Mehmet Akif Ersoy’un Bilim ve Teknolojiye Verdiği Önem

Mehmet Akif Ersoy’un Bilim ve Teknolojiye Verdiği Önem

Bu yazıda, Mehmet Akif Ersoy’un bilime ve teknolojiye verdiği önemi eserlerinden alıntılarla aktaracağız. Bunun için yararlandığımız kaynak “Değerler Eğitimi Açısından Mehmet Akif Ersoy’a Ait “Safahat” Adlı Eserin İncelenmesi” isimli Seçil Biçer’e ait yüksek lisans tezidir. Biçer’in yararlandığı kaynak ise Hakkı Şengüler’e ait Mehmet Akif Külliyatı isimli eserdir.

Mehmet Akif’in bilim ve teknoloji konusundaki görüşleri şöyledir:

Hadi öğrenimini tez elden bitirmeye bak sen! Çünkü oğlum, milletlere yüksek bir mevki kazandırmak, iki şeye bağlıdır: İlim ve teknoloji, bir de yüksek ahlak önce ilim ve teknoloji halkı mutlu edecek bütün araçları sağlar sonra yüksek ahlak gelerek o bir araya getirilmiş olan araçları alır. Ve memleketin yükselmesi uğrunda kullanır. (Şengüler, 1989, cilt III, s. 381)

İlim ve teknoloji kuvveti olmazsa bir ümmette eğer, sadece ahlakla yükselmez zayıf düşer. İlkelliğe özgü olan o başıboş durgunluk çöker sinir sistemine. Artık o da bundan hoşnut! İlim ve teknoloji diyelim ki var ama yüksek ahlak yok. İşte bu insan toplulukları için sonsuz bir yıkımdır. (Şengüler, 1989, cilt III, s. 381)

Birleşip gitmedi battıkça da ümmet cehalete bünyesindeki kuvvet günden güne felç olarak, bir düşüş düştü ki; davransa da sarsak sarsak… Batı’nın emriyle yatıp kalkmaya artık mahkûm; çünkü üstünlük sağlayan teknolojik güçten mahrum. Biz evet düşmanlarımızın ilim ve teknoloji gücünden nasibimizi alamadığımız için kurtulamadık bu onur kırıcı durumdan. (Şengüler, 1989, cilt III, s. 383)

Şimdi, Asım, bana aşırısın de ne istersen de, Doğu ahlaktan da uzak bugün, ilim ve teknolojiden de. (Şengüler, 1989, cilt III, s. 383)

Arasan: Hepsi beş on maskara kişinin marifeti! Bu bakımdan, hani, hiç yılmasın, oğlum, gözünüz; sadece Batı’nın sırf bilimine dönsün yüzünüz. O çocuklarla birlikte, gece gündüz, didinin. Giden üç yüz senelik bilimi el birliğiyle edinin. Teknoloji diyarında sızan sayısız pınarı hem için, hem getirin yurda o yararlı suları. Aynı kaynakları artık burada da canlandırmak için kafanız çalışsın oğlum ve kanal gibi olsun. (Şengüler, 1989, cilt III, s. 385)

Dünkü bilimin bile yabancısıyız, cahiliyiz. İşte savaklanan ilim ve teknolojinin yokluğu, nesli öyle bir acizliğe düşürmüş ki bu gün memleketin ne kadar doğal olan bir yığın kuvveti var da henüz biz o kuvvetlere eller gibi hükmedemiyoruz! Yarının ilmi nedir hâlbuki? Gayet müthiş; “Atom enerjisi” güçlü uğraştığı iş. (Şengüler, 1989, cilt III, s. 385)

O, dünyanın rasathanesi olan Semerkant bile, şanlı geçmişine rağmen bugün hurafelere o kadar dalmış ki ay tutulduğunda ; “kalkın şeytanı kovalım ki aynı yüzü açılsın” diyerek binlerce kadın, kız erkek dümbelek çalıyorlar! (Şengüler, 1989, cilt II, s. 53)

