İbrahim peygamberin çocuklarını yerleştirdiği yer Tevrat’ta “Bekke” olarak
geçiyor. Buranın kurak ve çorak olduğu belirtiliyor.
37 “Ey Rabbimiz! Ben, çocuklarımdan bir kısmını senin kutsal evinin yanındaki,
ziraata elverişsiz vadiye yerleştirdim ki, namazı/duayı yerine getirsinler, ey
Rabbimiz! Sen de insanlardan bazı gönülleri, onlardan hoşlanır yap. Çeşitli
meyvelerle onları rızıklandır ki, şükredebilsinler.
İbrahim Suresi
Hicr Suresi
Allah, bazı canlıların insanların eliyle değil kendi yetenekleriyle
geçimliliklerini sağladığını beslenmelerinide kendilerinin yaptığını söylüyor.
Orada hem sizin için ve hem sizin beslemediğiniz yaratıklar için yaşanacak bir
ortam oluşturduk. Hicr Suresi 20
Gerçekten de etrafımızdaki canlıların büyük bölümü beslenmelerini kendileri
gerçekleştiriyor. Bilhassa insanların daha az yaşadığı yerlerde (ormanlık
alanlar, kutuplar… ) bunları daha rahat gözlemliyoruz. Belgesellerde
hayvanların geçimliliklerini nasıl sağladıklarına şahitlik ediyoruz.
Denizlerdeki canlılarda da aynı özellikleri görüyoruz. Aslında biz bir çok şeyi
görebiliyoruz da bunların Allah’ın mucizeleri olduğunu göremiyoruz.
Allah Kuran ayetlerinde şöyle diyordu “onlar yanlarından geçmelerine rağmen
mucizeleri göremezler. ” gerçekten de olaylara bakmak ve görmek çok ayrı iki
kavram. İnsan içersinde Allah sevgisi ve imanı olunca olaylara bakış acısı çok
farklı oluyor. İnancı olmayan insanlar bu tip olaylar karşısında bir tepki
göstermezken, inaçlı iman sahibi insanlar Allah’ın mucizesine tanıklık
ediyorlar. Arının bal yapması, kuşların kanatlarını çırparak uçması, örümceğin
ağ yapması, balinanın su püskürtmesi, canlıların doğumu gibi sürekli alışık
olduğumuz olayları iman sahibi inançlı bir insanla, inançsız bir insan aynı
gözle görmüyor. Aynı biyolojik yapıya sahip iki insan inaçları nedeni ile aynı
olayı farklı gözlemliyor, farklı algılıyor.
Son zamanlarda insanlarda görünen ve öne çıkan en önemli özellik olarak; bir an
önce “köşe dönmeyi”; en kısa yoldan helaline haramına bakmadan zengin olmayı
görüyoruz. Kimileri insanları dolandırarak veya rüşvet gibi yollarla, kimileri
ise direkt olarak hırsızlıkla, sahtecilikle zengin olmak istiyor. Hadi diyelim
zengin oldun ne olacak ahirete giderken kim parasınını yanına almışta götürmüş.
Atasözümüz ne güzel demiş “kefenin cebi yoktur”. Gerçektende de şu kısa dünya
hayatımızda yaptıklarımız burda kalır. Ahirete götürdüklerimiz ise yaptığımız
güzel amelerimizdir.
İnsanımız genellikle kendilerini Allah’a beğendirmektense; etrafına,
arkadaşalarına ve karşı cinse beğendirmeyi tercih eder. Bunun sonucu olarak
Allah’ın haramlarına aldrımaksızın hareket eder, sanki ahiret hiç yokmuş gibi
davranır. Oysa Allah bütün herşeyin mirascısıdır.
Biziz, elbette biziz o hayat vermekte olan, o öldürmekte olan. Ve biziz sonunda
mirasçı kalan. Hicr Suresi 23
Dolayısı ile kimse dünyada mirasçı gibi davranmamalı ve mal sahibinin Allah
olduğunu unutmamalıdır.
Devletler de aynı konumdadır. Genellikle laik sistemde din ve devlet işleri ayrı
tutulur gözükür. Laik sistemde dini emirleri genellikle kabul edilmez, etsede
kendine pay çıkarmak amaçlı kullanır. Sistemin laik olması veya olmaması
arasındaki dini açıdan temel fark birinde dini emirlerin önemli bir yer teşkil
etmemesi diğerinde ise dini emirler artı dini emir gibi gösterilen kanunlarla
yönetimin sağlanmasıdır. Sistem ne olursa olsun yüzyıllardır din bir yönetim
aracı olarak kullanılmış, halklar bir çok kez kandırılmıştır.
Son zamanlarda sürekli gündende kalan ABD ve Irak savaşını örnek gösterebiliriz.
Hem anayasalarında, hem meclis toplantılarında hatta paralarında İncil’den
ayetler, Allah’ın birliği söylemi vardır. Ayrıca kendilerini haklı göstermek
için her zaman Allah’ı ve dinleri ön plana çıkarmayı bilmişlerdir. Düşmanlarını
şeytan ve şeytan ekseni olarak tanımlarlar kendilerini de Allah tarafından
şeytanı ortadan kaldırmak için gerekli yetkilerin verildiği kişi ve ya güç
olarak görürler. Tabii burada şeytan olarak Irak yönetimi olarak gösterilmiş
olsada istenilerek yada istenmeyerek te olsa müslüman alemide bir şeytan olarak
gösterilmiştir. Tabiki bunu direkt olarak söylemek olanaksızdır.
Tabiki burdaki dini söylemlerini bir kenara bırakırsak asıl amaç dünyadaki tek
güç olma isteği ve gerekli güç dengelerinin kendi çıkarlarına göre sağlama
isteğidir.
Yazar : Birol