ŞEFAAT BİR TEK ALLAH-U TEÂLADAN İSTENMELİ!

Bizler her gün, her namazımızın her rekâtında bütün yardımı Allah-u teâladan istediğimiz halde, söz ve tutumlarımızla bunun tam tersini yapmakta ve kendi kendimizi yanlışa sürüklemekteyiz.

Allah-u teâla, Kur’an’ı Kerim’in ilk suresi olan Fatiha Suresinde ( Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım isteriz) ayetiyle insanların bir tek kendisinden yardım dilemelerini istemiştir.

Bu sureyi her gün her rekâtta okumamıza rağmen, neden okuduğumuzu hayata geçiremiyor veya neden Allah’tan başka her şeylerden yardım istiyoruz anlamış değilim? Bir ayeti kerime de Allah(c. c): (Bilmez misin ki, muhakkak göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır, hepsi O’na aittir. Size de Allah’tan başka ne bir veli ne de bir yardımcı vardır!) (Bakara 107) diyerek tek yardımcımızın, tek velimizin Yüce Allah olduğu vurgulanmış ona göre hareket etmemiz istenmiştir.

Toplumumuzda şefaat olayı maalesef çok yanlış algılanmakta, Allah’tan başka her şeye bu yetki verilmekte başta da Peygamber Efendimiz(s. a. v)’e bu olay isnat edilmektedir. Ancak yüce Allah Kur’an’ın birçok yerinde bunun yanlış olduğunu ve şefaatin kendisine has olduğunu vurgulamaktadır. Şimdi Kur’an’daki örneklerle bunu açıklayalım.

Ve öyle bir günden korkun ki, kimse kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden şefaat da kabul edilmez, kimseden fidye de alınmaz, hem onlar kurtarılacak da değillerdir. (Bakara 48)
Bilmez misin ki, muhakkak göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır, hepsi O’na aittir. Size de Allah’tan başka ne bir veli ne de bir yardımcı vardır! (Bakara 107)
Hem Rablerinin huzurunda haşrolacaklarından korkanları bununla uyar. Öyle ki, kendileri için O’nun huzurunda ne bir dost ne de bir şefaatçi vardır. Olur ki, onlar sakınırlar. (En’am 51)
Allah’ı bırakıyor da kendilerine ne zarar ve ne fayda veremeyecek şeylere tapıyorlar ve “Ha işte bunlar bizim Allah katında şefaatçilerimizdir!” diyorlar. De ki, “Siz Allah’a göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber vereceksiniz? ” Hâşâ. O onların konuştukları ortaklardan münezzehtir, Sübhandır, yüceler yücesidir. (Yunus 18)
Yoksa Allah’ın berisinden şefaatçiler mi edindiler? De ki, “Hiçbir şeye güç yetiremezler ve akıl erdiremezseler de mi? ” (Zümer 43)
De ki, “Allah’ındır o şefaat bütün! O’nundur göklerin ve yerin mülkü, sonra döndürülüp hep ona götürüleceksiniz”(Zümer 44)
Allah O’dur ki gökleri, yeri ve arasındakileri altı günde yaratmış, sonra arş üzerine istiva buyurmuştur. Sizin için O’ndan başka ne bir vekil vardır, ne bir şefaatçi! Artık düşünmez misiniz? (Secde 4)

Bu ayetlerden de anlaşılacağı üzere şefaat sadece Allah’a mahsus olup, başkası tarafından yapılamayacağı anlatılmaya çalışılmıştır.

Şefaat zaten kelime manası olarak affetme anlamına gelmektedir. Bizim her gün dillendirdiğimiz “Şefaat senden Ya rasulallah” kelimesinin Türkçe karşılığı “Affetmek senden ey Allah’ın Peygamberi” anlamına gelmektedir ki bu da bizi yanlışa götürür…

Tabii ki şu noktayı da kaçırmayalım Allah’ın istediği kişiler de şefaat edebilecek ama bu hiçbir şekilde belirtilmemiş sadece meleklerin şefaati bir ayeti kerime de şöyle belirtilmiştir: O, onların önlerindekini ve arkalarındakini bilir. Onlar(melekler) O’nun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler ve hepsi O’nun korkusundan titrerler!(Enbiya 28)

Yine burada da meleklerin Allah’ın razı olduğu kişilere şefaat ettikleri onun dışında edemeyecekleri vurgulanmıştır. Bu ayet de her ayette olduğu gibi şefaatin adresini yine Yüce Allah’a çıkarmıştır.

Fazla söze ne hacet. İslam dininin tek kitabı vardır. O da Kur’an’ı Kerimdir. Yukarıda yazılan bilgilerde, ne başka yerlerde olduğu gibi bir beşer yorumu vardır ne de başka bir kaynak vardır. Yaptığım sadece Allah kelamını hatırlatmaktır. Bu konuda en büyük bilgi yine Kur’an’dadır. Merak edenler oraya başvurabilirler…
Selam ve dua ile…

SAMET ÇAKIR…


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website