Tevhide Sadakat…

Tevhide Sadakat…

 

Bakara suresi 30. ayetinde Yüce Allah Yeryüzünde kendi iradesini temsil edecek halife; yönetici,
görevli atayacağını bildirmiştir.

Zariyat suresi 56. ayetine göre yaşam gayemiz, görevimiz: Kendi irademizle yeryüzünde Allah’ın iradesini gerçekleştirmek olmalıdır. Yeryüzünde ilahi iradeyi egemen kılmak için, O’nun yolunda çaba göstermek, sadece O’nun otoritesine boyun eğmek, O’na kul olma bilinciyle hareket etmek; yani tevhide mutlak sadakat yaratılış-varoluş gayemizdir.

Bakara suresi 30. ayetinde yeryüzüne görevli atayacağını bildiren Yüce Allah, Zariyat suresi 56. ayetinde görev tanımı yapmaktadır.

Saff suresi 14. ayetine göre müminler Allah’ın yeryüzündeki yardımcıları olmakla görevlidirler.
Yaşam süreçlerinde ilahi iradeyi gerçekleştirmekle sorumludurlar.
Fecr suresi 27-30. ayetlerine göre görevini yerine getirme sorumluluğu ile yaşayan nefisler Allah’ın hoşnutluğunu kazanmayı ve ebedi mutluluğu umarlar.

Sadece Allah’a kul olma bilinci ve mükellefiyeti her türlü beşeri, dünyevi boyunduruktan kurtulmayı,
özgür olarak yaşamayı gerektirir. Allah’tan başkasının otoritersine tabi olmadan özgür olarak yaşayan insanlar Allah’ın istediği gibi kul olurlar; O’nun iradesine uygun bir kişilik, bir toplum ve medeniyet oluştururlar. Barış ve özgürlük temelinde ahlak ve adalete dayalı sosyal bir düzen kurarlar. Aklı, iradesi, özgürlüğü bir yerlere bağımlı olanlar, bağımlı oldukları otoriteye tabi olurlar. Onların kulu, kölesi olurlar. Onların buyruklarına boyun eğerler.

Kişi ya sadece Allah’ın otoritesine tabi olarak, O’na boyun eğerek, O’nun iradesine uygun özgürce
yaşayacak; ya da özgürlüğünden feragat edecek, başka bir kişinin, makamın otoritesine tabi olacak ve ona boyun eğecek.Kişi Allah’tan başka kime, neye boyun eğerse, o kişinin ilahı-putu artık o olur.

Yaşam gayesinin öznesi kişinin ilahıdır. Kişi sadece Allah kul olma amacıyla yaşar veya başka amaçlar için yaşar.. Yaşam amacı para kazanmak ise, o kişinin ilahı-putu paradır. Dünyevi zevkleri, menfaatleri, makam ve servet sahip olmayı; binlerce odası olan saraylarda oturmayı, haksız kazanç ile evine paraları yığmayı, kendi arzu ve ihtiraslarını tatmin etmeyi yaşam gayesi haline getirenler; ihtiraslarını, dünyevi menfaatleri, zevkleri ilah-put edinmiş olurlar.


Uluslararası egemen emperyal güç odaklarının otoritesi altına giren, onlara boyun eğen kişi onları putlaştırmış olur. Bir ideolojinin, mezhebin, düşünce akımının kural ve kabullerini uygulamayı yaşam amacı haline getirenler bu akımlara kulluk etmiş olurlar. Allah’tan başkasına, başka bir şeye boyun eğen, kul, köle olanlar şirk yoluna girenlerdir. Şirk yoluna giren kişinin varoluş gayesine uygun yaşaması mümkün değildir.O’nun içindir ki şirk affedilmez en büyük günahtır.

Şu bilinmelidir ki, dünya hayatı bütün arzuların, ihtirasların tatmin yeri değildir. Bu gerçek aslında ahiretin akli-felsefi kanıtlarından biridir. Bütün arzuların, isteklerin karşılanacağı yer cennettir. Arzular,ihtiraslar, sonsuz istekler, egolar bu dünyada imtihan aracıdır.

Dünyevi arzularını, ihtiraslarını, egolarını, kibirlerini dizginleyenler;şeytanın vesveselerine aldanmayıp nesiflerini olgunlaştıranlar ahirette cennet ile ödüllendirilmeyi umarlar.

 

“Dünya çıkarını gözetene ondan veririz; ahiret yararını gözetene de ondan veririz. Şükredenleri ödüllendireceğiz biz.”
(Aliimran-145)


Nefsine uyarak tüm arzularını, ihtiraslarını bu dünyada tatmin etmeye çalışanlar; küresel kapitalizmin teşvik ettiği tüketim çılgınlığına kapılanlar, dünyevi zevkleri ve servet, şöhret;makam, mevki sahibi olmayı yaşam amacı haline getirenler fıtratlarından, varoluş gayelerinden uzaklaşırlar ve ahiretlerini tehlikeye atarlar.

Kur’an, insanın dünyevi nimetlere olan zaafına dikkat çeker. Hz. Adem’de bu konuda şeytanın vesvesesine uymuş sonra af dilemiştir.

Dünya nimetlerinden sıratı müstakim esasına uygun, aşırılıklardan arınmış olarak, meşru sınırlar içinde yararlanmalıyız.

 

Varoluş amacından uzak yaşayan kişi ilah edindiği dünyevi değerlere ne kadar çok sahip olursa olsun manevi doygunluk hissedemez. Ne kadar çok servet, şöhret sahibi olursa olsun mutlu olamaz. Daima bir tatminsizlik,eksiklik, boşluk hisseder.

Bu tatminsizliğini, mutsuzluğunu gidermek için daha çok ve ölçüsüz-sınırsız tüketmeye, israfa, gösterişe, aşırılığa, gayri meşruluğa yönelir.Tüketmek için kazanmak gerekir, kazanmak için her yolu mubah görürler. İçlerinden bazıları uyuşturucunun, alkolün, kumarın müptelası, kölesi olur. Böylece fıtratından, yaratılış amacından daha da uzaklaşmış olurlar, kısır döngüye girmiş olurlar..

Yeryüzünde küçük bir zümre adeta cenneti yaşarken; geniş kitleler ise adeta cehenneme mecbur
kalır. Bir tarafta mutlu azınlık safaat sürerken, diğer tarafta toplumlar açlık, kıtlık sorunları yaşarlar.

Yaratılış amacına uygun yaşayan, Kur’an’ı kılavuz edinerek öncelikle kendi kişiliğini, manevi dünyasını,sonra da kendi dışındaki dünyayı ilahi iradeye uygun yapılandırmaya çalışarak yaşayan kişi huzura, felaha, mutluluğa kavuşur. Allah’ın hoşnutluğunu kazanmış, mutmain olmuş nefislerden olur.

Saygılarımla

 


About the Author
Author

Feridun34

Leave a reply

Name (required)

Website