Müslüman Düşünürlerden Seçme Pasajlar 1

Müslüman Düşünürlerden Seçme Pasajlar 1

“Eğer biz İslam’ın bir üstün değerler sistemi olduğunu Müslüman olmayanlara anlatmak istiyorsak, onlara her şeyden önce bizim İslam’ı temsil etmediğimizi söylemek borcundayız.” Muhammed İkbal

“Müslümanların hızla artan büyük nüfusuyla övünmemiz, bana şişmanlığıyla övünen ve aldığı yeni kilolardan haz duyan bir adamı hatırlatıyor. Ruhumuza, aklımıza ve başarılarımıza vurgu yapmaya ne zaman başlayacağız? Küçük ve kırılgan bir insanda bile insanlığa katkıda bulunabilecek büyük bir ruh bulunabilir. Gücümüz, bilimimiz, edebiyatımız nerede? Nerede buluşlarımız, küllî iyiliğe katkılarımız?” Aliya İzzetbegoviç

“Çünkü biz bilmiyoruz dini, evet bilseydik, çare yok gösteremezdik bu kadar sersemlik… İbret olmaz bize, her gün okuruz ezber de! Yoksa bir maksat aranmaz mı bu ayetlerde? Lafzı muhkem yalnız, anlaşılan, Kur’an’ın: Çünkü kaydında değil, hiçbirimiz mananın: Ya açar Nazm-ı Celîl’in, bakarız yaprağına yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına. İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin, ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için!” Mehmet Akif Ersoy

“Peygamberler, büyük düşünürler, sanat ve siyaset adamları gibi, tarihte iz bırakmış şahsiyetlerin vefatlarından sonra, kendileri ve bıraktıkları miras konusunda birtakım aşırılıkların ve sapmaların ortaya çıktığı, toplumsal muhayyilenin bu gibi şahsiyetler etrafında birtakım menkıbe ve efsaneler ürettiği bilinmektedir. Hz. Peygamber’in durumu da, vefatından sonra farklı olmamıştır. Diğer din ve kültürlerdeki şahsiyetlerin başlarına gelen Hz. Peygamber’in de başına gelmiş ve tarih içerisinde önce insan-ı kâmil (paragon), sonra insanüstü ve mucizevi bir güç ve özelliklere sahip bir peygamber ve nihayet evrenin ilk ve temel unsuru olan kozmik bir ilkeye dönüştürülmüş; yani yeryüzünde yaşamış bir insan, önce göklere ve nihayet evrenin de üzerine çıkarılmıştır. Ancak mesele tarihi-sosyolojik bir gelişmenin İslam düşüncesinde tekrar gerçekleşmesinden ibaret değildir. Bilakis ortada daha derinde, epistemolojik ve metodolojik arızalar olduğu aşikârdır.” Hayri Kırbaşoğlu

“Sen uçmak için bir kanat çırpmamış ve toprak altına girmiş bir kurt olmuşsun. Kur’an’dan uzaklaştığın için zelil oldun. Zamanın değiştiğinden, dünyanın kötülerle dolduğundan şikâyet edip duruyorsun. Ey çiğ tanesi gibi yerlere düşen! Sen koltuğunda hayat dolu bir “kitap” taşıyorsun. Ne zamana kadar toprakta sürüneceksin? Haydi, kalk ve göklerin üstüne yüksel.” Muhammed İkbal

“İslam denince akla problemler, çıkmazlar ve çelişmeler geliyorsa bunun sebebi İslam değil Müslümanlardır. Müslümanların bu asırda Kur’an’dan başka imamları yoktur. Ezher’de okutulan ve benzeri kitaplar var olduğu müddetçe, bu ümmet ayağa kalkamaz. Ümmeti ayağa kaldıracak ruh, ilk dönemde hâkim olan Kur’an ruhudur. Kur’an dışında her şey; Kur’an’ı bilmek ve yaşamak arasına konmuş engellerdir…” Muhammed Abduh

“Eğer İslam’dan maksat Kur’an ise ortada İslam diye bir şey olmadığını söylemek durumundayız. Çünkü Kur’an bugün göklere çekilmiş ve yeryüzündeki İslam’ın onunla ilgisi kalmamıştır.” Mehmet Akif Ersoy

“İslam, ne bugünkü Müslümanların tavır ve yaşayışları, ne İslam tarihinin şu veya bu dönemi, ne de İslam adına kaleme alınan şu veya bu kitabın anlattıklarıdır. İslam Kur’an’dır.” İsmail Faruki

