Allah’ın Kuran’da insanlara tavsiye ettiği yaşayışla ilgili en çok gözden kaçan ve ihmal edilen konulardan biri de Allah’ın varlığının, birliğinin, ahiretin varlığının, dinin öneminin ve Kuran’ın vahyinin diğer insanlara anlatılması yani tebliğ edilmesi. Kuran’daki pek çok ayette Allah’ın dininin gerek ailemize, gerek yakın çevremize, gerekse diğer insanlara anlatılması için çaba sarf etmemiz gerektiği emredilmekte. Buna rağmen pek çok kişi bu işi fazladan bir ibadet, olsa da olur olmasa da olur bir dini vecibe, sadece peygamberlerin veya boş zamanı olan insanların yapacağı bir faaliyet olarak görmekteler. Hatta bazı kişiler insanlara dini anlatma işine dinde zorlama
olmaması ile karıştırıp karşı çıkmaktalar. Hâlbuki Allah hem dinin diğer insanlara güzel bir biçimde anlatılmasını emretmiş hem de inanç, kulluk konularında zorlama olmayacağını ayetlerde açıkça belirtmiştir. Bu yazıda Kuran’da tebliğ konusunda geçen açık ayetler dışında aşağıda geçen bir kıssadaki olaya dikkat çekmek istiyorum.
36 – Yasin Suresi –
13. Onlara o kent halkını örnek ver. Hani, elçiler gelmişti oraya.
14. Hani, biz onlara iki kişi göndermiştik, onları yalanlamışlardı. Bunun üzerine biz, üçüncü bir kişiyle destek vermiştik. Şöyle demişlerdi: “Biz, size gönderilen elçileriz!”
15. Kent halkı dedi ki: “Siz, bizim gibi birer insandan başka şey değilsiniz. Rahman hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.”
16. Dediler: “Rabbimiz biliyor ki, biz size gönderilmiş elçileriz.”
17. “Bize düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir.”
18. Dediler: “Sizin yüzünüzden uğursuzlukla karşılaştık/biz sizi uğursuzluk sebebi saymaktayız. Eğer bu işe son vermezseniz, sizi mutlaka taşlayacağız. Ve bizden size acıklı bir azap kesinlikle dokunacaktır.”
19. Dediler: “Uğursuzluk kuşunuz sizinle beraberdir. Size öğüt verildi diye mi bütün bunlar? Hayır, siz savurganlığa, aşırılığa sapmış bir topluluksunuz.”
20. Kentin öbür ucundan bir adam koşarak gelip şöyle dedi: “Ey topluluk, bu elçilere uyun!”
21. “Sizden herhangi bir ücret istemeyenlere uyun. Onlardır doğruyu ve güzeli bulanlar.”
22. “Beni yaratana ne diye kulluk etmeyecek mişim ben? Ve sizler de O’na döndürüleceksiniz.”
23. “O’ndan başka tanrılar mı edineyim ben? Eğer Rahman bana bir zorluk/zarar dilerse onların şefaati benden hiçbir şeyi savamaz; beni kurtaramazlar.”
24. “Bu durumda ben elbette ki açık bir sapıklığın içine düşerim.”
25. “Ben, sizin Rabbinize iman ettim, artık dinleyin beni!”
26. “Gir cennete!” denildi. Dedi: “Kavmim bir bilebilseydi?
27. Ki Rabbim beni affetti; beni, ikram edilenlerden kıldı.”
Yukarıdaki ayetlerde bir topluma gelen elçilerden ve bu elçilerin Allah’ın dinine yaptığı davete uymayan kavimden bahsedilmektedir. 20-26 ayetler arasında ise kentin öbür ucundan gelen bir adamın kavmine elçilere uymaları, Allah’a kulluk etmeleri yönünde yaptığı çağrı ve bu kişinin cennete konulmasından bahsedilmekte. Bu ayetler ve kentin öbür ucundan gelip insanlara çağrı yapan kişi hakkında sadece buradaki bilgi verilmiş olmakla birlikte bu kişinin yaşadıkları da insanlara Allah’ın dinini anlatmanın öneminin Kuran’da ayrıca gösterilişi olabilir diye düşünüyorum. Kuşkusuz doğrusunu Allah bilir.