Örtü ve Gizleme

“Onunla Düşman Olarak İndik”

Biraz da savaşalım :) Ama kimle? Bu yazımızda konuya girmeden önce biraz askerlik yapalım, askerlik anılarımızı tazeleyelim istedim. Henüz gitmeyenler için bir ön bilgi ve bayanlar içinse “bu erkekler orada ne yapıyorlar?” sorusuna az da olsa, cevap da vermiş oluruz böylece. Askerliğini yapmış olanlar iyi bileceklerdir ki muharebede (savaş durumunda) ve dolayısıyla taktik eğitimlerde “örtü ve gizleme” şeklinde bir askeri tabir kullanılır. Düşman kendisini bizden gizlemek, bizim askerimiz de düşmandan kendisini gizleyebilmek için örtü ve gizleme yapmak durumundadır. “Gizleme” (kamuflaj) düşmanın gözünden korunmak için alınan tedbirler, “örtü” ise karşı tarafın hem gözünden hem de ateşinden korunmayı esas alan tedbirlerdir.

Bir asker kendi vücudunu, silahını, mühimmatını, mevzisini, aracını, teçhizatını ve her türlü malzemesini arazi şekil ve renklerine uydurarak (özellikle) uzaktan görünmemek için gizleme yapar. Örneğin ordugâhlarda (arazide konaklanan ve savaş hazırlığı yapılan yerlerde) cephanelerin, büyük silahların, tankların ve diğer araçların düşman tarafından havadan ve/veya uydudan görünmesinin önlenmesi için, yani onları düşman hava ve kara saldırılarına açık hale getirmemek için gizleme ağı kullanılır. Gizleme ağları arazi rengine uygun küçük kumaş parçalarının file şeklinde büyük bir ağa parça parça tutturulması ile oluşturulmuştur. Bunlar bir gölgelik gibi silah ve gereçlerin üzerine çekildiğinde üstten gözetleyenler için doğal bir bitki örtüsü, etrafına çevrildiğinde de uzaktan bakanlar için doğal bir arazi şekli zannedilir. Asker kendisini de gizleyebilmek için yüzünü araziye uygun renkli cilt boyalarıyla boyar, silahının parlamaması için belli yerlerine is ya da çamur sürer, taktik eğitimler ve operasyonlarda saat ve benzeri takıları cebinde tutar, gece arazide ilerlerken sigara içmez, fener yakmaz, yüksek sesle konuşmaz, etrafa çöp atarak belirtiler bırakmaz. Düşman da benzer gizleme taktiklerini kullanır. Ancak tüm bu gizleme taktikleri karşı tarafa fark edilmemek içindir. Bir gizleme ağı, düşecek bir havan veya top mermisini durduramayacaktır. Kör bir kurşun bile gelip toprak rengine boyanmış bir askeri öldürebilecektir.

Örtü ise daha koruyucudur. Cephaneleri beton korunakların içine ve toprak altındaki depolara koyarak onları örtmüş olursunuz. Askerlerin herhangi bir saldırıda karşı koyacak olanları korunaklı mevzilere ve görevi olmayanlar sığınaklara girerlerse örtü sağlamış olurlar. Ormanlık bir alanda yürüyen askerler hem gizlenmiş hem de kısmen örtü altına girmiş olurlar. Askerin yüzünü boyaması sadece gizleme tedbiridir ama gaz maskesi takarsa kimyasal saldırılara karşı örtü sağlamış olur. Şapkalarına ağaç yaprakları takarak gizleme yapabilirler ama çelik başlık ve çelik yelek giyerlerse mermiye karşı örtü sağlamış olurlar. Askeri araçlar korunaklı hangarlarda örtü altındadır. Kesik araziler (paralel uzanan sırt ve tepe hatları) derelere ve vadilere örtü sağlar. Asker araziye göre en uygun şekilde yürür ve doğal örtüden faydalanarak mümkün mertebe kendisini korumuş olur.

Örtü ve gizleme en basit aldatma taktiğidir. Komutanlar düşmanı alt edebilmek için ileri seviyelerde farklı aldatma taktikleri de kullanırlar. Çok uzatmayalım; bu tedbirleri hem düşman hem de biz alırız. Düşman nasıl bizim düşmanımızsa, biz de onun için düşman durumundayız. Her iki taraf birbirine değişik taktiklerle üstün gelme ve korunma gayretindedir. Tüm bu kurallar ve temel taktikler askeri talimnamelerde yazılıdırlar. Biraz uzun bir giriş oldu biliyorum, gelelim asıl meseleye… İşte insan ve şeytanın yeryüzüne düşman olarak inmiş olduğu gerçeğine…

7-Araf 24 Allah ‘Birbirinize düşman olarak inin,’ buyurdu. ‘Yeryüzünde sizin için bir vakte kadar bir yerleşim ve nasip vardır.

