Mutluluğun Sarp Yokuşu

Mutluluğun Sarp Yokuşu

Aslında bu yazıya nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Bu aralar doluyum biraz. Hangimiz değiliz ki. Hangimiz dolu değiliz, hangimiz sıkılmıyoruz. Ya da tersten sorayım kaçımız gerçekten mutluyuz. Mutluluk dediğimiz şeyler konuşabilse kaç tanesi ben mutluluk verebiliyorum diye gerçekten iddia edebilirdi.

29:64- Şu iğreti dünya hayatı, bir eğlence ve oyundan başka şey değil. Âhiret yurduna gelince, asıl hayat işte odur. Ah, bilebilselerdi!

21:16- Biz göğü, yeri ve bunlar arasında bulunanları, eğlence için yaratmadık.

Bazen insan mutlu olmak ya da olmamaktan öte bir durumdadır. Bazen insan sıkıldım dediğinde bu iyi bir film izlediğinde ya da güzel bir müzik dinlediğinde de geçebilecek türden değildir. Bazen insan sıkıldım dediğinde bu ruhunun sıkılmasıdır. Artık … Bu artık kelimelerle pek ifade edilebilecek bir durum değildir keza ifade edemedim edemiyorum da ama elbet herkes yaşamıştır ya da bir gün yaşayacaktır. Belki elindekileri tükettiğinde aslında tükenebilecek olan onca gereksiz şeye kendisini nasıl bu kadar kaptırdığını fark ettiği zaman belki de elinde tüketebileceği şeylere bakıp ” bunlar ne” dediğinde anlayacaktır. Her iki durumda da yavaş yavaş kendini tüketmeye doğru kulaç atacaktır. Attığı her kulaçta biraz daha yorulacak biraz daha nefesi kesilecek biraz daha pes etmeye yaklaşacak biraz daha biraz daha… İnsan bir iş için (artık o her neyse) emek sarf edip karşılığını alamayınca üzülmeye başlar ve neden böyle olduğunu sorgular. Çünkü insan onun olması için uğraştığından dolayı bir beklenti içine girmiştir ve haklıdır da olmayınca üzülmekte. Ama bu bir şeyde belki de bir tek şeyde istisna olabilir. o da; mutlu olmak. İnsan bu hayatta mutlu olamayınca doğal olarak kötü bir ruh haline bürünür, sitemkârlaşır ve bunun nedenlerini de düşünmeye başlar hatta bazen diğer insanlarla kendini kıyaslamaya başlar. Sanki o insanların tüm yaşantılarına hakimmiş gibi. Ne yaparsanız yapın kim ne yaparsa yapsın bu hayatta her daim mutlu olması hiç olası bir durum değildir hatta belki hayatta hiç mutlu da olmayabilir. Arthur Schopenhauer’ın da çok güzel değinmiş olduğu gibi “Doğuştan gelen bir kusurumuz var; hepimiz mutlu olmak için dünyaya geldiğimizi sanıyoruz. Bu kusurumuzu gidermedikçe, dünya gözümüze çelişkilerle dolu bir yer görünecektir. Çünkü her adımımızda, ister büyük ister küçük bir şey yapmış olalım, dünyanın ve insan hayatının, mutlu bir yaşam sürdürmeye olanak verecek biçimde tasarlanmadığını anlayacağız. İşte bu yüzden bütün yaşlıların yüzlerinde aynı ifadeyi, yani düş kırıklığını görmek mümkündür.” Yaşlı insanlarla konuşmak, bence bu dünyada muhabbet edilebilecek güzel insanlar arasında büyük çoğunluğu oluştururlar. Yüzlerindeki kırışıklıklardan, edindikleri tecrübelerden size anlattıklarına kadar. Aslında mutlu olamamakta güzel olabiliyor mesela geceleri camdan dışarı şehrin karanlığına, insanların hayatına kuş bakışı bakarken hafiften gözünden dökülen o ince ıslak damlaların göz altlarına temas etmesiyle hissettirdiği duygu ve onların aslında konuşamadığın, kendini ifade edemediğin cümleler olduğunu bilmek, iyi hissettirebiliyor. Mutlu olmaya dönersek, madem bu dünyada mutluluğa ulaşmak o kadar kolay değil ya da hiç ulaşamayacağız o zaman nerede bu mutluluk. İnsan ne zaman sıkıntılardan kurtuluşa erecek ve gerçekten kendini mutlu eden şeylere baktığında korku olmadan emin bir şekilde gülebilecek onlara. Söz buraya geldiğinde benim diyeceklerimin bize yazmayı ve kelimeleri öğreten ”yaratıcının” söyleyecekleri yanında çok değersiz ve asla onun dedikleri kadar güvenilir değil. Onun için ;

4:13-İşte bütün bu hükümler, Allah’ın koyduğu hükümler ve çizdiği sınırlardır. Kim Allah’a ve Peygamberine itâat ederse Allah onu altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. Onlar, orada ebedî olarak kalacaklardır. İşte büyük kurtuluş budur.