“İngiltere tahsili bana şunu öğretti ki: Milletin, memleketin böyle sefil olmasının tek sebebi, aydınların olaylara seyirci kalışıdır… Yoksa Doğu’nun bu zeki unsuru her feyzi alabilecek yeteneğe sahiptir.” (Şengüler, 1989, cilt II, s. 71)

Bugün koskoca millette niçin ilmin adı yok? Çünkü kamuoyu tümüyle onun aleyhinde… Hâlbuki ilim ve fen yerleşmek için uğradığı yerlerde, önce kendisine sonsuz saygı gösterilmesini, sonra da huzur ortamı arar. Asrımız da geçerli olan müspet ilimlere sahip tek kişi var mı içinizde? Böyle kimsenin yetişmesine çalıştınız mı? (Şengüler, 1989, cilt II, s. 103).

Bu cehaletle bir yere varmamız mümkün müdür? Görmez misiniz, ilim, teknik çağında yaşıyoruz. Asrımız bilgi asrıdır. Artık oğlum, aile ocaklarından başlayıp, milletimize bilgi ve terbiyeyi vermemiz gerekiyor. Sadece özgürlüğü ilan etmekle sorunu çözmüş olamayız. Özgürlüğü getirmeden önce halkı hazırlayıp onu hazmedecek seviyeye yükseltmek şarttır. (Şengüler, 1989, cilt I, s. 397).

O Buhara! O mübarek, o muazzam toprak, horluğum hakirliğin koynunda; kendinden geçmiş olarak uyuyor! Vaktinde yüzlerce İbn-i Sinalar doğuran o verimli iklim, şimdi öylesine kısırlaşmış ki ilmin kucağına bir tek çocuk bile veremiyor! (Şengüler, 1989, cilt II, s. 53)

Uzman tanınan üç bilim adamınızın değeri de araştırmasız, bilinçsiz şekilde başkalarını taklit etmekten ibaret. Hani kim emek verip, araştırma ve deneylerle emeklerini sonuca ulaştırdı? Bana, bu tür çalışmalarıyla yeni buluşlar ortaya çıkarıp ilme katkıda bulunan bir kişi gösterebilir misiniz? (Şengüler, 1989, cilt II, s. 105).

Edindiğim kanaat şudur: Kalkınmanın, yükselmenin sırrını sakın başka yerlerde aramaya heveslenmeyiniz. Kalkınacak millet o sırrı kendinde bulur. Başkasını taklit etmek, her noktada başkasına özenmek çıkar yol değildir. Batı’nın ilmini de tekniğini de alın. Bunları kendi ülkenizde değerlendirmeye çalışırken de, mesainize son hızını verin! (Şengüler, 1989, cilt II, s. 117)

Nedir o çalışanlardaki bir sürü endüstri, nedir o san’atlar! Nedir bu ilim ve tekniğin ışığında ispatlanan hakikatler! (Şengüler, 1989, cilt II, s. 287).

Eğer bir yerde eğitim sadece tüketime dönük olursa, cahillik kadar yıkıcı olduğu anlaşılır, dikkatle bakılırsa. Günümüz ilimlerinden beklenen yararlarıdır. Demek, en önemli ilim hayata yararlı olanıdır. Bu yüzden bizdekiler hastalığa şifa verecek ilimler değildir. Gene insanımız müspet ilimlerden faydalanmış değildir. (Şengüler, 1989, cilt III, s. 157)

Neyin var kırk altı yılın eldeki mahsulünden? Hangi teknik alanda yükselebildin evlat? Hangi bilim dalında derin bilgin göze çarpar? Anlat! Fen bilimlerinde mi yoksa din hukukunda mı bilginsin? (Şengüler, 1989, cilt III, s. 205)


About the Author
Author

Editor 2

Leave a reply

Name (required)

Website