Rahman’ın Kitabı

Rahmanın, kullarını rehbersiz ve belgesiz bırakmayacağına iman etmiş herkes bilir ki; Kur’an tarihe hapis edilemez.

Son Nebi- Elçimizin, Elçilik belgesi olan Kitabımız Yaratan tarafından korunarak günümüze kadar gelmiştir.

Kur’an Okuyanlar bilirler ki Kur’an Evrensel bir kitaptır. Ve Kitabımızda tüm tutum ve davranışlar eksiksiz olarak bildirilmiştir. Elçimizin ve sahabenin hedefi Allahın dinini Allaha has kılmaktı. Tüm elçilerin görevi Batılla mücadele ederek Rahmanın kullarını her türlü esaretten kurtuluşa davet etmektir.

Kur’anın rehberliğin de Eğitim sistemimizi ve düşünce çatımızı sorgulamaya davet etmek istiyorum.

Batılın hapis ettiği eğitim sistemimizde ki düşünce yapısından kurtularak, İslam ahlakı üzerine oturtulmuş “hür” düşüncenin güzelliğini paylaşan erdemli kişilerin oluşturduğu bir toplumda yaşamanın güzelliğini bir düşünün.

Bizden olmayanlar ötekidir diyen düşünce yapısından kurtuluş ancak kişinin kendi kendini sorgulaması ve kendi kendini aşmaya çalışmasıyla mümkün olacaktır.  Maalesef, başkasını ezmek ve geçmek üzerine bina edilmiş eğitim sistemi çocuklarımızı yarış atına dönüştürdü. Eğitim sistemimizden memnun olmayan ve sürekli şikâyet eden velilere sesleniyorum. Eğitim sisteminin jokey olduğu sisteme çocuklarımızı, gençlerimizi kurban mı edeceğiz? İçimizdeki Akılsızlar yüzünden susacak mıyız? Bizi ve Çocuklarımızı Hipnoz ettiler. Sağır ve kör olduk… Davetim hipnozdan kurtulmak isteyenlere…

Hatırlıyorum da ilkokul öğretmenim bir konuyu anlattıktan sonra, “soru sormak isteyen var mı”  diye sorduğunda soruyu öyle üst perdeden sorar diki çoğumuz konuyu yanlış anlayabilmenin mahçupiyetini yaşamamak için soru soramazdık. Sadece Bu soru yüzünden soru sormaktan uzaklaştırıldığımızı anlamam için büyümem gerekiyordu. Öğretmenler sürekli soru soruyorlar fakat ne anladın demeyi ihmal ettikleri için soru sormanın ahlakını unuttuk. Oysa fikir sahibi olmadığınız bir konu hakkın da soru soramazsınız. Sorduğunuz sorular tabii ki anlayış seviyenize ve eğitim durumunuza göre değişecektir. Fakat bu soru soranın hor görülebileceği anlamına gelmez. Keşke öğretmenlerimiz bize hep soru sormak yerine konuyu anlatırken, anlayabildikleri konuyu soru sorarak aktarabilselerdi,  biz de ezberci olmaktan kurtulup düşünebilseydik. Ve Sorusu olan var mı yerine “ ne anladın”  diye sorarak eğitimi etkileşimli bir şekilde yürütebilseydik…

Rabbimiz birçok konuyu düşünebilmemiz için soru sorar ve bizi soru sorarak eğitir.

Konu hakkında tedebbür, tezekkür, tefekkür etmemizi ister.
Kaçımız kendimizi ve hayatımızı sorguladık?
İslam olduğunu iddia etmek Allahın gösterdiği şekilde mümkündür. Müslüman’ca bakış asla bölücü değildir. Biz insanlık ailesiyiz. Birilerin tuzağı olan eğitim sistemimizde ki bölünmüşlük bizi farklı farklı sınıflara böldü.

Günümüz de hepimiz, ön yargıyı kınayalım derken olaylara neden ön yargıyla yaklaşmaktayız?

Ya Allaha inanıyorsunuzdur ya da inanmıyorsunuzdur…

Rabbimiz Kur’an da Fasıklardan, Müşriklerden, Kâfirlerden… Bahseder ve kimsenin kimseyi yargılamaya hakkının olmadığının da altını çizer. Herkes seçiminde serbesttir. Bir Müslüman bilir ki Kişileri yargılamak bizim işimiz değildir. Kur’an la inşa olmuş mümeyyiz bir akıl asla toptancı ve süpürgeci olmaz. Bence asıl sorun dünyayı nasıl algıladığımız ile alakalı sorundur.

Biz sınav dünyasındayız.

Delilerin, delilik üzerine düşünebilmesi ya da aptalların, aptallık üzerine düşünebilmesi olanaksızdır… Zihin ancak işletildiğinde aklıselim oluyor ise Dünyayı zeki olanların değil de Akıllıların yönettiğini bilerek… Eğitim sistemimizin düzeltilerek “aklı” ve  “düşünceyi” harekete geçirerek eğitim vermesini diliyorum…

Elçi, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü’minler de. Tümü, Allah’a, meleklerine, Kitaplarına ve elçilerine inandı. ‘O’nun elçileri arasında hiç birini (diğerinden) ayırdetmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz bağışlamanı (dileriz). Varış ancak Sana’dır’ dediler. Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. ‘Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim mevlamızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.’
Bakara-285-286

 

 

 


About the Author
Author

MuruvvetCaliskan

Comments (1)
Leave a reply

Name (required)

Website