11:108-Mutlu olanlar ise cennettedirler.

13:29 – Onlar ki, iman etmişler ve salih ameller işlemişlerdir, ne mutlu onlara, varacakları yer de ne güzeldir!

Biliyorum… Bu dünya gerçekten çok zor ve Whatsapp durumlarında ya da Tumblr’da paylaşıldığı gibi ”hayat kısa kuşlar uçuyor” modunda değil. Her an her şeyin değişip ne olacağını bilmediğimiz bir durum bir sıkıntı ile karşı karşıyayız. Çünkü bu sistem böyle dizayn edildi.

2:155- Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.

Ama etrafımıza bakıp da ”o insanların hayatları bu kadar güzelken neden benim hayatım bu kadar kötü, neden ben bu kadar üzüntü çekiyorum neden rabbim neden beni seçtin neden bana verdin bu dertleri” demek, insanın o an ki duyduğu üzüntü ve ruh durumunda ne kadar iyi hissettirse ve o an çok makul gibi görünse de, gerçekten Allah dert çektirmek için sadece bizi seçmiş ve bizi bu kadar özel kılmış olabilir mi ? Hayır. Yani bu dünyada imtihana tabi tutulmak için yaşıyorsak herkesin bazı şeyleri yaşaması gerekiyor ki eğer sadece biz olsaydık üzülenler o zamanda aslında biraz sevinmemiz lazımdı çünkü bu durum bana ”Allah benle daha özel olarak ilgileniyor”muş gibi bir şey hissettirirdi.

3:140-Bak işte günler! Biz onları insanlar arasında dolandırır dururuz. Allah bu sayede iman edenleri bilecek, sizden tanıklar/şehitler edinecektir.

Ve o günler sadece birbiri ardına değil bizim aramızda da dönmektedir.

Söz gelmişken şuna da değineyim, bazı olaylar imtihan neticesinde olsada bazıları bizim yapıp ettiklerimizden dolayı başımıza gelir. İnsanın doğayı çevreyi bozması, yanlış işler yapması gibi nedenlerden dolayı.

“Sana gelen her iyilik Allah’tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir…” (Nisa, 4/79)

Her şeye rağmen bu dünyada iyi olan daha doğrusu insana iyi hissettirecek hiçbir şeyin olmadığını söylemekte çok abes kaçar. İnsanı mutlu eden onlarca şey olabilir ve bunun çok büyük bir kısmı da yapay şeylerdir. GDO’lu besinlerdir içinde tatlandırıcı koruyucu maddeler içerirler ve faydadan çok harap ederler. Ama bazı iyi hissettirip uzun süre derin bir huşu ve mutluluk veren şeyler de vardır ki işte bu da iyilik yapmaktır. Sözde çok basit yazmak için bir iki tuşa basmak, söylemek içinse sadece birkaç saniyeye ihtiyaç duyulan bir cümle olmasına rağmen yapmak içinse çok zor bir yolculuğu ve nefsimiz gibi bizi bu yoldan çeldirici etkenleri barındıran sarp yokuşu göze almaktır. Peki nedir bu sarp yokuş ?

”Ve doğurana ve doğurduğuna da yemin olsun ki,
Biz insanı gerçekten bir sıkıntı ve zorluk içinde yarattık.
O sanıyor mu ki, hiç kimse ona asla güç yetiremeyecektir!
“Yığınlarla mal telef ettim!” diyor.
Hiç kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor?
Biz ona vermedik mi iki göz,
Bir dil, iki dudak?
Kılavuzladık onu iki tepeye.
Akabeye, sarp yokuşa atılamadı o.
Sarp yokuşun ne olduğunu sana bildiren nedir?
Özgürlüğü zincirlenenin bağını çözmektir o.
Yahut da açlık ve perişanlık gününde doyurmaktır o,
Yakındaki bir yetimi,
Yahut ezilmiş, boynu bükük bir yoksulu.
Sonra da iman eden ve birbirlerine sabrı öneren, merhameti öneren kişilerden olmaktır o.
İşte böyleleridir uğur ve bereket dostları.” (Beled 3-18)