 

Yeryüzüne Şeytan’la düşman olarak inilmiş olduğu gerçeğini göz ardı eden insanoğlu bu bilinçsizlikle dünyada sanki sonsuza kadar kalacakmış gibi hesaplar yapmaya ömrü boyunca devam eder. Şeytandan haberdar olan ama düşmanın neler yapabileceğinden habersiz olan insanoğlu ise nasıl olsa kendisi kötü amellere/işlere bulaşmadığını düşünerek düşmanı olan Şeytan’dan sakınabildiği gafletine düşer. Çünkü düşmanın nasıl davranabileceğine dair bir fikri yoktur. Düşmanın doktrininden, imkân ve kabiliyetlerinden haberi olmayan insan kendisini emniyette zanneder. Oysa düşmana karşı en önemli dersi ve eğitimi alabileceği taktik talimnameyi okuyan ve eğitimlerinde bunu uygulayan, prova eden asker nasıl uyanık olabiliyorsa; insanoğlu da şeytana karşı böyle yapmalı değil midir?

Ama insanların çoğu tam aksine elindeki talimnameyi göz ardı ettiği için düşmanla karşılaştığında bırakın ne yapacağını, düşmanın gizleme, örtü ve diğer hangi aldatma teknikleri uygulayabileceğini bilmediği için onunla karşılaştığı zaman bile onu tanıyamıyor. Düşman müttefik sınırlar içerisinde kafasına estiği gibi dolaşıyor ve hatta emrine aldığı insanlarla içten içten gülüp, alaylar edip duruyor. Ama talimnameden haberdar olan, savaşmayı bilen ve gördüğü zaman düşmanını tanıyacak insanoğlundan ise fellik fellik kaçıyor. Yeni aldatma taktikleri bulma çabasına giriyor. Neyseki küfrün, kâfirliğin örtmek demek olduğunu unutmayan insanın avantajı, şeytanın hilelerinin zayıf olmasıdır ve bu her zaman lehte olan bir durumdur. Ama neticede şeytan onu tanımayanları iyi aldatır, onlardan iyi gizlenir ve her zaman kendini de gerçekleri de iyi örter. Âdemoğlunu daha en baştan beri aldatmak onun en iyi tecrübesidir.

2-Bakara 36 Derken Şeytan, ayaklarını kaydırdı da onları bulundukları yerden çıkardı. Biz de ‘İnin aşağı,’ dedik. ‘Artık birbirinize düşman olarak yaşayacaksınız. Yeryüzünde sizin için belirli bir vakte kadar bir yerleşim ve bir nasip vardır.’

 

Şeytan insanları Allah’ın sözlerine uymaktan alıkoyup başka sözler üreterek ve ürettirerek insanların arasına Allah’ın sözleri hususunda ihtilaf sokar, aralarında kavgalar çıkarır ve böylece düşmanını önce kendi içinde böler. En güzel sözlerin kendisinde olduğu açıklanan Kuran’sa, inananlar için en kapsamlı bir talimname değil midir? Talimnamede (Kuran’da) insanın bu savaş için ihtiyaç duyduğu taktikler ve savaş kuralları ve hatta düşmanın taktikleri yazmaktadır. En doğru Komutan emirleri de zaten onda değil midir?

17-İsra 53 Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini, söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır.

 

Şeytan da bir düşman olarak araziye uyar. Etrafında Allah’tan, peygamberden ve kitaptan bahsedenler olduğunda tutup kötü sözler söylemez, söylenen iyi sözlerin içine kendi sözlerini, kendi zehrinden bir katreyi atar. Tutup bembeyaz karlar içinde siyah elbiseler giymez. Yemyeşil arazide kırmızılara bürünmez. Görünür ışıkla değil kızılötesiyle, morötesiyle, mikrodalgayla, x ışınlarıyla dolaşır. Kamuflaj yapar kendine. Ama Kuran hidayettir, bedbaht etmez. Kuran, gizleme ağlarına bürünmüş şeytanı ve alet edevatını görebilmek için göz görmezken şeytanın kızılötesi görünümünü gören bir termal kameradır.

20-Taha 123 Buyurdu ki: “Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin! Size benden bir hidayet geldiği zaman, kim benim hidayetime tâbi olursa o (dünyada) sapmaz, (ahirette de) bedbaht olmaz.

 

Şeytan aldatır. Gel beraber şirk koşalım demez. Hayırlıyım diye görünür. Hayır konuşurken âlim der, evliya der, imam der, peygamber der abartır ve şirk koşturur da kendi koşmadan geri çekilir. Ben ırağım sizden deyip insanı kabak gibi ortada bırakır. Gizlemeyle, kamuflajla, örtüyle yaklaşır ve ani bir baskınla şaşkın insanı çepeçevre çevirir. Onu yaklaşırken göremezse insan, fark ettiğinde artık çok geçtir. Ama Kuran, insan göremezken yaklaşan şeytanı radyo dalgalarıyla tarayıp bulan bir gözetleme radarıdır.

