Müslüman Olmayanlar Cennete Gidebilir mi?

Kuran’da Çelişki Var mı? | 1.Bölüm

Sıkça, Kuran’ın gerçekliği hakkında hepimizin karşılaştığı sorular var. Bu sorular bazen inananlardan, tahkik etme ve tebliğ için en makul cevabı bulabilme maksadıyla geliyor ki bu güzel olanı. Bazense aynı soruları sui zanla ve reddedişine mazeret arayanlar (genellikle bilgisizce) ortaya atıp kaçıyorlar ki bu soru soruş şekli de onların aslında Kuran’dan ne kadar habersiz olduklarını gösteriyor. Bu sorulardan bir kısmını bana elektronik posta ile listelenmiş şekilde gönderen değerli bir okurumun önerisi üzerine zaman zaman bu soruların kendi okumamla cevaplarını vermeye çalışacağım inşallah. Bu yazı bu konseptteki yazılarımın ilkidir.

İlk soru: Müslüman olmayanlar da acaba cennete gidebilirler mi? Önce kısa cevabı vereyim. “Gidemezler.” Kuran’dan açıkça anladığımız üzere gidemezler. Elbette bu soruyu art niyetle soranlar da kitapta bunu okudukları ya da ilgili ayetleri birilerinden duydukları için biliyorlar. Biliyorlar ama Kuran’daki başka ayetlerin bu gerçeği açıklayan ayetlerle çelişkili olduğunu ileri sürüyorlar. Bakalım gerçekten öyle mi?

Müslümanlardan başkasının cennete gidemeyeceği çıkarımı yapılan iki ayet…

 

3 Al-i İmran 85 Kim İslam’dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır.

9 Tevbe 30 Yahudiler: ‘Üzeyir Allah’ın oğludur’ dediler; Hıristiyanlar da: ‘Mesih Allah’ın oğludur’ dediler. Bu, onların ağızlarıyla söylemeleridir; onlar, bundan önceki inkâr edenlerin sözlerini taklit ediyorlar. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar?

 

…ve onlarla çelişkili olduğu ileri sürülen diğer iki ayet de aşağıda.

 

2 Bakara 62 Şüphesiz, iman edenler(le) yahudiler, hristiyanlar ve sabiiler(den kim) Allah’a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.

5 Maide 69 Gerçek şu ki, iman edenlerle yahudiler, sabiîler ve hristiyanlardan Allah’a, ahiret gününe inanan ve salih amellerde bulunanlar; onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.

 

Aslında bunlarla birlikte başka ayetler de var ve bu durum bile “kendi bakış açılarıyla” kendi iddialarını destekleyen ayetlerlerden bile ne kadar habersiz olduklarını gösteriyor. Söz gelimi Al-i İmran 19’da “Allah katında din İslam’dır” deniyor. Ama konuyu çok dağıtmayalım ve iddia sahiplerinin verdiği ayetler üzerinde konuşalım.

Esasen bazı ayetlerdeki ifadeleri donanımımız yetmediği için anlamamak Allah’ın affına nazır bir noktaya kadar makul görülebilir. Müminler oradaki gerçeğin ne olduğunu görememiş bile olsalar yine de orada bir gerçek olduğunu bilirler. Buna emindirler. Çünkü Allah’a idrakla ve kitabın hak söz olduğuna delilleriyle iman etmişlerdir. Başka birçok ayetle ve onların arasındaki link hatlarıyla ve kendi benliklerinde, kendi hayatlarında karşılaştıklarıyla ve de kâinatta görüp tespit ettikleriyle ikna olmuşlardır. Daha başka birçok gerçekle de iman etmiş olabilirler. Ama kitaba bakarken, (şirke ve inkâra vardığı için) kitabı reddeder bir sonuca götüren cahillik, ayetler ayan beyan önümüzdeyken ne kadar makul kabul edilebilir!