Gerçekten bu ayetler beni çok etkiliyor. İnsan şüphesiz ki iyilik yapmaktan mutlu olan bir varlık. En azından dünyayı mahvetmeyen ya da elinde güç olsa kötülük uğruna kullanmayacak olanlar için diyebilirim. İnsanlar sokakta yürürken aç bir köpek gördüğünde, soğuktan üşümüş bir canlı gördüğünde, bankta yatan bir evsiz gördüğünde, ev kirasını ödeyemeyen bir insan gördüğünde, çocuklarının karnını doyuramayan bir anne baba gördüğünde, pazarda akşam yerde kalanları toplayan insanları gördüğünde, oyun oynaması gereken yerde yetişkin insanların dahi çok zorlanacağı hayatları yaşayan çocukları gördüğünde, zulme haksızlığa uğrayan insanları gördüğünde artık kalbi daha fazla acıyı göremeyecek duruma gelene kadar bir sürü şeyi gördüğünde, o sarp yokuşun ortasında ilerlemeye takati kalmamış bir biçimde bırakıp yolun ortasına çöküyor. Bu sarp yokuş bizim için var ve biz adım adım, nefes nefes bu sarp yokuşa atılmalıyız. Üşeniyoruz, umursamıyoruz, nasıl olsa birileri bir çaresine bakıp deyip olmayan insanlara devrediyoruz bu görevi. Ağır geliyor bizlere bu sarp yokuşa atılmak halbuki bir kere tırmansak eminim kolaylaşacaktır. Ve iyilik yapma konusunda da çoğu zaman kolaya kaçıyoruz. Elimize gelen iyilik fırsatlarını geri çevirmiyoruz belki ama iyilik yapmak için fırsat da yaratmıyoruz. Kendim için konuşuyorum şu an, bomboş ve gereksiz her şeyden sıkılmış bir zaman geçiriyorum bu aralar, başka şeyleri sarp yokuşa atılmaya tercih ediyorum. Üşeniyorum, erteliyorum ve böyle yapıp geriye dönüp boşa geçen zamana baktığımda ”Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir…” bir boşluk görmeye başladım ve bu gördüğüm boşluk her geçen gün biraz daha büyümekte. Büyüdükçe beni içine çekmekte ve bu hızla büyürse yakında beni yutacak. O beni yutmadan benim ”…bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır” ayetinde vurgulanan o müstesnalardan olmam gerekiyor. Bu cümlem sanki bir yarıştaymışız gibi bir imaj vermiş olabilir, evet yarıştayız ve bu dünyada olmuş olabilecek en güzel yarıştayız.”O halde, iyilikte birbirinizle yarışın!”(2:148). Ama dediğim gibi geri dönüp baktığımda görmüş olduğum o boşluk bazen gücümü tüketiyor ve zamanını boşa sarf etmişken şimdi ne yüzle Allah’ın karşısına çıkabilirsin dedirttiriyor bana ama burada da aklıma ilk 14 yaşımdayken rastladığım hala da beni en çok etkileyen ayetlerden biri olan şu ayet geliyor; ”.Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da”. Aynı ayetin devamı da adeta bütün bu dünyaya rağmen motivasyon veriyor insana ”Muhakak ki ahiret senin için dünyadan daha hayırlıdır”. Bazı insanlar siz Allah için iyilik yapıyorsunuz ben ise bir şeye bağlı kalmadan, iyilik olduğu için onu yapıyorum demesine de sakın aldanmayın bu içi boş olan ama süslü de olmayan bir cümledir. O insanların ahlaki görüşleri sadece kendini bağladığı ve bunu asla temellendiremeyecekleri için dedikleri bir anlam ifade etmemekle beraber onlar da iyiliği direk kendileri yani kendi vicdani huzurları kendilerini mutlu etmek için yapmaktadırlar. Halbuki Allah’ın bizim bir şey yapmamıza ihtiyacı yoktur. Bizim ve diğerlerinin buna ihtiyacı vardır ve ihtiyaç olması hala onun iyilik olmasına bir zarar vermez.

7:7-Eğer iyilik ederseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz yine kendinizedir.

İyilik yapmak sadece bu dünyada manevi bir haz sağlamak ya da cennette bir köşk almaktan da ötedir(tabii ki bunları küçümsemiyorum). Ama iyilik yapmak inanan bir müslüman için yaratıcısının dostu olabilme mevkine ulaşabilmesidir ki bir müslüman için bundan daha güzel bir mevki ya da Allah’tan daha güzel bir dost olabilir mi ?

