Zühruf Suresinden İzdüşümleri | 1.Bölüm
Kuran’ın 43’üncü suresi olan Zühruf (Gösteriş) Suresi genel olarak Allah’ın indirdiği vahye karşı insanların takındığı aleyhteki tutumu anlatır ve bu tutuma karşı inananlara ne şekilde davranması gerektiği öğütlenir. İnsanların niçin ve ne şekilde vahiylere karşı çıkmakta olduğuna dair ipuçlarını vererek uyarılar içerir. Bu kapsamdaki izdüşümünde insanların bugün Kuran’a karşı tutunduğu tutumu gözler önüne serme ve bu minvalde Zühruf suresinin bana düşündürdüklerini paylaşmak gayesindeyim. Umuyor ve Allah’tan diliyorum ki vesveseden uzak ve doğru anlaşılmaya açık cümleler kurabilir ve kendime ve okuyanlara faydalı olabilirim.
43-Zühruf
1 Hâ, Mîm!
Müteşabih başlangıç harfleriyle başlayan surelerden birisi olan Zühruf suresinin bu ilk iki harfi neler hatırlatıyor diye düşünerek başlayalım. Kuran’da “Ha,Mim” kombinasyonuyla başlayan ve ardarda gelen yedi sure var. 40, 41, 42, 43, 44, 45 ve 46’ncı sureler. Bu yedi suredeki Ha ve Mim harflerinin toplamının 19’un katı olması matematiksel bir mucize. Bu konu üzerindeki çalışmalar için Edip Yüksel’in “Üzerinde 19 Var” isimli kitabının okunmasını ve üzerinde düşünülmesini tavsiye ediyorum. İşte Zühruf suresi de bu yedi surenin tam ortasında bulunuyor. İnananların imanını artıracak bu matematiksel mucizeyi önemsiyorum. Ancak benim asıl dikkat çekmek istediğim nokta bu değil.
Müteşabih ayetlerin mecazlar içermesi, benzeşimlere işaret etmesi ve benim anlayışıma göre izafi yani her okuyana, her çağa, her tahsile, her mesleğe, her yaşa, her farklı hayata, kısacası her insana birtakım doğruya yöneltici mesajlar içermesi anlamına geliyor ve bu kişiye özel vargıları başkalarının bilmesinin de elzem olmadığı yönünde bir kanaatim var. Hatta her insanın farklı zamanlarda aynı ayeti okuyuşunda ve üzerinde düşündüğünde birbiriyle çelişmeyen farklı bir takım anlamlara ulaşabileceğini iddia ediyorum. Bu kapsamda “Ha ve Mim” harflerinin sembollüğünün bugün yazıya başlarken okuduğumda Kuran’ın “Hakikat ve Mübin” oluşunu ifade ettiğini düşündüm. Yarın bir gün Ha ve Mim harflerinin başka destekleyici manalara gelebileceği de söz konusu olabilir. HaMi diye düşünebilir mesela. “Koruyucu” kitap olduğunu düşünebilir. Dikkat edilmesi gereken nokta, ne düşünürsek düşünelim, eğer Kuran’a arınmış bir kalple yaklaşırsak bu harfleri asla kötü manalara getiremeyiz. Uydurmayız… Düşünürüz…
Bunu da kafadan sallamıyorum elbette. Bir şey söylüyorsak bunu destekleyen materyalleri de ortaya koymamız gerekir. Hakikat, Hak’tan gelen gerçek demektir. Mübin ise apaçık ve anlaşılır olması gibi anlamlara gelir. Diğer surelerde de benzer hükümlerle başlayanlar var ancak biz bahsettiğimiz “Ha,Mim” kombinasyonuyla başlayan bu surelerin devam eden ayetlerine bakalım. Materyaller orada.
40-Mümin
1,2 Hâ, Mîm! Bu kitabın indirilişi, Azîz ve Alîm olan Allah’tandır.41-Fussilet
1,2,3 Hâ, Mîm! Rahman ve Rahîm’den indirilmedir bu… Bilen bir toplum için ayetleri açıklanmış, Arapça okunan bir Kitaptır.42-Şura
1,2,3 Hâ, Mîm! Ayn, Sin Kaf. O, Aziz ve Hâkim olan Allah, sana ve senden öncekilere böyle vahyetmektedir.43-Zühruf
1,2,3,4 Hâ, Mîm! Apaçık kitaba andolsun ki, Biz onu akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an yaptık. Ve o, bizim katımızdaki ana Kitap’ta çok yüce, çok hikmetlidir.44-Dühan
1,2 Hâ, Mîm! Apaçık olan bu kitaba andolsun.45-Casiye
1,2 Hâ, Mîm! Bu kitabın indirilmesi, Üstün ve Bilge olan Allah katındandır.46-Ahkaf
1,2 Hâ, Mîm! Kitabın indirilmesi, Üstün ve Bilge olan Allah’tandır.
