Allah`ın sevgisi, merhameti, selamı, muhabbeti, bereketi, yardımı ve desteği tüm Müslüman ve Müslüman olacak kardeşlerimin üzerine olsun.
Tefekkür ayı ramazanın bereketinden faydalanmaya çalıştığımız bu günlerde dikkatinizi seçim yaparken neleri öncelediğimizi ve neleri üstün tutup daha çok sevdiğimizi tefekküre ve tefekkür ederken de dikkatinizi; hevamızı mı, dünyayı mı, asabiyetimizi mi, mezhebimizi mi, din adına yazılmış diğer kaynakları mı, kendilerine evliya, mürşit, şeyh, aziz vs. diyenleri mi önceleyip daha çok sevdiğimizi, kimi ve neyi Allah`ın ve Allah`ın kitabının önüne geçirip geçirmediğimizi düşünmeye çekmek istiyorum.
Kuran`ın genelinden çıkardığım tefekkürümü sizinle paylaşmak istiyorum.
“Öncelediğimiz, Üstün tutuğumuz ve sevdiğimiz şeyler seçimlerimizi belirliyormuş!
Küfür etmek veya şükür etmekte bizim tercihiz. (Bknz. İnsan /1-2-3)
Neml 40: Kendinde Kitap’tan bir ilim olan kişi de şöyle dedi: “Ben onu sana, gözünü açıp yumuncaya kadar getiririm.” Derken Süleyman, tahtı, yanında kurulmuş görünce şöyle konuştu: “Rabbimin lütfundandır bu. şükür mü edeceğim, nankörlük mü / küfür mü diye beni denemek istiyor. Esasında, şükreden, kendisi lehine şükretmiş olur. Kim de nankörlük/ küfür ederse bilsin ki, Rabbim Ganî’dir, cömerttir.”
Herkesten, en darda kaldığımızda kime sığındığımızı sorgulamasını rica ediyorum. En darda kaldığımızda seçimlerimiz ne yönde? (Bknz. Lokman / 32) Özellikle, insan en çok darda kalınca rengini belli eder… O zaman neyi / neleri / kimleri önceleyip, ÜSTÜN TUTUP çok sevdiğimiz bizim için çok ama çok önemli oluyor. İrademizi kullanarak yaptığımız seçimlerimiz ait olduğumuz veya ait olmak istediğimiz yeri de belirliyor.
Rol modellerimiz belli Nebi- Elçiler, firavun, Karun, haman vs.
İblis Allah`ın bir emrini yerine getirmedi ve kendi hammaddesini üstün görerek hâşâ bir de Allah`a akıl öğretmeye kalkıp “ben ondan daha hayırlım” dedi ve lanetlendi.
Adem bir yasağı çiğnedi ve cennetten kovuldu
Kimi, neyi, neleri Allah’ın önüne alıp veya yanına yakıştırırsak şirk koşmuş oluyoruz!
Nisa-116….124 Hiç şüphesiz, Allah, kendisine şirk koşanları bağışlamaz. Bunun dışında kalanlar ise, (onlardan) dilediğini- dileyeni bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa elbette o uzak bir sapıklıkla sapmıştır. Onlar, O’nu bırakıp da (bir takım) dişilere taparlar. Onlar o her türlü hayırla ilişkisi kesilmiş şeytandan başkasına tapmazlar. Allah, onu lanetlemiştir. O da (şöyle) dedi: ‘Ant olsun, senin kullarından ‘miktarları tespit edilmiş bir grubu’ (kendime uşak) edineceğim. Onları -ne olursa olsun- şaşırtıp-saptıracağım, en olmadık kuruntulara düşüreceğim ve onlara kesin olarak davarların kulaklarını kesmelerini emredeceğim ve Allah’ın yarattığını değiştirmelerini emredeceğim.’ Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost (veli) edinirse, kuşkusuz o, apaçık bir hüsrana uğramıştır. (Şeytan) Onlara vaat ediyor, onları en olmadık kuruntulara düşürüyor. Oysa şeytan, onlara bir aldanıştan başka bir şey vadetmez. Onların barınma yeri cehennemdir, ondan kaçacak bir yer bulamayacaklardır. İman edip salih amellerde bulunanlar, biz onları altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokacağız. Bu, Allah’ın gerçek olan vadidir. Allah’tan daha doğru sözlü kim vardır? Ne sizin kuruntularınızla, ne de Kitap Ehlinin kuruntularıyla değil. Kim kötülük yaparsa, onunla ceza görür; o, Allah’tan başka bir veli (dost) ve bir yardımcı bulamaz. Erkek olsun kadın olsun, inanmış olarak kim salih bir amelde bulunursa, onlar cennete girecek ve onlar, bir ‘çekirdeğin sırtındaki tomurcuk kadar’ bile haksızlığa uğramayacaklardır.
İbrahim-3 Onlar ki sefil ve iğreti hayatı ahirete tercih ederler/ severler ve Allah yolundan alıkoyup o yolu eğri-büğrü yapmayı isterler. İşte bunlar, dönüşü olmayan bir sapıklık içindedirler.
Nahl-107 Bu böyledir, çünkü, onlar şu iğreti hayatı ahirete tercih etmiş/sevmişlerdir.. Ve Allah, küfre sapanlar topluluğunu doğruya kılavuzlamaz.
A’la-14…19 Doğrusu, temizlenip arınan felah bulmuştur; Ve Rabbinin ismini zikredip namaz kılan. Hayır siz, dünya hayatını seçip üstün tutuyorsunuz. Ahiret ise daha hayırlı ve daha süreklidir. Şüphesiz bu, önceki sahifelerde de vardır; İbrahim’in ve Musa’nın sahifelerinde.
