Radikalizm katı, kökten ani değişimler yönünde tavizsiz bir politikanın savunuculuğudur. Kimi zaman sert, kimi zaman saldırgan ve kimi zaman şiddetten yana olmaktır.
Kur’an’ın çizdiği mümin modeli ise güzel ve yumuşak sözlü, kavgacı üsluptan kaçınan, kötülüğü iyilikle uzaklaştıran, önyargıyla ya da düşmanlıkla yaklaşanlara karşı dahi ılımlı davranan, şefkat ve merhamet sahibi karakterdir.
Bu durumda radikalizmin üslubu ile mümin üslubunun asla uyuşmadığı açıkça ortadadır. İnananlar için kıstas Kur’an’dır ve radikal insanın ahlakı, Allah’ın beğendiği ahlaka tamamen terstir.
Kur’an her konuda açıklayıcı örnekler getirir. Bu konudaki yol gösterici örneklerinden biri, Allah’ın Hz. Musa’ya ve Hz. Harun’a Firavun’a tebliğ yapmaya giderken verdiği buyruktur. Firavun, devrin en azılı inkarcısıdır. Böyleyken Hz. Musa’nın aldığı emir,
“İkiniz Firavun’a gidin, çünkü o, azmış bulunuyor. Ona yumuşak söz söyleyin, umulur ki öğüt alıp-düşünür veya içi titrer-korkar.
(Taha Suresi, 43-44)
olmuştur.
Firavun, tarihin en zalim ve en isyankar yöneticilerindendir. İlahlık iddiasında bulunmuş, dönemin müminlerine katliam uygulamıştır. Allah’ın, bu zalime yollarken peygamberlerine verdiği yumuşak söz söyleme buyruğu, tebliğin ılımlı bir üslupta yapılması gerektiğini gösterir.
Üstünlük Irkta, Etnik Kimlikte, Dilde Değil Takvada
Müslümanların karşılıklı ilişkilerindeki kıstas ırk, etnik kimlik, dil, makam ve mevki değil, iman ve güzel ahlaktır. İnsanlar arasında ırk ve soya göre ayrım yapmak, etnik farklılıkları anlaşmazlık konusu haline getirmek Kur’an ahlakına uygun değildir. Allah, tanışmaları için insanları farklı kıldığını,
“Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır…”
(Hucurat Suresi, 13)
ayetiyle bildirir.
Vatan-millet sevgisi asil duygulardır ancak bu duyguların bir tür ırkçılığa dönüşmesi veya kendi ırkının kalıtsal olarak üstün olduğunu iddia etmek hatadır. Bu görüşler Müslümanların kardeşlik ruhunu zedeler, tesanüdü azaltır, düşmanlığı tetikler.
Kur’an bu anlayışı, cahiliye toplumu özelliği olan “öfkeli soy koruyuculuğu” ifadesiyle tanımlar:
Hani o inkâr edenler, kendi kalplerinde, ’öfkeli soy koruyuculuğu’nu, cahiliyenin ’öfkeli soy koruyuculuğunu’ kılıp-kışkırttıkları zaman, hemen Allah; elçisinin ve müminlerin üzerine ’güven ve yatışma duygusunu’ indirdi ve onları “takva sözü” üzerinde “kararlılıkla ayakta tuttu.” Zaten onlar da, buna layık ve ehil idiler. Allah, herşeyi hakkıyla bilendir.
(Fetih Suresi, 26)
Yukarıdaki ayetten anlarız ki; saldırgan ve öfke dolu davranışlara sebep olan ’soy koruyuculuğu’na karşılık Allah, ’güven ve yatışma duygusu’ verir. Sadece İslam aleminde değil, tüm dünyada çatışma nedeni olan bu görüş, Kur’an ahlakıyla bağdaşmaz.
Peygamberimiz (sav), insanları cins, ırk, dil ve kabilelerine göre ayrımcılıktan insanları sakındırmıştır. Veda hutbesinde Müslümanlara şöyle seslenir Resulullah:
“Ey İnsanlar! Muhakkak ki Rabbiniz bir ve atanız da birdir. Hepiniz Adem’den Adem de topraktandır. Allah yanında en üstün olanınız O’ndan en fazla korkanınızdır. Arab’ın aceme, acemin de Arab’a, beyazın siyaha siyahın da beyaza bir üstünlüğü yoktur, takva hariç.”
Kur’an’ı ve Peygamberimiz (sav)’in tavsiyelerini ilke edinen Müslümanların tarih boyunca fethettikleri topraklarda çatışmalar ve kan kavgaları sona ermiş, barış hakim olmuştur. Toplumlar İslam bayrağı altında barış, adalet ve saygı içinde yaşamışlardır.
Bu bakış açısına sahip olan Müslümanların birbirlerine duydukları sevgi Allah sevgisi, Allah korkusu ve güzel ahlaktan kaynak bulur. Allah yolunda samimi çaba içinde olan insana her mümin sevgi hisseder. Ne dili, ne rengi, ne maddi olanakları ne mesleği önemli değildir. Müslümanlar arasındaki ilişkilerdeki kıstas, İslam alemi için de geçerli olmalıdır. Müslümanlar, birbirlerinin yardımcısı, dostu ve velisidirler.
Farklılıklar yalnızca zenginliktir, renktir; Allah’ın ayetidir:
“Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması, O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, alimler için gerçekten ayetler vardır.”
(Rum Suresi, 22)