Bu surelerin hepsinde “Ha,Mim” harflerinden sonra kitabın (vahyin) Allah katından indirilen bir HAKİKAT (Hakk’tan bir gerçek) olduğu ve/veya MÜBİN (apaçık) olduğu işleniyor… Dikkat edin, harfler bu anlama geliyor demiyorum… Bu harfler ve devam ayetleri bana bu kelimeleri hatırlatıyor diyorum. İşte müteşabihlik bir anlamda budur. Üzerine düşünmek ama gerçek tevilinin sadece Allah’a ait olduğunu bilmektir. Bir başkası okuduğunda başka şeyler düşünmesi kadar normal bir şey yoktur. Yeter ki arınmış bir kalple okumaya çalışsın. Yoksa iki tane harfe rastgele olmadık şeyler de isnat edebilir nefis! Ancak mantıksal olarak düşünüldüğünde devam ayetleri bu saldırıyı engelliyor.
43-Zühruf
2,3,4 Apaçık kitaba andolsun ki, Biz onu akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an yaptık. Ve o, bizim katımızdaki ana Kitap’ta çok yüce, çok hikmetlidir.
Bu ayetlerde Kuran’ın özellikleri sıralanmaya başlanıyor.
Apaçık oluşu: Ben onu anlayamam diyenlere bir meydan okuyuştur. Allah “bu kitap apaçıktır” dedikten sonra “hayır açık değil, ben anlayamıyorum” diyorsak sorun bizde demektir. Eğer gerçekten anlayamıyorsak ve samimiyetle yaklaşmış olduğumuzu düşünmemize rağmen bir şey göremiyorsak eksikliğin bizde olduğunu kabul etmemiz gerekir. Kuran’ın eksik olduğunu değil!!!
Akıl erdirilmek üzere Arapça oluşu: İndirilen kavim Arap olmasaydı da Türk olsaydı muhtemeldir ki akıl erdirmek üzere Türkçe olacaktı. Mesele “akıl erdirmek” olduğuna göre Arapça bilmeyen bir başka kavmin onu Arapça okuyup anlaması mümkün değildir. Demek ki bizler de akıl erdirmek istiyorsak ya Arapçayı öğrenip akıl erdireceğiz, ya da Arapça bilenlerden faydalanarak içinde ne yazdığını öğrenip akıl yürüteceğiz. Peygamberimiz döneminde de okuryazar olmayanlar olduğuna göre mesele Kuran’ı yüzünden Arapça okuyup anlamak değildi. Peygamberimiz ayetleri onlara okuyor ve onlar da üzerinde akıl erdirmeye çalışıyorlardı. Yani manaya odaklanıyorlardı. Bir İngilizin bugün Tevrat’ı İbranice okuyup anlamaya çalışması ne kadar mantıksızsa, bir Türkün de Kuran’ı anlamak maksadıyla Arapça okumaya çalışması o kadar mantıksızdır.
Çok yüce oluşu: Allah başka hiçbir kitabın onun kadar bilge hükümler içeremeyeceğini iddia ediyor. Bu yücelik onu indirenin yüceliğindendir elbet. Her şeye muktedir olan, her şeyden haberdar olan ve yarattıklarını en iyi bilen Allah’ın sözleri de bütün sözler içerisinde elbette en yücesidir.
Çok hikmetli oluşu: Hikmetli oluşu da üzerinde derin düşünmek gerektiği, akıl erdirmek gerektiğinin tamamlayıcısı bir ifadedir. Her normal insan da özünde bu hikmete, arınmış bir bakışla bakabilme özelliğine sahiptir. Problem ona hak ettiği bakış açısıyla ve anlama isteğiyle bakabilmektir. Başka hikmetli sözlerin peşinde Allah’ın sözüymüş gibi koşanlar, edindikleri hatalı bakış açısını ayete uyarlamaya kalkarlarsa onu anlayamazlar. Üzerinde çalışmaya azmetmeyen insan Kuran’a yabancı olarak kalmaya ve din ve hayat konusunda cahil kalmaya mahkumdur. Ancak ona yönelen insan şartlar ne olursa olsun nasibini alacaktır. Geri durmakla, tembellikle varılacak bir yarış sonu yoktur. Çalışmak, didinmek gerekir. Anlamak ve ilerlemek için çalışmak hep lazım, her yaşta, her seviyede, her yerde…
Zühruf suresinin devam eden ayetlerinde gelmiş geçmiş inkârcıların Allah’ın vahiylerine nasıl baktığına ilişkin işaretler veriliyor. 5’inci ayetten itibaren bunlara değinmek üzere…