Bugün, namaz niyetiyle yapılan ibâdet, üzülerek söylemeliyim ki, içi tamamen boşaltılmış ve özünden kopma noktasına gelmiştir. Belki de kopmuştur, fazla kötümser olmak istemiyorum ama durum bu.
Kendi gözlemlerime dayanarak şunu diyebilirim; Allah’ı zikir ve tesbih etmek için kılınan namaz, an itibariyle, bir yoga seansından öte değil. Bu benim yorumum, katılıp katılmamak size kalmış.
Aslında namaz konusuna girmeden önce, abdest konusuna girmeliyim. Çünkü namazın özünü kaybedenler, önce abdesti kaybetmiş. Yani daha başlamadan çuvallamışlar.
Mâide sûresinin 6. âyetinde, yalnızca bir satırda abdestin tanımı kesin hatları ile anlatılmışken, yüzlerce sayfalık abdest risâleleri yazan mı ararsınız, sünnet kılıfı ile Allah’ın kitabına ortak edilen uydurmaları mı ararsınız, her ne ararsanız var bu adamlarda.
Üstelik her mezhep, her grup, her topluluk, birbirinden ayrı kendine has abdest çeşidi geliştirmiş. Sâdece alınış şekilleri farklı olarak kalsa keşke. Bozulma şekilleri de farklı.
Bir mezhepte kanama olunca bozulurken, diğer mezhepte bozulmuyor. Buna bozulan bir diğer mezhep de, öyle bozulmaz böyle bozulur deyip, kadınla köpeğe dokunanın abdesti bozulur diyor. (Namaz kılanın önünden kadın, eşek, domuz geçerse namaz bozulur diyen kadın düşmanı müşrikler, elbette ki abdestte de kadınla köpeği aynı kategoride görüyor)
Kur’an’ın dediği gibi; “Haktan sonra, sapıklıktan başka ne var?”
Hakîkatten sapınca, ancak, sapıklık içinde bocalar durursun. Sapık bir düzende kendine bir yer edinirsin ve hidâyetteyim deyip yok olur gidersin.
Musluğu açıp yıkarsın yüzünü ve dirseklerine kadar ellerini, başını ve ayaklarını sıvazlayıp çıkarsın bu. Abdest budur. Ağza burna su vermek, enseyi, kulakları yıkamak nedir? Üstelik de sayıyla, 3 defa. 4 olsa ne olur? Çıktın dinden…
Ma-i Müstâmel nedir biliyor musunuz? Hiç duydunuz mu? Abdest alırken teninize değip dökülen su varya, buraya dikkat, o su, yeniden size değerse yandı gülüm keten helva. Gitti abdest..!
Aha..!
Vakit geçmeden şu abdesti bir alabilseydik bari. Sırada ne var?
Abdestin olmazsa olmazı, misvak! Diş mâcunu olmaz, misvak olacak. O odunu ağzına sokacan bi. Sakallı erkekler sakallarını hilâlleyecek, ayak parmakları sol elinizin şirin parmağıyla hilâllenip sıvazlanacak, ense, üç parmak birleştirilip ıslatılarak sıvazlanacak, şâyet parmak aralarında zerre boşluk kalırsa, o boşluk zorunuza gidecek. Tüm bu saydıklarımı, anlamını bilmediğiniz Arapça dualar eşliğinde yapınca çıkacaksınız. Abdest tamamdır.
Şu soruyu soranlar var; “Ağzıma su verdim diye Allah beni cehenneme mi atacak?”
Bunu soranların anlayamadığı şu; Allah, kimseyi ağzına su verdiği için yakmaz. Allah gaddar değil merhametlidir. Senin, ağzına su vermenle yaptığın, yalnızca ağzına su vermek değil, kâinatin efendisi olan Allah’ın kitabına, uyduruk rivâyetleri ortak etmektir. Ve bu şirktir.
