Peygamberlerin Görev ve Sorumluluk Alanı

Kur’an ayetlerini incelediğimizde yüce Allah’ın ilahi buyruklarını insanlara bildirme yolunun peygamberlik kurumu aracılığı ile olduğu görüyoruz. İnsanlara ulaştırmak istediği mesajlarını yine insanlar arasından seçtiği seçkin kullarına vahyetmekte ve söz konusu bu vahyin insanlara ilan edilip ulaştırılması için peygamberleri memur kılmaktadır.

Bu sebeple peygamberlerin dini konulardaki söz ve filleri kendilerine vahyedilen ilahi metinlerin sınırları içindedir. Peygamberimiz Hz. Muhammed’in de dini konulardaki söz ve fiilleri Kur’an’dan bağımsız ve farklı değildir. Zaten buna ihtiyaç da bulunmamaktadır çünkü elçiler görevleri gereği mesajı iletirler; mesaj üzerinde ekleme ya da çıkarma yapmazlar. Ya da mesaja kendi düşünce ve anlayışlarını yansıtmazlar. Peygamberler de yüce Allah’tan aldıkları mesajları olduğu gibi insanlığa iletmişlerdir. Şüphesiz söz konusu mesajların iletilmesi olası zorluklara karşı dirençli durulması ve insanların yüce Allah’ın yoluna davet edilmesi noktasında peygamberlerin çok hayati bir önemi vardır. Ama buradaki önemli nokta peygamberlik kurumunun görev ve sorumluluklarının iyi belirlenmesidir. Kur’an’a baktığınızda dini konularda ilahi buyrukların dışında peygamberlerin hüküm vermeleri söz konusu değildir. Bizzat yüce Allah tarafından peygamberlerine verilen görevler zaten yeterince önemli ve yüce görevlerdir. Peygamberliğin, yüce Allah tarafından belirlenmiş sınırların dışına çıkartılmasına gerek yoktur. Aksi takdirde bu, dine karşı yapılmış en büyük zulüm olur ki ne yazık ki tarih boyunca inananların büyük bir kısmı bu hataya düşmüşlerdir. Ayetlerde Kur’an’ın gönderiliş sebebi şu şekilde ifade edilir:

İşte bu, onunla uyarılsınlar, Allah’tan başka ilah olmadığını bilsinler, aklı ve gönlü işleyenler de ibret alsınlar diye, insanlara yöneltilmiş bir tebliğdir (bildiridir/duyurudur).

(İbrahim Suresi Ayet 52)

 

Peygamberimiz kendisine ve dine yöneltilen itirazlara doğrudan Kur’an ayetleri ile cevap vermiştir. Kendi keyfi ve anlayışıyla değil. Allah’tan aldığı buyrukları insanlığa tebliğ etmiştir. Söz konusu tebliği kimin yapacağı ve hesabı kimin soracağı şu şekilde bildirilir:
O halde tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer.

(Rad Suresi Ayet 40)

 

Peygamberin insanlar arasında ne ile hükmedeceği ise şu şekilde:
O halde onlar arasında Allah’ın indirdiğiyle hükmet. Hak’tan sana gelenden uzaklaşıp onların keyiflerine uyma.

(Maide Suresi Ayet 48)

 

De ki: Ben sizi ancak vahiy ile uyarıyorum.

(Enbiya Suresi Ayet 45)

 

İnsanların ahirette neden sorumlu tutulacakları ise şu şekilde:

Gerçek şu: Bu Kur’ân sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir öğüttür. Bundan sorumlu tutulacaksınız.

(Zuhruf Suresi Ayet 44)

 

Bu anlayış peygamberleri önemsiz kılmak değil aksine Allah’ın onları için belirlemiş olduğu yüce görevlerinin amaç ve sınırlarını belirlemektir. Peygamberler hakkında asılsız inanç ve iddialarda bulunmak ise yüce Allah’ın huzuruna çıkıldığında hesabı verilmesi zor suçlardandır. Allah’a yapılan elçilik zaten kişiyi yeterince yücelten ve onurlu kılan bir hizmettir. Bu yüzden peygamberliğin görev ve sorumluluklarını Allah’ın belirlediği sınırların dışına çıkarmaktan sevap ummak yerine bunu büyük bir suç bilip Allah’ın azabından yine Allah’a sığınmak gerekir.

 


About the Author
Author

Kindi

Comments (1)
Leave a reply

Name (required)

Website