Mühürlü bir kalbin dile söylettikleriyle, araştıran bir müminin kalbinin diline söylettikleri bazen aynı kelimeler, aynı sorular olsa da peşi sıra gelen sözler neyin arayışında olduklarını da gösterir. Mühürlü kalplerin dile eklettiği ilave çirkin sözler ve inkâr ile bir müminin kalbinin dile eklettiği dosdoğru yolu arayan kelimeler birbirinden farklıdır. İşte bir mümin için birilerinin çirkin sözleri gösterge olurken, kalplerin içine de en iyi şahit olan Allah’tır.

Al-i İmran 85’deki “İslamdan başka bir dinin Allah katında kabul edilmeyeceği” elbette doğrudur. Ama siz İslam’ın sadece Kuran’la geldiğini zannederseniz Bakara 62’deki ve Maide 69’daki ifadeleri de doğal olarak bu ifadeyle çelişir bulursunuz. Maalesef sadece kitabı reddeden ateistler ve deistler değil, geleneğe din diye uymuş giden kendine müslüman diyenlerden birçoğu da İslam’ın sadece Kuran’la inen dinin adı olduğunu zannediyor. Çünkü ayetlerden habersizler. Anlayarak okumamışlar. Oysa aynı kitabın içinde İslam’ın ne olduğu da açıkça ortaya çıkıyor.

Daha önce indirilen kitapları da Allah göndermiş olduğuna ve Allah katından her ne şekilde olursa olsun indirilmiş dinlerin hepsi İslam olduğuna göre, onları rehber edinmiş ve onların içinde de Allah’ın zikrini görüp tevhidi benimsemiş olanlar olması gayet olasıdır. Allah adaletsiz değildir. Adı müslüman bir coğrafyada doğduğumuz için Allah insanlar arasında ayrım yapıp bize torpil geçmedi. Allah her şekilde zikrini koruduğunu belirtmiştir. Bunlarla ilgili birçok ayet vardır. Tüm bunlar yetmiyorsa sadece Fatiha suresinin bir ayeti bile tüm gerçeği ortaya koyar.

 

1-Fatiha 6 Bizi doğru yola ilet.

 

Müminler doğru olda olduklarını iddia etmekten öte her anlayarak Fatiha okuyuşlarında Allah’tan kendilerini en doğru yola iletmelerini isterler. Allah Rahman’dır ve Rahim’dir. Affı ve merhameti boldur. Doğru yola yönelenleri affıyla kuşatıp en doğruya ulaştırır ve cennetine koyar. Bir insan o dosdoğru yolun (manen) 1’inci santimetresinde de olabilir, bir milyarıncı kilometresinde ilminde derinleşmiş de olabilir. Ama her ikisi de doğru yolun üzerindedir. Buna rağmen her ikisi hedefte de değildir. Hedefe ulaştıracak olan Allah’tır. Mümin ol’muş olan değildir. Ol’makta olandır. Mesele o doğru yola yönelmek, onun üzerinde olmaktır. Ben ol’dum demek değildir.

Bu kapsamda bir Hıristiyan da teslim olmuş ve hurafelerden arındırdığı İncil’le doğru yola adım atmış olabilir. Bir Yahudi de Tevrat’ta Allah’ın zikrini yakalamış olabilir. Diğer herhangi bir topluluk içinde olup da Allah’ın zikrini Kuran’dan haberdar bile olmasa bir şekilde yakalamış ve tevhidi benimseyerek doğru yol asfaltında yürümekte olabilir. Kuran bu işi kolaylaştırmış olan bir hatırlatıcıdır, üzerimize rahmet olmuş bir rehberdir.

Yeni ahidin arkasına kilise kararları ve türlü sözde azizlerin mektupları eklenmiş olsa da İncil de bir müjdedir. Tevrat’ın içinde her ne kadar sözde din adamlarının ilave ettiği rivayetler ve sözde sünnetler ayetmiş gibi görünse de o kitabın (eski ahidin) içinde birçok elçinin getirdiği gerçek zikirler de vardır. İşte o zikirlerin hepsi de İslam’dır. Ama bunları görebilmek için aklını kullanıp tevhid gözlüğüyle bakmak gerek. Aklını kullanmayana ayetler kendilerini açmazlar. Allah’ın sünnetidir (kanunudur) bu.