Bakara-165….177 İnsanlar içinde öyleleri vardır ki, Allah dışında bazılarını Allah’a eş tutarlar da onları Allah’ı sevmiş gibi severler. İman sahipleri ise Allah’a sevgide çok kararlı ve taşkındır. Zulme saplananlar, azabı gördüklerinde tüm kuvvetin Allah’ta bulunduğunu, Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu fark edeceklerini anlayabilseler! O zaman, izlenenler, kendilerini izleyenlerden uzaklaşıp gitmişlerdir. Azabı gördüler artık, aralarındaki bağlar parçalanıp koptu. İzleyenler şöyle demiştir: “Ne olurdu bir kez daha imkân verilse de şunların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsak.” Böylece Allah onlara, yapıp ettiklerini, kendilerine yönelmiş özleyişler olarak gösterir. Ama artık ateşten çıkamazlar. Ey insanlar! Yeryüzündeki nimetlerden temiz ve helal olmak şartıyla yiyin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o size açık bir düşmandır. Hiç kuşkusuz o, size kötülük, çirkinlik/düzensizlik ve pislik emreder. Ve size, Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi buyurur durur. Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun!” dendiğinde: “Hayır! Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız.” derler. Peki, ataları bir şeye akıl erdiremiyor, doğruya ve güzele ulaşamıyor idiyseler!… O küfre sapanların durumu, bağırıp çağırma dışında bir şeyi işitmeyen varlıklara haykıranın durumuna benzer. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bu yüzden akıllarını işletemezler onlar. Ey iman sahipleri! Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yiyin ve -eğer yalnız O’na kulluk/ibadet ediyorsanız- Allah’a şükredin. Allah size leşi, kanı, domuz etini, Allah’tan başkası adına kesileni haram kılmıştır. Ama zorda kalanın, sınırı aşmadan, şuna-buna haksızlık ve tecavüze gitmeden yemesinde kendisi için günah yoktur. Allah çok affedici, çok merhametlidir. Allah’ın kitaptan indirdiği şeyi gizleyip onu basit bir ücret karşılığı satanlar, karınlarında ateşten başka bir şey yemiş olmazlar. Kıyamet günü, Allah onlarla
konuşmayacaktır, onları arındırmayacaktır. Onlar için korkunç bir azap vardır. İşte bunlar hidayeti satıp şaşkınlığı, affedilmeyi satıp azabı almışlardır. Ne kadar da dayanıklıdırlar ateşe!… Bu böyledir. Çünkü Allah, Kitap’ı hak olarak indirmiştir. Kitap’ta çekişmeye girenler, bütünden uzaklaştırıcı bir kopuşun tam içindedirler. Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz hayırda erginlik/dürüstlük değildir. Hayırda erginlik/dürüstlük o kişinin hakkıdır ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı/duayı yerine getirir, zekâtı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar. İşte bunlardır takva sahipleri.
Allah’ın bizim için, tüm kırmızı çizgileri belirlediğine inanıyorum. Hatları iyice netleştirerek, Allah`ın
ayetleriyle oluşacak anlam kümeleri bizi tüm beşeri düşüncelerden sıyırıp, düzenin üstüne de taşıyacağına inanıyorum. Çünkü, beşeri düşünceler/felsefeler içinde doğruyu da yanlışı da barındırır… Bu anlamda kimse savında iddiacı olamaz.. Bilim felsefesinde, din felsefesinde bilgi kirliliği yaşadığımız bu çağda Kuran ayetlerinden yalın kat anlam kümeleri bulup çıkarmak bana en emin yol gibi geldi. Tabi ki Kuranla inşa olmak istiyorsak tekrar tekrar okumak şart. İrade konusunda atalarımız öyle farklı düşünceler ortaya atmışlar ki ve çoğu düşünceler- sınır ötesiyle bağlantılı hatta Allah’ın bilincinden bakmaya çalışarak yapılmış… Seçimlerimizi belirlemede öncelediğimiz, üstün tuttuğumuz, sevdiğimiz şeylerin oynadığı faktör ayetler bütünlüğünde zihnimde netleşince daha ötesini tartışmak bana Allah’ın çizdiği sınırları aşacağımı düşündürdüğü için bilmediğim şeyin peşine düşmemeye karar verdim, karar vermem bende rahatlık sağladı. Şeytan bizi Allah hakkında bilmediğimiz şeyleri söylemeye itebiliyor….Günümüzde her bir kişi, kendi görüşünü üstün görme çabası içerisindeyken hatta kendi düşüncelerini Kurana dayatma çabasındayken Kuran’ın önemini tekrar takrar düşünmek zorundayız. Atalarımızın, (Felsefe-kelamcı) kendilerinden önceki atalarının (felsefeci) düşüncelerini önceledikleri için, hatta geleneklerin dinleştirilmesi yüzünden kavram kargaşası yaşadığımızı düşünmekteyim… Çoğu zaman “Allah bu konuda ne diyor?” sorusu gündem dışı bırakıldığı ve ikinci plana atıldığı için Her şeyin ters düz edildiğini düşünmekteyim. Günümüze kadar gelmiş tüm bilgi kirliliklerinden ancak “Kuranın önemini” tekrar anladığımızda temizleneceğim izi düşünmekteyim.
Rabbim, her türlü şirk barındıracak günahlarımızı bağışlasın. Ayağımızı/kalplerimizi dinine sabit kılsın.