İnsanoğlu yaşamında çok sıkıntılarla karşılaşır. Bu sıkıntılar insanın hayatının olmazsa olmazlarıdır da. İmtihan dünyasında yaşıyoruz sonuçta. Allah’ın kanunu. Kimimiz yaşadığı olayı hak etmediğini düşünür ve isyan eder. Kimi de Allah’ın imtihanında kendi yaptıklarını düşünerek ona göre bir yol çizmeye bakar ki, doğru olan da budur. Bilir ki başımıza gelen bir şey tesadüf değildir. İnsanların Allah’ın yardımı ile doğru seçimler yapmasını tercih ederim.
(daha&helliip;)
Günümüzde misyonerlik faaliyetleri özellikle üniversitelerde etkisini arttırmaya başladı. Bu misyoner faaliyetlere karşı biz Müslümanlara düşen, ilk olarak Kuran’ı iyi bilmek, ikincisi ise uygun bir dille İslam’ı tebliğ etmektir. Eğer bir gün Hristiyan bir misyonerle karşılaşırsak, ona hatırlatmamız gereken şeylerden biri de Hz. Muhammed’in Hristiyan kutsal kitabında bildirilmiş olduğudur. Yeni Ahit’te İsa’nın Tanrı tarafından gönderilen bir elçi olduğu açık ve nettir.
(daha&helliip;)
Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet’te yani ilahi dinlerde Allah’ın yaratması, ölüm ve ahiret inancı üç önemli esastır. Ancak hem geçmişte hem de günümüzde insanlar bütün korkuların temeli olan ölümden kaçmak için farklı yollar aramışlar ve bir kısmı yanlış bir şekilde içinde “ruh göçü” gibi inançların bulunduğu Hint dinlerine (Budizm, Hinduizm, Taoizm, yeni dini hareketler vs. ) meyil etmişlerdir. Bu Hint kökenli
(daha&helliip;)
Günümüzde fazlasıyla itibar edilen bir görüştür “Sonsuza dek yaşayacakmış gibi düşünmek, yarın ölecekmiş gibi yaşamak…” Peki yarın ölecekmiş gibi yaşamayı kastederken kaçımız bunu dünya hayatını doya doya yaşamalıyım diye algılıyor? Kaçımız da bunu ahiret hayatına yatırım yapmalıyım diye algılıyor? Aslında yaşayan her canlı kaçınılmaz sonun bir gün kendisi için de geleceğinin farkında ama nedense bu düşünceyi hep kafasının arkasında
(daha&helliip;)
Necip Fazıl’ın “Çerçeveler (3)” adlı kitabında namus başlıklı bir yazısını okumuştum gerçekten çok güzel, bu yüzden paylaşmak istiyorum. Bu yazı “bizde ahlaklıyız!”, “bizde namusluyuz!” ve “bizim de kalbimiz temiz!” diyenlere ithaf olunur… Namus Tüccar… Partili… Partisine ve sözde hayır cemiyetlerine, şahitler huzurunda yardımı bol… Fakir komşusu acından ölecek olsa, Allah huzurunda bir dilim ekmek vermez. Emrindeki karaborsa şebekesi ve
(daha&helliip;)
“Yılbaşı” kutlamaları toplumumuzun hatrı sayılır bir kesimi tarafından dine aykırı olarak yorumlanır. Kanımızca bu hususun ardında “Yılbaşı”nın “Noel” ile karıştırılması yatmaktadır. Hıristiyan inanışına göre İsa Peygamber’in doğum günü olarak kabul edilen Noel 24 Aralık akşamı ve 25 Aralıkta kutlanır, yılbaşı ise 31 Aralığı 1 Ocağa bağlayan gece kutlanır. Esasen ne Noel’i ne de yılbaşını kutlamakta dini bir engel vardır. Şimdi
(daha&helliip;)
Maya takvimine göre 21 Aralık’ta Dünya’nın sonu geliyor şeklinde bir çok spekülasyonla meşgul bu ara gündem biliyorsunuz ki. Bu konuda geçenlerde bir programda, “İnsanlar Uyurlar Ölünce Uyanırlar” kitabının yazarı Yrd. Doç. Dr. Emre Dorman’ı dinledim ve bu muhabbeti çok güzel bir noktaya vardırdı kendisi. Aynı zamanda benim de, dinimi yaşayışımla ilgili uzun zamandır (ne yazık ki) yapmadığım bir değerlendirmeyi
(daha&helliip;)
Geçtiğimiz günlerde ünlü bir şarkıcı yılbaşına hazırlık olarak evinde yaptığı bir takım hazırlıkları sosyal medya üzerinde paylaşmış ve bunlara insanlardan çok sert tepkiler almış. Bu yılbaşı hazırlıklarını gören pek çok insan bahsi geçen şarkıcıya dinden çıkmak, dinsiz olmak gibi sert suçlamalarda bulunmuşlar. Bu yazıda bu olaydan hareketle konuyu Kuran çerçevesinde ele almaya çalışacağım. Öncelikle Kuran’a göre bir kişi kendisi açıkça
(daha&helliip;)
-
- 1
- …
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- …
- 79
-