“İtirafa mecburuz ki: Her yerde olduğu gibi Şarkta, yani Müslümanlar arasında da, ufak bir muhakemeye bile lüzum hissetmeksizin her sözü körü körüne kabulde ısrar eden mutaassıplar dün olduğu gibi bugün de vardır. Bunlar ne şekilde olursa olsun, rivayete, nakillere o derece âşıktırlar ki, nerede ve hangi mesele hakkında bir nakil görseler onu hemen alırlar, kitaplarına geçirirler, neye mâl olursa olsun onu kabulde ısrar gösterirler. Bunlar kendilerini kelimelerin akıntısına o derece kaptırmışlardır ki, eskilere mahsus herhangi bir tefsirde, kitapta, ne olursa olsun, gördükleri bir mütalaayı müdafaa etmeyi dinin gereklerinden bilirler. İslâm düşmanlarından ziyade, İslâm dinine mensup olduğunu iddia eden bu zümreden bizzat Müslümanlığın pek çok zarar gördüğünü söylersek, hiç de mübalağa etmiş olmayız.” Ahmed Hamdi Akseki (Eski Diyanet İşleri Başkanı)

“Her şeyi yok ettiler. Zahirini koruyup batınını, ruhunu, yönünü değiştirdiler ve kendi sosyal, sınıfsal, ekonomik çıkarlarına uygun hale getirdiler. Her biri derin bir düşünceyi, bir akideyi içinde barındıran dini kavramları anlamsız, içi boş, çürük ve ruhsuz bir şekle soktular. Keşke içini boşaltıp öyle bıraksalardı. Fakat bununla kalmadılar; bu kavramların içini insanı uyuşturan İslam dışı hurafelerle doldurdular.” Ali Şeriati

“Müslüman filozofların yanlış yola saptığına kani olduktan sonra, İslam’ı anlamak için bende yeni bir gayret uyandı; sanki “yeniden dünyaya gelmiş” gibiydim. Fakat o İslam neredeydi? Babamın bana öğrettikleri değil miydi? Ancak babam on dört asırlık bir geleneği bana aktarmıştı. Nitekim benim şüphelerim de o geleneğin bazı önemli noktalarına yönelikti. Bundan sonra her ne kadar Müslümanlar inançlarının, hukuk ve manevî değerlerinin Hz. Peygamber’e inen vahyi içeren “Kur’an’a dayandığını” iddia ediyorlarsa da, Kur’an’ın geleneksel hiçbir öğrenim kurumunda tek başına öğretilmeyip daima tefsirlere bağımlı olarak öğretildiğinin farkına vardım. Peygamber’in hayatı ile birlikte bizzat Kur’an’ı incelemem, onun mahiyetini ve gayesini anlamada bana yeni bir derinlik kazandırdı. Böylece kendi geleneğimi yeniden değerlendirme imkânını elde ettim… Sonuç olarak, bütün dini geleneklere devamlı yeniden hayatiyet kazandırılması ve ıslah edilmesi gerektiği inancındayım.” Fazlur Rahman

“Söylediklerim acı, sivri ve inciticidir. Eğer görüşlerimde hakikat payı olduğuna inanıyorsanız, lütfen, bu acıtıcı sözlerimden dolayı beni affedin. Zira maslahata göre konuşmak, insanların hoşuna gider. Yalan, hile ve pohpohlama tatlı, hakikat ise acıdır. Ağrının olduğu yeri uyuşturmak ve hastalığın varlığını inkâr etmek hastayı sakinleştirir. Ancak biz, hasta ile karşı karşıyayız ve acı da olsa şu gerçeği açık ve net bir şekilde ona söylememiz gerekir: Kanser, kanında, beyninin derinliklerinde ve kalbinin merkezinde büyük hasarlara neden olmuştur. Hastalık ilerlemiş, zaman kısıtlı ve musibet ağırdır.” Ali Şeriati

“Tevhit dininin özelliklerinden biri onun inkılâbı, duruşu ve akışıdır. Şirk dininin özelliklerinden biri kitabına uydurmak, bahaneler ve gerekçeler üretmektir. Bu dinin (şirk dini) vazifesi halkı, başımıza ne geldiyse bunun Allah’tan olduğuna, Allah’ın böyle istediğine inandırmak ve teslim olunmasına ikna etmektir. Şirk dininin kaynağı ekonomidir. Bir insanın kendi isteğiyle zillete razı olması için dinden daha iyi etken, daha iyi potansiyel ne olabilir ki?” Ali Şeriati

“Sofi ve mollanın eserisin. Kur’an’daki hikmetten hayat almıyorsun. Kur’an ayetleri ile senin alâkan “Yasin” okutup rahat ölmekten ibarettir… Sofi ve mollaya benden selam olsun. Allah’ın emirlerini bize söylediler. Fakat onların söyledikleri, Allah’ı da, Cebrail’i de, Hz. Peygamber’i de hayret içinde bıraktı.” Muhammed İkbal


About the Author
Author

Editor 4

Leave a reply

Name (required)

Website