Müslümanlığı Anlamak

 

Sorulduğunda 99%’u müslümanım diyen insanların olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Buna rağmen neden müslüman olduğunu ve müslümanlığın ne demek olduğunu tarif edebilecek kişi sayısının bu oranın çok altında kaldığını tahmin ediyorum. Bunu söylediğim zaman yalnızca dini inancı zayıf insanları kastettiğim anlaşılmasın. Aynı zamanda kendini dindar olarak nitelendiren insanları da bu gruba dahil ediyorum. Kimi dini kültürel bir zenginlik olarak görüyor, kimi siyasi bir araç, kimi korkulan bir gerçeklik, kimi uyulması gerekli kurallar dizisi, kimi ise sorgulamaya gerek olmayan doğuştan gelen bir kabullenme. Böylesine farklı görüşler için herkesin kendince haklı düşünceleri olabilir ama kendisine müslüman diyen bir insanın öncelikle neden müslüman olduğunu sorgulaması ve müslümanlığın ne demek olduğunu araştırması, öğrenmesi ve anlaması gerektiğini düşünüyorum.

Müslüman kelimesi Arapça’da teslim olmak anlamına gelir ve müslüman olmak demek kişinin kendisinden çok daha kudretli ve yüce bir varlığın olduğunun kabulü anlamındadır. Kişi kendi varlığının sebebini sorguladığında ve gücünün sınırları olduğunun farkına vardığında dayanabileceği ve güvenebileceği tek varlığın yüce yaratan olduğunu kabul etmek durumundadır. İkinci aşamada ise yüce yaratanın insanlara ilettiği sözü öğrenmek durumundadır. İşte tam da bahsetmek istediğim bu iki nokta bütün ayrılıklarımızın temelini oluşturuyor görüşündeyim. Kendini dindar olarak niteleyen insanlar doğuştan gelen bir kabullenme ya da mantığı devre dışı bırakma şeklinde gelenekçi ve mezhepçi bir İslam anlayışına yönelirken kendini dine yeterince yakın görmeyen insanlar ise dinin gelenekçiler tarafından sahiplenilmesinden rahatsızlık duymakta ancak buna karşı bir sahiplenme geliştirmek yerine bir başkalaştırma içine girmektedirler. Bunun sebeplerinden bir tanesi dini kaynağından öğrenmek yerine uygulayıcısı gördükleri kişilerin yaşam tarzına bakarak anlama gayretidir.

Böyle bir gayretin hüsranla sonuçlanacağı açıktır ancak insanları dini kaynağından anlamaya yöneltmek de sanıldığı kadar kolay bir iş değildir. Benzer şekilde batı ülkelerinde ortaya çıkan İslam korkusu (Islamophobia) da İslam’ı hiç olmadığı şekilde şiddetle özdeşleştirmekte ve haksız bir şekilde yargılama yaparak kendilerini müslüman olarak niteleyen kişilerin davranışlarını İslam’a mal etmektedir. Dilimizde kullanılan “insan beşer kuldur şaşar” sözü de bu durumu ifade eder biçimde kişilerin davranışlarına dikkatle yaklaşmak gerektiğini anlatmaktadır. Müslümanların yaşantısına eleştiri yapılabilir ancak bu dine mal edilmemelidir.

Dolayısıyla dini anlamak ve yaşamak için yapılması gereken en önemli iş dini kaynağından öğrenmek ve dini kaynağına göre yargılamaktır. Dinimizin kaynağı Kuran’dır. Bir müslümanın yaptığı yanlış işi tüm müslümanlara ve İslam’a mal etmek yapılabilecek en büyük yanlışlardan biridir. Doğrusu, yapılan işi ve işi yapan kişiyi adalet ve dürüstlükle Kuran’ın ölçüleri ile yargılamaktır. Kimse İslam’ın sahibi değildir ya da diğer bir deyişle müslümanlık kimsenin tekelinde değildir.

Sonuç olarak; kendisini müslüman olarak ifade eden kimse öncelikle inanma ihtiyacını ve inancının temelini sorgulamalı ve neden müslümanım sorusuna cevap vermeli; sonrasında ise müslümanlığı doğru bir şekilde öğrenmek, anlamak ve yaşamak adına Kuran’ı anlama gayreti içine girmelidir. Ancak bu şekilde farklılıklar anlaşılabilir olur ve yapılan eksiklikleri ve hataları İslam’a ve tüm müslümanlara mal etme yanlışı ortadan kalkabilir. Aynı zamanda dini Kuran’dan anlamak için verilen uğraş; karşılığında bilinçli müslümanların oluşmasını sağlayacaktır.

 


About the Author
Author

Oguzhan

Leave a reply

Name (required)

Website