Müslüman Kimlikte Yazınca Olunmaz!

Müslüman; kimlikte yazınca olunmaz, doğuştan olunmaz, zorla olunmaz, kelime-i şahadet getirerek olunmaz, Müslüman erkekle evlenilince olunmaz, sünnet olunca olunmaz, olunmaz da olunmaz…

Müslüman; Allan’ın varlığına, bütün peygamberlerin onun peygamberi olduğuna, bütün kitapların onun kitabı olduğuna ve din (ahiret) gününe inanılarak şirk (ortak) koşmadan iman edildiği ve yalnız ve de yalnız Allah’a teslim olunduğunda olunur.

Bakara
136; Allah’a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilenlere, Musa’ya, İsa’ya verilene ve tüm peygamberlere Rab’leri tarafından verilenlere inandık. Onların hiçbiri arasında ayırım yapmayız. Biz sadece O’na teslim olanlarız, deyiniz.

Bu kadar mı zannettiniz?

Bir de rehberimiz Kur’an-ı Kerim’i “OKU”mak, sürekli okumak gerekir. Okurken akletmek, düşünmek gerekir. Okuduktan sonra da uygulamak gerekir, hakkı ile uygulamak içinde “ERDEMLİ” olmak gerekir.

Al-i İmran
138; Bu (Kur’an); İnsanlara bir bildiri, “Erdemliler”e de bir yol gösterici ve öğüttür.

Erdemli Müslüman olmak için ise; Allah’ın dinini sürekli desteklemek, aynı zamanda bu desteği sosyalleştirerek zihni ve mali yönden dayanışma ve yardımlaşma içinde hayra ve barışa yönelik mücadele ederek her daim ayakta tutmak gerekir.

Dünya hayatının bir imtihan olduğunun farkında ahirete iman eden ve karşılığını yalnız ahirette alacağını bilerek malından, parasından, zamanından, sahip olduğu değerli herşeyden hiçbir dünyevi karşılık beklemeden vazgeçebilen ve bu yolda kendi ile yarış halinde olan, aynı zamanda bu duruş ve kimlik ile de topluma örnek ve destek olabilen kişiden daha erdemli kim olabilir…

Bakara
177; Yüzlerinizi doğu veya batı yönüne çevirmeniz iyilik değil. İyiler o kimseler ki Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanırlar; akrabalara, yetimlere, muhtaçlara, yolda kalmışlara, dilencilere ve boyunduruk altındakilere seve seve para yardımında bulunurlar; salatı (destekleşme/yardımlaşma/dayanışma)gözetir, zekatı (ihtiyaçtan fazlasını) verir, sözleştikleri vakit sözlerinde dururlar; zorluğa, sıkıntıya ve zulme karşı direnirler. İşte doğru olanlar onlardır, “Erdemli” olanlar da onlardır.

Kişi hikayeleri önemlidir, örnektir, vesiledir… Bu yola samimice çıkan ve kendini bu yola adayan, sindire sindire aklederek iman eden birinin, kendi samimi sözleri ve nasılları, niçinleri ile“erdemlilik” yolunda Müslüman olurken attığı ilk adımlarını belki birilerine de vesile olur dileği ile sizlere aktarmak istiyorum.

—————————————————————————————————————-

Ben Olena, Ukrayna’da doğdum ve Hristiyan bir ailede büyüdüm. Bütün bildiklerimi annemden ve çevremdekilerden öğrendim. Annem inançlı bir insandır. O hep dua eder, düzenli kiliseye gider, kendine göre dinine olan sorumluklarını yerine getirirdi. Komünizmin egemenliğindeki o dönemde bile beni kiliseye giden, duaları bilen, bayramları kutlayan, hatta paskalyada yumurtaları ailede en iyi süsleyen biri olarak yetiştirmeyi başardı.

İncil mi? İşte onu hiç okumadım, herkes gibi atalarımın dinini öğrendim, İncil’de yazanı değil. Benim taptığım, dualarımı ettiğim kutsalım peygamberimdi. Tanrı ile aramda hep o ve diğer kutsallar vardı, bu durumda zaten Tanrı’ya da pek gerek yoktu.

Birgün eşimle tanıştık, kendisi Müslüman’dı fakat duyduğum bildiğim gibi değildi.  Enteresandır; Hz.İsa ve kitabımız İncil hakkında benden bile daha fazla bilgiye sahipti, dinime de saygı duyuyordu. Bana hiçbir zaman müslüman olmam konusunda baskı yapmadı. Ama her zaman Hz.İsa’nın Tanrı’nın oğlu olmadığını, ibadetin yaratılana değil yaratana yapılacağını anlatıyordu ve sebeplerini açıklıyordu.  Kuşkusuz duyduklarım mantıklıydı, hatta o güne kadar duyduğum en mantıklı şeylerdi fakat bütün inanç sistemimi temelinden sarsıyor, yerle bir ediyordu.