Yukarıda namaz için zikir ve tesbih diye bahsetmiştim. Zikir özetle; Allah’ı anmak, O’nu unutmamak, O’nun azâmetini ve yüceliğini tefekkür edip, O’na bağlanmaktır. Allah’ın adını sürekli tekrarlamak veya garip hareketlerle kendinden geçmeye çalışmak değildir.
Tesbih ise, 99 taneli Hristiyan âdeti boncuklarla oynamak değil, Allah’ı hamd ile övmek ve onun şânına yakışır biçimde kulluk görevini îfa etmektir. Melekler, doğa, hayvanlar ve bütün kâinat, kendi yaratılış fıtratına göre Rabbini tesbih eder. Akıl sâhibi insanoğlu da, Allah’ı buna uygun şekilde tesbih etmekle yükümlüdür.
Kur’an’da namaz diye çevrilen kelime “Salât”dır. Aslında namaz, salâtın karşılığı değildir. Salât, çokça geniş anlamlı bir kavram olup, içinde namazı da barındırır. Kısaca namaz, salâtın alt başlığıdır.
Namaz, mütevâtir nakille günümüze kadar gelmiş ve müslümanların, namaz kılanlara katılıp, onlarla birlikte hareket etmeleri, Kur’an’ın rukû edenlerle birlikte rükû edin âyetiyle hükme bağlanmıştır. Müslümanlar, cemaatle namaza teşvik edilmiştir.
Namazın kılınış şekliyle ilgili trilyonlarca rivâyet ve hikâye uydurulduğu için, bu dipsiz kuyuya dalmayacağım. Durumun vahameti açısından birkaç örnek vererek, yapılması gerekenlerle bu örnekleri karşılaştırmak istiyorum.
Namazın, Miraç diye uydurulan namaz vakitleri pazarlığı ile belirlendiğine inananların sayısı bir hayli fazladır. Bildiğiniz gibi bu inanışa göre 50 vakit namaz, Muhammed (a.s)’in isteğiyle, Musa (a.s) peygamberin birkaç kez huzûra gidip gelmesiyle 5 vakte inmiştir.
Bu inanış tamamen uydurma ve Kur’an’a aykırıdır. Çünkü namaz, İbrahim (a.s) peygamberden beri vardır. Sevgili peygamberimiz ile birlikte başlamamıştır. (Taha 14, İbrahim 40)
Mezhepler tarafından hazırlanan, namaz kılarken kafa, göz, ağız, el, kol, ayak, bacak, parmak gibi uzuvların nasıl durması gerektiğinden, eğilirken kaç derece açıyla kaç kere eğilip, kaç kere ne söyleyeceğinden, secde ederken, ayakta dururken, otururken nasıl hareket etmen gerektiğine kadar ince ince işlenmiş paket programlar, o mezhebin üyeleri tarafından mecburi kabul edilmiş, bu hareketlere kılı kırk yararcasına uymaya özen göstermişlerdir.
Şeytan bunun neresinde?
Rabbinin huzûrunda mahcubiyet dolu bir saygıyla kıyama durup, O’na boyun eğmek, ancak O’nun önünde eğilirim niyetiyle dik duruşundan ödün verip eğilip bükülmek ve O’nun azâmeti karşısında, bir hiç olduğunu göstermek için yüzünü yere sürüp yerlere kapanmak, namazın fiziksel özüdür.
Bu fiziksel hareketlerle birlikte, yaratıcıyla kontak kurabilmek için dua etmek veya Kur’an’dan bir parça okumak ancak ve ancak ne dediğinizi bildiğiniz sürece geçerlidir. Bu da Arapça bilmiyorsanız kendi dilinizle mümkündür.
Nîsâ sûresinin 43. âyetinde, sarhoşken ne söylediğimizi bilinceye kadar namaza yaklaşmamamız emrediliyor. Bu âyette sadece sarhoşluğu görüp, devâmında ne söylediğinizi bilinceye kadar ifâdesini göremeyen vatandaş, sarhoş olmadığı hâlde, sarhoş gibi namaz kılıyor.
