THE SECRET – KUR’AN’I KERİM VE ÇEKİM YASASI

(Uyarı: Bu bir denemedir, manevi konularda %100 ispat getirilemez. O nedenle son sentezi okuyucunun kalbi yapacaktır. )


Burada çekim yasasını destekleyen ve çürüten fikirler vardır. Hepsi de doğrudur. Çünkü hayat zaten zıtlıklardan oluşur. Nefes almak ve vermek birbirine zıttır. Hangisi doğru ve faydalıdır? Her ikisi de yaşam için şarttır. Bunun gibi, zıt fikirleri bir arada görebilmek önemlidir. Burada çekim yasası hakkındaki doğruları ve yanlışları göreceğiz.

Tamamen soyut düşünceler dış dünyada somut şeylere neden olabilir mi? diye sorarsak, cevap: Madde de düşünce de daha derinde “bir” dir. Özünde bilinçten ve enerjiden oluşur. dolayısıyla her şeyin bir olduğu gerçeğinden yola çıkarsak bu soru biraz aydınlanabilir. Rüyamızda da apayrı nesneler görürüz ama onların hepsi birdir: Bizim bilinç enerjimizden oluşur. Hayat da buna bezner, ölünce uyanacağımız bir rüyadır, her şey bilinçten oluşur. Çekim yasası bir gerçektir ama tam olarak irademizle kontrol edebileceğimiz bir şey de değildir. Yani, gerçek olan şu: “İç dünyamız ve dış dünya arasında bir ilişki vardır. ” (Bkz. David Peat –Eşzamanlılık) Aslında halkın da çekim yasasını farkında olmadan biliyor olduğuna dair işaretler vardır. Şu sözleri inceleyelim: “Allah özüne göre versin. ” Bunu neden deriz: “Senin iç dünyanda kötülük varsa dış dünyanda da başına kötülük gelsin, içinde iyilik varsa başına iyilik gelsin” demek değil midir? Veya kötü bir olayın olma olasılığından bahsedince bunun düşüncesi bile insanı rahatsız eder ve “Şeytan kulağına kurşun, ağzından yel alsın!” diyerek korkarız. Neden? Çünkü düşüncelerimizin gerçek olabileceğini az veya çok hissederiz de ondan.

Kur’an’a bakalım şimdi de: RAD 11 Her biri için onu önünden ve arkasından izleyen gözcüler vardır ki, kendisini Allah`ın emrine bağlı olarak koruyup denetlerler. Gerçek şu ki Allah, bir toplumun mâruz kaldığı şeyleri, onlar, enfûslerinde olanı değiştirmedikçe, değiştirmez. Allah bir topluma bir perişanlık dileyince de artık onu geri çevirecek bir güç yoktur. Ve onlar için Allah`ın berisinden koruyucu bir dost da olamaz.

Enfus, iç dünya demektir. Ayet, başımıza gelen bazı olaylara bizzat kendi düşünce ve niyetlerimizin yani iç hallerimizin neden olduğunu, biz tekâmül edip değişmedikçe de dış dünyamızdaki bazı durumların değişmeyeceğini, koruyucu meleklerin bile olumlu yönde etki yapamayacağını vurgulamaktadır. (Bakınız, ayetin son ifadesi) Yani, insanın uğuru da uğursuzluğu da kendindedir. Başına gelen iyi veya kötü şeyleri kendi uğur ya da uğursuzluğundan dolayı kendine çeker:

YASİN
18 Dediler: “Sizin yüzünüzden uğursuzlukla karşılaştık/biz sizi uğursuzluk sebebi saymaktayız. Eğer bu işe son vermezseniz, sizi mutlaka taşlayacağız. Ve bizden size acıklı bir azap kesinlikle dokunacaktır. ”

19 Dediler: “Uğursuzluk kuşunuz sizinle beraberdir. Size öğüt verildi diye mi bütün bunlar? Hayır, siz savurganlığa, aşırılığa sapmış bir topluluksunuz. ”

Devam edelim:
EN’AM
53 Biz böylece onların bir kısmını diğer bir kısmıyla imtihana çektik ki, şunu söylesinler: “Allah aramızdan şunlara mı lütufta bulundu? ” Allah şükredenleri daha iyi bilmiyor mu?