7-Araf 21, 22 Ve her halde ben sizin hayrınızı istiyenlerdenim diye ikisine de yemin etti. Onları böylece kandırarak yerlerinden indirdi. Nihayet ağaçtan tattıklarında, kendilerine çirkin yerleri görünüverdi de Cennet yapraklarıyla örtünmeye çalıştılar. Rableri onlara seslendi: ‘Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Size demedim mi Şeytan sizin apaçık düşmanınızdır diye?’

 

Şeytan insanı kendi gözetleme cihazlarıyla gözetlerken plan yapar. Nasıl yaklaşacağını düşünür. Gafil insansa onu gözetlemez, görmediği zaman da yok zanneder, uzakta zanneder en azılı düşmanını. Ne kendisine bir gizleme ağı örter, ne bir örtü! Öylece düşmanın keskin nişancılarının, bombalarının, toplarının ve hava taarruzlarının karşısında açık hedef haline gelir de, eğer kullanılacaksa kendisini öldürmediği için şeytanıyla dost hale bile gelir. Ve böylece kendisini doğru yolda zanneder. Oysa Kuran şeytana karşı en üstün korunaklı bir örtü, en güzel gizleme ağı, en iyi kamuflajdır. Bu savaşta Allah’a inanan ve güvenen insan kamuflajını Kuran’ın emirleriyle yapar, Allah’ın boyasıyla yüzünü boyar. Kimseler ilişemez, düşmanı onu görmeden önce o düşmanını görür. Kuran, görüntüyü en çok büyüten ve en uzaktan görüp ikaz eden çok büyütmeli, hd görüntülü, kocaman bir dürbündür.

7-Araf 27 Ey Ademoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de bir belaya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları, (kendilerini göremeyeceğiniz yerden) sizleri görmektedir. Biz gerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık.

 

Şeytan dünyanın ordusunu toplar. İnsanları emrine alıp insanlara karşı muharebe meydanına sürer. Sayıca çoğalır. Kandırdıklarını kendi saflarına katar ve onlara komutanlık yapar. Ama Kuran pusuladır. Kuran’ı rehber edinenin komutanı Allah’tır. En iyi aldatma taktiklerini Şeytan değil Allah bilir. Sahip O olduktan sonra mağlubiyet kimin ola!!!

47-Muhammed 10,11 Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmazlar mı? Allah onları yere geçirmiştir; inkârcılara da onların başına gelenin benzerleri vardır. Çünkü Allah inananların mevlasıdır (sahibidir). Kâfirlerin ise mevlası (sahibi) yoktur.

 

Şeytan en büyük kâfir (gizleyen, örten) olduğuna göre onun da mevlası (sahibi, koruyucusu) yoktur. Ve Kuran… Komutansız (sahipsiz) düşmanın (şeytanın) bütün hilelerini ve ordugâhını yerle bir edecek en güçlü silahtır. Savaş, muharebe, müsabaka; mezheplerin, tarikatların, mehdilerin, imamların, şeyhlerin, evliyaların birbiri ile maçı değil, şeytanla insana ait işte bu müsabakadır. İşte bu, Kuran’da her şey var. Dinin sadece ve sadece Allah’a yöneltilmesi ve ahirete savaşı kazanmış olarak gidilmesi gerekir. Hala anlayamayacak mıyız?

39-Zümer 45 Allah, tek olarak anıldığı zaman, ahirete inanmayanların içlerine sıkıntı basar. Ama Allah’tan başkası anıldığı zaman hemen yüzleri güler.

 

Derdimiz bir takım yaratılmışların niçin veya ne kadar seviliyor olduğu değil, dinin Allah’la birlikte onların şahsına da özgülenmesi… Şeytanın en büyük silahı ve Allah’ın tek affetmeyeceği günahın sebebi… Üstelik bu bizim değil, bunu yapanların sorunu… Mesele Allah’ın kadrinin bilinmemesi ve gönderdiği mesajın hak ettiği biçimde okunmaması. Savaşı kaybetmenin en büyük sebebi… Hala anlayamayacak mıyız?

2-Bakara 165 İnsanlar içinde, Allah’tan başkasını «eş ve ortak» tutanlar vardır ki, onlar (bu eş ve ortakları), Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgisi ise, daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, hiç tartışmasız bütün kuvvetin tümüyle Allah’ın olduğunu ve Allah’ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi.

 

Bu da mı gol değil!!!

kalemzade.net

@kalemzade


About the Author
Author

Kalemzade Kamil

Comments (4)
Leave a reply

Name (required)

Website