Yani 18. ve 19. yüzyıllarda çok etkili olan Tanrı’yı daha baştan devre dışı bırakan pozitivist anlayışa göre tek tanrılı dinler çok tanrılı dinlerden evrilirken; kutsal kitaplara göre tersine çok tanrılı dinler tek tanrılı dinlerin dejenerasyonu sonucu oluşmuştur ve tek tanrılı dinlerin kaynağı evrenin yaratıcısı olan Allah’tır. Pozitivist anlayışın ortaya koyduğu dinler tarihi teorisi, yeterince delillere sahip olmamasına rağmen, o dönemde pozitivist anlayışın bilim dünyasında oldukça baskın olmasının da etkisiyle kabul görmüştür. 20. yüzyıldan itibaren ise gerek tabii bilimler gerekse pek çok sosyal bilimde olduğu gibi dinler tarihi alanında da tek tanrılı dinlerin ve kutsal kitapların savunduğu tezlere paralel teoriler ortaya konmuş dahası bu teoriler önemli delillerle desteklenmiştir.
Dinler tarihi alanında ise örneğin Wilhelm Schmidt çok tanrılı dinlerin tek tanrılı dinlerden oluşmuş olabileceğini ortaya koydu ve bunu ilkel toplulukların kültür hayatları üzerinde yaptığı araştırmalarla delillendirmeye çalıştı. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi çok tanrılı dinlerin tek tanrılı dinlerden gelmiş olması bin yıllar boyunca kutsal kitapların savunduğu görüşleri açıkça desteklemektedir. Yani bu çalışmalar dinlerin pozitivist anlayışın savunduğu gibi evrim geçirmediklerini, aksine zaman zaman tahrif edildiklerini gösterdi. Buna göre daha başlangıçta bir ‘Tek Tanrı’ inancının bulunduğu ortaya konulmaktadır.
Yazar : ferhat