Namazda okuduğunun anlamını bilen bir kişi, yalnızca bir örnek gösterebilir misiniz?
Bu ayık sarhoşlar, mezheplerini dinlerinin önüne geçirdikleri için, mezhep imamlarını da rableştirmişler ve onun hükümlerini Allah’ın hükmünün üstünde görmüşlerdir. Bilmeden yaptıkları bu davranışın şuurunda değillerdir.
Her ne kadar “Haşa..!” “Sacmalama..!” diye karşılık verseler de, yaptıklarının tam karşılığı budur. Ne yazık ki kendi çelişkilerini görememektedirler.
İyi niyet, bâzen işe yaramıyor maalesef. Çok iyi niyetli bir budisti veya erdemli bir hayat geçirmiş, ömrü boyunca iyilik yapmış, hiç kötülük işlememiş bir ateisti, ebedi bir cehennem ateşinde görebiliyorsak, iyi niyet kavramının hangi durumlarda işe yaradığını da gerçekçi bir bakışla gözden geçirmemiz gerekiyor.
Gerçekçi olmak, gerçekleri söylemek; kırılmasın, üzülmesin, incinmesin diye gerçekleri saklamaktan çok çok daha iyidir ve yerindedir.
Konuyu kaçırmadan birkaç doğru bildiğimiz yanlışlarla ve son bir özetle namaz konusunu bitirelim.
Namazda Allah’tan başkası anılmaz. Bu yüzden namazlarda peygamberimize ve ailesine, İbrahim (a.s) ve onun ailesine ithafen edilen dualar (Salli-Barik) namazın ruhuna aykırıdır.
Gerçi anlamını kimse bilmiyor ya…
O dualardan önce okunan tahiyyat duası, bâzı mezheplere göre sünnettir. Yani peygamberimiz bunu yapmıştır. Yani okumuştur. Yani şöyle söylemiştir;
“Esselamû Aleyke Eyyûhen Nebiyyû”
“Selâm Sana Ey Peygamber”
Peygamberimizi, kendine selâm verip kendisiyle irtibat kuran bir şizofren gören bu kıt zekânın yorumunu sizlere bırakıyorum.
Tahiyyat duasında, ölmüş bir peygamberin, “Esselamû Aleyke” denilerek karşında seni duyuyormuş gibi selâmlanması, Allah’ın kitabında; ölülerin işitemeyeceği, âyetine “iyi niyetli” bir meydan okumadır.
Okumaktan ısrarla vazgeçilemeyen bu dualar, mezheplerin ne denli dinleştirildiğinin en favori örnekleridir.
Özetle;
İster 2 rekât kılın, isterse 40, fazla kısaltmadığınız sürece bu size kalmıştır.
Rukû ve secdede istediğiniz sayıda Allah’ı yüceltebilirsiniz, 3 rakamına takılıp kalmayın. Yeter ki, söylediğiniz sözlerin anlamını bilin. Bildiğiniz dilde okuduğunuzda, namazdan lezzet alacaksınız.
Allah-u Azimüşşan, Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun buyuruyor. Zamm-ı sûre okuyacağım diye kendinizi paralamayın. Yalnızca Fâtiha sûresini, anlamını bilerek okuyarak namazı tamamlayabilirsiniz. Fâtiha sûresi birleştirici bir sûredir ve içinde müthiş bir dua vardır.
Namazda ayakta iken veya otururken anadilinizle ne isterseniz isteyin. Türkçe dua edin. Kendi dilinizle yardım isteyin.
Namazın sâhibi, mezhep imamları veya onların adına namaz şekli uyduran insancıklar değil, Allah’ın ta kendisidir.
O, neye izin verdiyse odur. O, ne dediyse odur. O’nun hâricinde, her kim olursa olsun, istisnâsız tüm emir ve yasaklar çöp hükmündedir.