Gerek Kuran’da gerekse Kuran öncesinde gelen Peygamberlerce insanlardan hem Allah’ın varlığına ve birliğine hem de ölümden sonraki hayatın varlığına inanmaları istenirken karşılaşılan sorulardan biri de Allah’ın ve ahiretin varlığına fiziksel olarak görmemelerine rağmen insanların nasıl inanabileceğidir. Evet, Allah’ı ve ahireti fiziksel olarak göremeyiz veya duyu organlarımızla bu dünyada algılayamayız ancak Allah, evrene ve insanın kendisine Allah’ın varlığına ilişkin pek çok delil ve işaretler koymuştur. Tarih boyunca gönderdiği peygamberler aracılığıyla da ölümden sonraki hayatın varlığı insanlara anlatılmıştır. Buna rağmen aşağıdaki ayette de göreceğimiz gibi Allah’ı fiziksel olarak görmek isteyenler ve Allah’ı fiziksel olarak görmemelerini inkârları için bahane edenler olmuştur.
2 – Bakara Suresi –
55. Siz şunu da söylemiştiniz: “Ey Mûsa! Biz, Allah’ı apaçık görmedikçe sana asla inanmayacağız.” Bunun üzerine sizi yıldırım çarpmıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz.
Allah’ı fiziksel olarak görmeden iman edemeyenler de haliyle Allah’a kulluk edemez, Allah rızası için fedakârlık edemez ve hayatını Allah yokmuş gibi yaşar. Yani bu insanlar hayatlarını fiziksel olarak görebildikleri, duyu organlarıyla hissedebildikleri şeyler olan dünyevi şeyler olan, para, mal, makam, karşı cins gibi şeyler için harcarlar.
Bu yazıda değinmek istediğim konu benzer bir problemin Allah’a şükretme konusunda pek çok inanan kişide de olduğudur. İnananların dua ederken ve şükrederken öncelikle görmedikleri ancak varlığına inandıkları ahirete yönelik dua etmeleri ve şükretmeleri gerekirken genelde Allah’tan bu dünyaya ilişkin isteklerde bulunduklarını gözlemliyorum. İnananlar elbette Allah’a dua ederken dünyevi istekleri için dua edebilirler. Benzer şekilde Allah’a şükrederken de Allah’ın verdiği dünyevi nimetler için de şükretmelidirler. Ancak, eğer dünya hayatı kısa, ölümden sonraki hayat sonsuz, dünya hayatı ölümden sonraki hayat için bir sınav veya geçiş niteliğinde ise ve bu sınavda başarılı olmanın birinci koşulu Allah’a ve ahiretin varlığına iman ise inanan kişiler her şeyden önce Allah’a iman sahibi oldukları için şükretmeli ve hayatının kalanını imanlı yaşayıp, imanlı ölebilmek için dua etmelidirler. Zira Allah ve ahiret inancı olmayan insanın Allah’a kulluk etmesi beklenemez. Ayrıca Allah ve ahiret inancı olmayan insanın başkalarına saygılı bir insan olması, yardımsever olması da bir değer getirmez.
49 – Hucurat Suresi –
17. İslam’a girmelerini senin başına kakıyorlar. De ki: “İslamınızı benim başıma kakmayın! Aksine, eğer özü-sözü doğru insanlarsanız, sizi imana kılavuzladığı için Allah hepinizi minnet borcu altına sokar.”
Peygamberimizin etrafındaki insanlarla arasında yaşanan olaylardan bahsedilen yukarıdaki ayet durumu çok güzel açıklıyor. Unutulmamalı ki bize her şeyimizi olduğu gibi imanı nasip eden de Allah’tır. Bizim imanımıza Allah’ın elbette ihtiyacı yoktur ancak imana insanların hem ahirette zor durumda kalmamak hem de bu dünyada hayatlarını anlamlandırabilmek adına çok ihtiyaçları vardır. Dolayısıyla imanı içine sindirmiş gerçek bir müslümanın imanı ile Allah’a iyilik yapıyormuş gibi bir gaflet içine girmesi düşünülemez; tersine imanın kendisi için en büyük nimet olduğunun farkındadır.