Hıristiyanlık mezhep adıdır. Yahudilik bir dinin değil ırkın adıdır. Ve yeryüzünde hala Allah’ın zikrini barındıran birçok yazıta, tablete, işarete hiç ummadığınız coğrafyalarda rastlayabilirsiniz. Her insanın kalbini en iyi bilen Allah, her insanı bulunduğu ortam, imkânlar ve birçok içsel ve çevresel faktörün mükemmel matematiği çerçevesinde adaletle değerlendirecektir. Bundan zerre şüphemiz olmamalıdır.

Bugün çoğunluk tarafından sadece Kuran peygamberine indirilen din kapsamında zannedilen İslam ve Müslüman kelimeleri, gerçekte Allah’a idrakle teslimiyeti ve teslim olan kişiyi tanımlar. İslam selam dinidir, barış dinidir, teslim olma dinidir. Bütün sorularına cevap bulmaya çalışan ve sonunda kaçacak yeri kalmayan teslim olur. Ya da inandığını sorgulayıp gerçekten inanmaya başladıktan sonra teslim olmuştur. Bu yüzden Yahudilerin, Hıristiyanların, Sabilerin ve bunların yanında izdüşürdüğümüzde Sünnilerin, Şiilerin, Hanefilerin, Alevilerin ve sair sairlerin de içinde tevhid yolunda yol alan, bulunduğu durumu sorgulayan, hizipleşmekten kaçma yollarını arayan, Allah’ın ayetleriyle savaşmayan, Allah’a ve ahiret gününe iman edip salih ameller peşinde koşanlar vardır. Ve onları Allah günahlarından arındırarak inşallah cennetine yerleştirecektir.

Şimdi dönüp çelişkili olduğu ileri sürülen ayetlere bir kez daha bakalım; herhangi bir çelişki görüyor muyuz? Gökyüzüne de bakalım, herhangi bir çatlaklık görüyor muyuz? Cımbızla ayetler çek ve bak bunlar çelişkili de, oh ne ala!!! Okumadığı kitabı reddedenlerle, okumadığı kitaba inananlar bakalım bizi daha ne kadar konuşturacaklar. Allah doğru yolu hak edenleri doğru yoluna ulaştıracaktır. Yanlışlar olmasa doğruların, kötülükler olmasa iyiliğin ne olduğunu nasıl tespit edebiliriz? O halde bu hilesi zayıf sorular inananları üzmemeli, aksine imanlarını artırmalıdır. Bu kapsamda bazı inkârcılar ve hatta bazı müşrik hocalar iyi ki varlar diyorum! Fitneler fark edildiklerinde inananların imanlarını artırır. Eğer Allah’ı ve onun zikrini inkar edenler ve bin dört yüz yıldır dinden din türeten o rivayetçiler, hurafeciler olmasaydı, onların yanlışlarını göremeyecek ve Kuran’daki doğruları bu kadar net anlayamayacaktık. Nedensiz hiçbir şey yaratılmamıştır. Allah öyle muazzam bir düzen kurmuş ki sadece Kuran’da değil, düzenin hiçbir yerinde çelişki yok. Kötülük olmasaydı büyük çelişki o olurdu. Şu iş neden iyi sorusunun cevabı bile olmazdı.

Evet “müslüman olmayanlar” yani Allah’a ve onun düzenine “teslim olmayanlar” cennete gidemezler. Kuran’daki hiçbir ayette de bunun aksini bulamazsınız. Ama takım tutar gibi adı müslüman olanlar hep tribünde kaldıkları, sahaya inmediği sürece cennete de seyirci kalacaklardır. Adı Müslüman değil, kalbi Müslüman, yani sözde değil gerçekten sadece Allah’a teslim olanlar ancak cenneti umabilirler. İnsanların çoğu ise…

www.kalemzade.net

twitter.com: @kalemzade


About the Author
Author

kalemzade

Comments (9)
Leave a reply

Name (required)

Website