Cehennemin Varlığını Unutmamalı

 

Ahiretin varlığını kabul ettiğini söyleyen birçok insan,  cehennemin varlığını göz ardı eder ve kimi zaman fıkralarda ve esprilerde söz eder. Yaşamını Allah’ın emirlerine göre düzenlememiş olmayan bu kişiler, Kuran’da detaylı haber verilen cehennemde yaşanacak olan azabı da bu nedenlerle düşünmezler. Çünkü cehennemi düşünmek ve ondan söz edilmesi vicdanlarını rahatsız eder. Bulundukları ortamda söz edilecek olursa da, konuyu hemen değiştirirler.

Ancak bu insanlar söz etse de, etmese de, hatırlamasa da, cehennem gerçektir, üstelik yaşadığımız dünya kadar gerçektir.  Ve cehennem Rabbimizin sonsuz adaleti gereği vardır. Yaratıcısı olan Allah’a değil de şeytana kulluk ederek yaşamını tüketen kimseler, O’nun sonsuz adaleti gereği cehenneme, Rabbimizin sınırlarını koruyan takva sahipleri de cennete yerleştirilecektir. Elbette ki bu kişilerin dünyadaki hayatları bir olmadığı gibi, ölümleri ve ahiretteki hayatları da bir olmayacaktır:

Yoksa kötülüklere batıp-yara alanlar, kendilerini iman edip salih amellerde bulunanlar gibi kılacağımızı mı sandılar? Hayatları ve ölümleri bir mi (olacak)? Ne kötü hüküm veriyorlar.
(Casiye Suresi, 21)

 

Rabbimiz sonsuz merhamet sahibidir; Rahman, Rahim, Gaffar (bağışlaması çok olan), Erhamurrahimin (merhamet edenlerin en merhametlisi) sıfatları hep Allah’ın bağışlayıcılığını düşündürür. Ancak Rabbimiz’in Saik (cehenneme süren)  sıfatı inkârcıların azap yurdu olan cehennem için tecelli edecektir.

‘Yüreklerin üstüne tırmanıp çıkan tutuşturulmuş ateş’, asla bitmeyecek, sonsuza dek sürecek bir azaptır. Kur’an’da oldukça detaylı cehennem tasvirleri yapılmıştır. İnsanın hayal gücünün de ötesinde, en dar, en karanlık, en pis, en dehşet verici azaplarla ve en iğrenç yiyecek, içeceklerle dolu hücrelere kadar işleyen kavurucu sıcaklıkta bir mekândır orası.

Cehennem ehli bu azap ortamının en dar ve sıkışık yerine, zincirlenerek, tasmalandırılarak, elleri boyunlarına bağlanarak atılırlar. Sürekli ateşe sunulurlar, ateşin verdiği acı hiç hafiflemeden devam eder. Yatakları ve örtüleri de ateştendir. Yiyecekleri darı dikeni ve zakkum, içecekleri kaynar su ve irindir. Giysileri de katrandandır. Yaşayacakları diğer bütün azaplar gibi, saydıklarımız da kesintisiz ve hafifletilmeden sonsuza dek devam edecektir.

İnkârcılar, bu azaptan kurtulabilmek için feryat eder, yalvarırlar, ama cevap alamazlar. Bir gün için de olsa azabın hafifletilmesini isterler, ama aşağılanma ve azapla karşılık görürler.

Uğultusu çok uzaklardan bile işitilecek kadar şiddetli ve “cayır cayır yanmakta olan” (Mearic Suresi, 15), “öfkeli, alevleri kabardıkça kabaran” (Leyl Suresi, 14) ateşin içine atılırlar ve çığlık çığlığa yanarlar.

Kur’an ahlakının yaşanabilmesi ancak tam olarak açık bir şuurla mümkün olabilir. Kesin bir dikkat ve tam bir şuur açıklığı ise hem dünyada tatmin ve huzura, hem de ahirette hayal bile edilemeyecek nimetlere ulaşmaya vesile olacaktır.

 

Dikkatli olun; gerçekten onlar, Rablerine kavuşmaktan yana derin bir kuşku içindedirler. Dikkatli olun; gerçekten O, herşeyi sarıp-kuşatandır.
(Fussilet Suresi, 54)

 

İlginçtir ki, parmağı çok hafif yandığında bile yoğun bir acı hisseden birçok insan, bütün bu acıları yaşayabilecek olma ihtimalini aklına bile getirmez. Böylesi bir azapla karşılaşmaktan korkan kimse ise ahireti, cennet ve cehennemi derin düşünmeli ve davranışlarını Allah’ın emir ve yasaklarına göre düzenlemelidir.

“Ya Rabbi! Biz dünyada güneşin sıcağına dayanamazken cehennemin hararetine nasıl dayanalım?” (Ömer B. Abdülaziz)


About the Author
Author

suheylokur

Leave a reply

Name (required)

Website