Düşündüm çok düşündüm. Sonra mı? Nihayet kalbimle beynimi buluşturabildim. Tanrı’nın bir oğlu olamayacağını, ibadetin bizim gibi yaratılmış bir insana yapılamayacağını, arada aracılar olamayacağını içime sindirdim. Ve dinimi Tanrı’ya has kılarak yaşamaya başladım. Bunlar benim ilk adımlarımdı.

Artık farkındaydım; Eskiden inandığım ve doğru bildiğim bütün kutsalların aslında bizi Tanrı’dan uzaklaştırmak için sonradan dinimize sokulmuş palavralar olduğunun. Farkındaydım o gizemli peygamber hikayelerinin, masallarının İncil’in kapağını açmamam için uydurulduğunun ve Tanrı’nın evi diye gittiğim o kiliselerin ikonasından mumuna, vaftizinden dualarına kadar birer ticarethane olduğunun.

Çünkü artık aklımı kullanıyordum, düşünüyor ve sorguluyordum…

Daha sonraki adımlarımda; Hepimizin aslında aynı Yaradan’a taptığının, varoluş sebebimizin ve tek gerçeğin tek olan Allah’a samimi bir kul olmak olduğunun, aslolanın ise ahiret olduğunun farkına varıyordum.

Ve öyleyse kabul ve iman da etmeliydim son kitabının Kur’an-ı Kerim olduğuna.

Artık zamanı gelmişti yıllardır evde rafları dolapları dolaşan o Rusça Kuran’ı elime alıp, okumaya başlamanın. Bende başta zannediyordum herkes gibi, okumanın zor olacağını okuyup anlamayacağımı. Oysa okuyunca anladım ki eğer samimi isen ve gönülden istersen Allah gözlerindeki o perdeyi kaldırıyordu, beynindeki kilidi, kalbindeki mührü söküp atıyor ve ayetlerini mucizelerini sana göstermeye başlıyordu.

Artık tamamen teslim olmuştum, Allah var ise ondan daha önemli ne olabilirdi ki; Ben mi, sen mi, ne?

Hayat hiçbir dönem kendimi böyle hissettirmemişti bana, çünkü hayatımın içi dolmuştu artık.

Kuran’ı okudukça “erdemli” insan olmanın öneminin farkına varıyordum. Okudukça onu, esas ibadetin hayra barışa yönelik işler yapmak, paylaşmak, destek olmak ve güzel ahlak olduğunun mesajını veriyordu bana.

Adımlarım da büyümüştü artık; Nihayet mesajı ve ne yapmam gerektiğini daha net anlıyordum.  Dinimi Allah’a ortak koşmadan, rehber Kuran’a göre yaşamam gerektiğini ve ahirette sadece Kuran’dan hesaba çekileceğimi biliyordum, ve artık “namaz”da kılıyordum.

Herkesin hayatında Yaradan’a yaklaştığı bazen de uzaklaştığı dönemler olur, sıkıntıya düştüğünde dualara sarılıpta sonrasında unuttuğu gibi, biz onu unutsakta o bizi unutmuyor demek.

Aklınızı kullanın, düşünün ve sorgulayın; Bizi ve herşeyi yaratandan başka, kim verebilir en iyi yaşam reçetesini bize?

Öyleyse deneyin bir kez olsun bu adımları atmayı, o hep yanıbaşınızda olana yaklaşmayı.

Unutmayın; Önemli olan ilk adımlardır, haydi durmayın atın o adımları…

—————————————————————————————————————

Dileğim bu adımları bu güne kadar atamayanlara o’nun hikayesi ışık olsun. O’na da erdemlilik yolunda Allah yardımcı, Kur’an rehber, aşağıdaki ayet ise müjde olsun. Selam ile…

Bakara
277; İnanıp “Erdemli” bir hayat sürerek salatı(destekleşme/yardımlaşma/dayanışma) gözetenlerin ve zekatı(ihtiyaçtan fazlasını) verenlerin ödülleri Rab’leri katındadır. Onlar için korku yoktur ve onlar üzülmezler.

 

Hüseyin KOCABAŞ

e-mail : huseyin@huseyinkocabas.com

w.site  : www.huseyinkocabas.com

f.book : www.facebook.com/kocabashuseyin

f.group: www.facebook.com/groups/ahirettesurprizolmasin

 


About the Author
Author

HuseyinKocabas

Comments (2)
Leave a reply

Name (required)

Website