4:125-İyilik yaparak kendisini Allah’a teslim eden ve İbrahim’in dinine dosdoğru olarak tâbi olan kimseden, din bakımından daha iyi kim olabilir? Allah, İbrahim’i dost edinmişti.

Tevbe 72-Allah, mümin erkeklerle mümin kadınlara, altından ırmaklar akan cennetler vaat etmiştir. Sürekli kalacaklardır orada. Adn cennetlerinde de tertemiz barınaklar vaat etmiştir. Allah’ın bir hoşnutluğu ise hepsinden büyüktür. İşte budur o büyük başarı/o büyük kurtuluş.

Ve nereden bakılırsa bakılsın iyilik yapmak sadece akli olarak düşünüldüğünde bile yapılabilecek en iyi iştir.

6:160 – Kim iyilik getirirse, ona o (getirdiği)nin on katı vardır. Kim kötülük getirirse, sadece onun dengiyle cezalandırılır; onlar haksızlığa uğratılmazlar.

Yani Allah bizi sarp yokuşa motive etmekte aynı zamanda bunu üzerimize vazife kılmaktadır. Müslümanlar ise kahvelerde ülkeyi ya da İslam alemini kurtarıp gençler ise üniversite kantinlerinde sisteme sövmekten ileriye gidememektedir. İnsanların iki yüzlülüğünü düşünmek bile beni çılgına döndürüyor. Birilerini yaptıkları ahlaksızlıklardan dolayı eleştirip ayıplarlarken kendilerini unutuyorlar. Aslında bu unutmaktan da fazlası. O insanlar daha büyük güce sahip olduğu için daha büyük ahlaksızlıklar yapıyorlar ama sen de sahip olduğun güç neticesine elinden gelen kötülüğü yapabiliyorsun. birilerinin bir yerlere torpil yoluyla atanmasına sitem ederken yemekhane sırasında sırf arkadaşın diye birini yanına alabiliyorsun.

2:44 – İnsanlara iyiliği emreder de kendinizi unutur musunuz? İyilik konusuna geri dönecek olursak, iyilik yapmak anlık bir olay değil bir süreçtir daha doğrusu süreçler silsilesidir.

74:6 – Yaptığını çok görerek başa kakma.

Yapılan bir iyiliğin iyilik olmasını belirlemek de o sürecin devamında meydana gelir. Yavaş yavaş konuya olan ilgimi ve yazının başında içimde olan o hazzı kaybediyorum gecenin geç saatleri olduğu için sanırım. Yazının sonlarına doğru gereksiz tekrarlara düşmüş olabilirim ama bana bir iyilik yapıp beni mazur görün :) Son olarak yazının başında söylediğim şeye değinmek istiyorum. İnsan bir işe çalışıp emekleri ziyan olunca üzülüyor demiştim. Ama iyilikte bu olmuyor çünkü dünya adaletsiz bir yer olsada Allah adaletsiz değildir.

11:115 -Ve sabret! Çünkü Allah iyilik edenlerin mükafatını yitirmez.

İyilik ne kadar hoş hümanist bir şey görülsede görüldüğü kadar da basit değildir. İnsanın o sarp yokuşu göze alması ve kendini yeri geldiği zaman iyilik yapacağı konularda feda edebilmesi lazımdır.3:92 -Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça, gerçek iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir. Yazının son kısmını kendime ayırabilir miyim ? Kime soruyorsam şu an benden başka cevap verecek olan yok. Allah’ım n’apıyorum bilmiyorum, neleri neden yapıyorum bilmiyorum. Şu aralar beni bir şeyler yaptığıma inandıran şeyler senle konuşmak ve yazı yazmak falan. Biliyorum bugünlerde dönecek ama dönse ne olacak asıl insanlar bugünleri yaşarken gerçek dünyayı görebiliyor. Her şey boş geliyor. İyi ki sen varsın da hayatın gerçekten boş olmadığını ve anlamlı olduğunu biliyorum. Her şey için teşekkür ederim. Rabbim beni bu sarp yokuşa cesaret eden ve orada devamlı ilerleyen kullarından eyle.

Kendinize iyi bakın laedri iyilikle kalın. 2:112 – Hayır, hayır! Kim özü iyilik dolu olarak yüzünü Allah’a tertemiz döndürür ve teslim ederse, işte onun Rabbi katında ecri vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olacak değiller. Son olarak, ölüm size sizin ona olduğunuzdan daha yakındır ve ”ölüm gelmeden iyi işler yapın”.

”Her canlı ölümü tadacaktır,sonra bize döndürüleceksiniz”.


About the Author
Author

fungur

Leave a reply

Name (required)

Website