Hani Nasreddin hocanın bir düdük hikâyesi vardır. Hoca pazara giderken çocuklar ondan düdük ister ama sadece birisi istemekle kalmaz parasını da verir. Hoca döndüğünde sadece parayı verene düdüğü verir. Çocuklar itiraz edince de “Sadece parayı veren düdüğü çalar” der. İşte ayetin sonunda da buna benzer bir durum var. Bir grup insan “neden bize böyle bir nasip yok? ” dercesine, kendilerine nimet nasip olmuş insanlara şaşırmakta ve “bu nimet onlara nasıl nasip oldu? ” diye sormaktalar. Oysa cevabını Allah veriyor: “Allah şükredenleri daha iyi bilmiyor mu? ” Çünkü Allah sadece şükredenlere arttıracağını vaat etmiştir:

İBRAHİM
7 Rabbinizin şunu duyurduğunu da hatırda tutun: Eğer şükrederseniz, ben de sizin için mutlaka artıracağım. Ve eğer nankörlük ederseniz hiç kuşkusuz benim azabım çok çok şiddetlidir.

Düdüğün bedeli nasıl para ise yeni bir nimetin bedeli de zaten var olan nimetlere şükürdür. Herkes nimet ister ama istemek yetmez bir de bedel ödemek gerekir, o da şükredici olmak yani nimetin kadir kıymetini bilen bir kalp taşımaktır. En’am 53. Ayetin sonundaki insan psikolojisi, Hoca’ya para vermeden düdük isteyen çocukların psikolojisine benzemektedir. Oysa Allah sadece isteyene değil ayrıca bir de şükredenlere arttıracağını vaat etmiştir. Şükür ise bir kalp olayıdır, içsel bir olaydır. O nedenle dışarıdan kimin şükrettiği anlaşılmaz. Bu nedenle de ayetin sonunda olduğu gibi bir grup insan neden bazılarının nasiplendiğini anlamaz. Çünkü şükredenleri ancak Allah iyi bilir.
Durumun çekim yasası ile ilgisi de şudur: Şükretmek nimetlere yapılır. Yani insan şükredince nimetlere, olumlu şeylere odaklanır. İşte bu da piyasadaki çekim yasası kitaplarında hep vurgulanan gerçek değil midir: “Nimete, güzel şeylere odaklanın ki yaşamınızda bunlar artsın. ” Şeklinde fikirlerle İbrahim 7. Ayet uyum içindedir. Yani “nimete odaklan, yaşamında nimet artsın. ”

ELEŞTİRİLER
“İtin duası kabul olsa gökten kemik yağardı. ” Bu söz, her isteğimizin olmayacağını vurgular. Zaten her istenen gerçek olsa burası dünya değil cennet olurdu ama öyle değildir. Aşağıdaki ayette bakalım:

NECM
24 İnsan için, her özleyip hayal ettiği var mı acaba?
25 Sonrası da öncesi de/âhiret de dünya da Allah`ındır.

Dünya ve ahiret de ve bunlara ait mülk de nimet de Allah’ındır ve insanların her hayali gerçek olmaz. Zaten The Secret-Çekim Yasası kitaplarındaki en önemli eksik şudur: Allah’tan hiç bahsetmezler. İnsan iradesine aşırı güvenip ve güç atfederler. Oysa kimse Allah’a rağmen bir şey yapamaz ve elde edemez. Kehf suresi bize bu dersi öğretir:

KEHF
23 Hiçbir şey için, “Ben bunu yarın kesinlikle yapacağım. ” deme.
24 “Allah dilerse” şeklinde söyleyebilirsin. Unuttuğunda, Rabbini an. Ve de: “Umarım ki Rabbim beni, bundan daha yakın bir zamanda başarıya/aydınlığa ulaştırır. ”

Büyük bir soru soralım: Gerçekten fakir bir dilenci, çekim yasası kitaplarındaki olumlu düşünme, hayal kurma vb. gerçekleri uygulayarak zengin olabilir mi? Veya doğuştan güzel bir kız güzellik kraliçesi seçilir, artık attığı adımda para kazanır. O bunu iradesi ile mi çekmiştir? İşte bir diğer hata da çekim yasası kitaplarının, hep maddi ve dünyevi isteklere odaklanmaları, yaratılıştan gelen farklılıkları görmemeleridir. Bu dersi de Zühruf suresinde görelim:

ZÜHRUF
32 Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Ve onların kimini kimine derecelerle üstün kıldık ki, bazısı bazısını tutup çalıştırsın. Rabbinin rahmeti, onların derleyip topladıklarından daha hayırlıdır.

