitaplarla gönderildiğine değiniyordur ve bunun hemen peşinden, Sana da Kuran’ı indirdik deniyor. Yani burada anlatılmak istenen Peygamber Efendimize Kuran’ın bir mucize olarak indirildiğidir. Zaten sorarsanız Hz. Muhammed Peygamberin en büyük mucizesi nedir diye, her inanan Kuran cevabını verecektir. Aslında mantık olarak mucize aramamıza da gerek yoktur ki hayat incelendiğinde başlı başına bir mucizedir.
Eğer Peygamber efendimize bazı mucizeler gösterilmesi emredilmiş olsaydı, bu ayette, O peygamberleri açık mucizeler ve kitaplar ile gönderdik ve sana da Kuran’ı indirdik, şeklinde bir anlatım olmazdı. Direk derdi ki o peygamberleri açık mucizeler ve kitaplarla gönderdiğimiz gibi seni de açık mucizeler ve kitaplarla gönderdik. Ama böyle bir anlatım yok burada ve Sana da Kuran’ı indirdik diyor doğruların kitabı. Bu bizim mucizeler konusunda aklımızda soru işareti bırakmamasını sağlayacak nitelikte bir ayettir.
Gelelim hadisler konusuna. İnsanlar nedense işlerine geleni görüp, işlerine gelmeyeni yok sayıyorlar. Olaylara genel itibariyle yaklaşma gibi bir huyları yok. Yani Kuran’ın dediği gibi kelimeleri kaydırıyorlar bazen bir şeyi savunduklarında. Geleneksel zihniyete sahip bu kişiler hadisleri geçerli kılabilmek için de bu ayetin tamamına değil de, sadece bir kısmına bakarak yorum yapmışlardır. İnternet üzerinde yaptığım araştırmaların genelinde de bunu gördüm. Hadisleri geçerli kılabilmek için bu ayeti şu şekilde insanlara sunmaktadırlar:
İnsanlara kendileri için indirileni açıkla
(Nahl 44)
Yanlış görmüyorsunuz, aynen bu şekilde bu ayetle bir şeyleri savunmaya çalışıyorlar. Bir bu haline bakın ayetin, bir de tam haline. Arada ne kadar fark olduğunu görebiliyor musunuz?
Ayetin geneline baktığımızda diyor ki apaçık deliller ve kitaplar ile gönderdik, yani bunlar anlaşılmaz değillerdir. Ve ardından Sana da Kuran’ın indirdik. Yani Kuran apaçıktır, anlaşılırdır. Bizim anlayamadığımız bir kelam neden insin? Üç beş kişi anlasın diye inmedi tabi ki Kuran.
Peygamber Efendimizin Kuran’ı açıklaması konusuna gelince, bilindiği gibi Kuran bütün bir halde vahiy edilmemiştir. 23 yıllık bir süre sonucunda tamamlanmıştır. Sonra da kendilerine parça parça (halinde) indirileni insanlara açıklayasın diye Kur’an’ı indirdik; ola ki düşünürsünüz. İnsanlar her zaman bütünü görmek isterler. Bir resim düşünün ve bu resmin henüz bir bölümü yapılmıştır. Biz bundan nasıl bir şey ortaya çıkacağını bilemeyiz. Ya da resmin bir tarafına çizilen çizginin ne amaçla çizildiğini bilemeyiz. İşte Peygamber Efendimiz tamamlanması için çizilen bu resme atılan her bir çizgiyi ya da boyanın neden atıldığının açıklanması istenmiştir. Olaya o günün şartlarını düşünerek bakmamız gerekiyor. Sonuçta cehaletin en üst sevilerde olduğu bir bölgeye doğruları göstermeye çabalıyorsun. Belki de hiç duymadıkları şeyleri söylüyorsun. Tabi ki de bunla ne anlatılmak istendiğini belirtmek gerekecektir. Keşke insanlar bir şeyleri değiştirmeseler, uydurmasalardı da Peygamber Efendimizin inen ayetleri insanlara nasıl anlattığını bilebilseydik. Ama böyle bir imkân maalesef tahrif edilmiştir. Bir sürü uydurmalar karışmış, menfaatlere göre değiştirilmiştir. Bu bize bir başka kaynak bırakmıyor. Kuran doğruların kitabı olduğuna göre ve eksik olmadığına göre, bize düşen ise Kuran’ı anlamak için çabalamaktır. Kuran’ın isteği üzerine zandan uzak kalmaktır.
Ve sözlerimi aynı surenin 43. Ayetle başlayan kıssasının devamını ekleyerek bitirmek istiyorum.
45: Artık ‘kötülüğü örgütleyip düzenleyenler’, Allah’ın, kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya şuuruna varamayacakları yerden azabın gelmeyeceğinden emin midirler?
46: Yahut onlar dönüp dolaşırlarken Allah’ın kendilerini yakalamayacağından emin mi oldular? Onlar (Allah’ı) âciz bırakacak değillerdir.
47. Yoksa Allah’ın kendilerini yavaş yavaş tüketerek cezalandırmayacağından (emin mi oldular)? Kuşkusuz Rabbin çok şefkatli, pek merhametlidir.