Kulluk Etmek…

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla

Bu yazımda yapacağım olası hatalar için Alemlerin Efendisi’ne sığınırım. Bu sebepten ötürü, okuyucuya önerim, bu yazının bir beşer sözü olduğunu unutmamaları ve Rabbimizin öğütlediği gibi(17/36) düşünerek ve eleştirerek bu yazıdaki fikri dikkate almalarıdır.

“…Ancak SANA kulluk eder ve ancak….”

Fatiha suresinin zikredilen ayetinde, Efendimize ancak ona kulluk edeceğimizi her namazımızda bilerek ya da bilmeyerek ifade ediyoruz. Bu söz, Rabbimize yapılan bir beyan olduğundan, herkese karşı dürüst olmak zorunda olduğumuz gibi, Rabbimize de dürüst olmak zorundayız. Bundan ötürü de, söz konusu sözün ne anlama geldiğini iyi bilmemiz gerekir. Aksi halde, bilmeden Rabbimize yalan söylemiş, ona şirk koşmuş olabiliriz.

Bana göre, zikredilen ifade, tevhid inancının en temel prensiplerinden biridir, hatta en temel prensibidir. Zira fikir itibariye tevhid, Allah’tan başkasına kulluk etmemeyi, ancak ona tabi olmayı ifade eden bir inanç tarzıdır.

Orijinal metindeki “iyye(ancak) ke(sana) na(biz) (abüdü)” ifadesindeki “abd” kavramını inceleyelim. Abd, Arapçada kul anlamına gelir. Söz gelimi “Abdullah”, Allahın kulu, “Abdürrahim” Rahim’in kulu anlamlarını taşır.

Kulluk etmek, zikredilen ayete göre ancak Allah’a özgülenebilecek bir davranıştır. Peki bu ifadeden ne anlaşılmalıdır? Bu gerçekten kritik bir sorundur. Zira günümüzde, kulluk etme davranışından insanlarımızın anladıklarının oldukça sığ kaldığını ifade etmek zor olmasa gerek. Bugün bu ifaden anlaşılan genellikle, Allah’tan dışında bir şeyi yahut bir kimseyi Rab olarak isimlendirmek yahut bunu yapmak suretiyle ona fiziki anlamda(namaz vs.) ibadet etmek yahut sadece Rab dışında bir kimseye ibadet etmek, ona secde etmektir.

Oysa ki bu yorum Kur’anı tarihe gömen bir anlayışın, Kur’anı canlı bir organizma olarak görmeyen, ölülere şifa, yüzünden okunduğunda deva olarak gören bir anlayışın ürünüdür. Ezcümle bu anlayış Kur’an’ın nazil olduğu toplumu birebir yansıtan, kimsenin putlarına dokunmamayı şiar edinmiş, tevhidi bir hurafeler  bütünü haline getiren, Kur’anı hayatın içerisinden çekip alan bir anlayıştır. Bu görüşümün gerekçelerini inşallah ileride yazacağım yazılarda açıklayacağım.

Kanımca, kulluk etmek demek, bir kimsenin yahut bir şeyin yada bir ideolojinin mutlak anlamda egemenliğini kabul etmek, onu(öğretilere) sorgulamaksızın itaat etmek, bağlayıcılığını(öğretilerin) tartışmaya dahi açmamak, demektir. Kulluk davranışı zikredilen davranışların hemen hemen tamamını sonuçlar.

Böyle olunca, Efendimizden başkasına kulluk etmek demek, onun yasaları dışında bir başka yasayı (6/114) egemen kabul etmek, ona tabi olmak ve ona mutlak olarak sorgulamaksızın itaat demektir. Tabi burada kişinin bütün bu davranışları bu kasıtla gerçekleştirmesi önemlidir. Zira kişi, o yasanın sorgulanamaz, ve mutlak egemen olduğunu kabul etmeli vebuna inanmalı ki başkasına kulluk etmiş olsun. Böyle bir kasıt yoksa, sözgelimi devletin yasalarına uymamız, yahut yasalara uymak zorunda olmamız, aksi halde çeşitli yaptırımlarla karşılaşacak olmamız, başkasına kulluk ettiğimiz anlamını taşımaz. Söz konusu “kulluk kasdı” mutlaka bulunmalıdır.

İşte tevhidin özgürlüğü de buradadır. Zira Tek Egemen ancak ve ancak Allah’tır.

 


About the Author
Author

BurakS

Leave a reply

Name (required)

Website