Çekim yasası kitaplarında milyon dolarlar kazanmak gibi başlıklar yer alır. Oysa dünyanın en zenginlerine zaten Allah bazı lütuflar vermiştir: Güzellik, zekâ, yetenek… Onlar ise bunları sanki sırf kendi iradeleri ve hayal güçleri ile sıfırdan bir sihirle elde etmişler gibi, çekim yasası kitaplarında “milyon dolarları kendinize çekin” gibi tartışmaya açık başlıklar yer alır. Oysa herkese lütfedilen nimet farklıdır. O nedenle her insana süper zenginliği sırf istemek ve hayal etmekle elde edebileceğini vaat etmek, hayatın gerçeklerine aykırıdır. Milyon dolarlar kazananların şansı zaten yine çok para kazanmaktır. Ama sıradan bir vatandaşın şansı ise milyon dolarlar kazanmak değil, belki çocuğunu iyi bir okula yazdırmak, iyi insanlarla karşılaşıp işlerini biraz daha geliştirmek, attığı adımlarda kendi çapında olumlu sonuçlar almaktır. Kimse sırf kendi gücüyle, ilmiyle bir şey elde edemez. Ayete bakalım:

ZÜMER
49 İnsana bir zorluk/zarar dokunduğunda bize yalvarır-yakarır; sonra ona bizden bir nimet lütfettiğimizde şöyle der: “Bu bir ilim sayesinde verildi bana!” Hayır, öyle değil; o bir fitnedir ama onların çokları bilmiyorlar.

Ayette geçen ilim, The Secret – Çekim Yasası da olabilir. İnsan “Ben inandım, istedim, hayal ettim ve bilinçaltımın gücüyle oldu!” diyerek aldanabilir. İşte
böyle bir nimet şükre değil azıp şımarmaya ve ibre sev ettiği için şerdir.

İSTİDRAC TEHLİKESİ

Allah’ın rızasını kaybetme pahasına hırs ve tamahla elde edilecek nimetler hayır değil şerdir. Böyle bir durumda elde edilen nimet, Allah’ın dünya için vaat ettiği dünyalık rızkı toptan alıp sonra azaba gitme yolunu açabilir. Ayete bakalım:

EN’AM
44 Öğütlenmeye çağırıldıkları şeyi unutunca, her şeyin kapılarını üzerlerine açıverdik. Nihayet, kendilerine verilenle sevinç şımarıklığına daldıkları bir sırada, ansızın onları yakaladık. Tüm ümitlerini bir anda yitirdiler.

CASİYE
23 Hevâsını (Nefsini) ilah edinen kişiyi gördün mü? Allah onu bir ilim üzerine saptırmış, kulağı ve kalbi üzerine mühür basmış, gözünün üstüne de bir perde çekmiştir. Allah`tan sonra ona kim kılavuzluk edecektir. Hâlâ düşünüp ibret almıyor musunuz?

Güzel bir öğütle bitirelim:
Sonuna kadar isteyin, ama Allah’tan isteyin. Ve önce, zaten elde etmiş olduklarınız için şükredip razı olmayı da bilin.

DUA:
BAKARA
186 Kullarım sana benden sorarlarsa ben Karîb`im, gerçekten çok yakınım. Dua edenin çağrısına, bana çağırıp yakardığı anda cevap veririm. Hadi onlar da bana karşılık versinler, bana inansınlar ki doğruyu ve iyiyi bulabilsinler.

FURKAN
77 De ki: “Duanız/davetiniz yoksa Rabbim sizi ne yapsın? Yalanladınız; bu yüzden azap kaçınılmaz olacaktır. ”

RIZA:
TÖVBE
58 İçlerinden bir kısmı da sadakalar konusunda sana laf dokundurur. Ondan kendilerine verilmişse memnun olurlar. Verilmemişse hemen öfkelenirler.
59 Ne olurdu, bunlar, Allah ve resulünün kendilerine verdiklerine razı olsalardı da şöyle deselerdi: “Allah bize yeter. Allah bize lütfundan verecektir; resulü de. Zaten biz, gönlümüzü yalnız Allah`a bağlamışız. “

Yazar : Onur

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Comments (7)
Leave a reply

Name (required)

Website