“İki çocuk rahatlıkla oturduğumuz kapının eşiğine, Kendi başıma zor sığıyorum bugün. Büyüdükçe insan yalnız mı kalıyor ne?” Sunay Akın Her canlı için tohumun yaşamla buluşmasıyla başlayan süreçte olduğu gibi ben de büyüdüm.. Annemin gövdesinden ayrıldığım andan itibaren “ıngaa..”larla merhaba dediğim insanlarla aramıza mekânsal ayrılık girdiğinden, ailemden miras kalan kültürel nitelikleri, değerleri ve inançları sorgulamaya başladığımdan, arkadaşlarımla ortak paydalarda buluşacağımız
(daha&helliip;)
Politika, insanların bir arada kolektif olarak yaşamalarını sağlamak amacıyla kurulan düzeni iyi yönetme sanatıdır. Aristoteles insanı “zoon politikon” (siyasal hayvan) olarak adlandırırken, insanın diğer hayvanlardan farklı olarak bir arada yaşayabilme kapasitesinin, konuşma ve düşünebilme (zoon logon echon-konuşan akıllı hayvan) yetilerine dayandığını vurgulamaktadır. Çünkü insan dışındaki hayvanların kendi aralarındaki ilişkilerde, birey-birey ya da birey-topluluk arasındaki ortaya çıkan çatışmalarda, sadece güce ve şiddete
(daha&helliip;)
Ölüm bir canlının hayati fonksiyonlarının kesin olarak sona ermesi… Yaşlılık, boğulma, yüksekten düşme, kan kaybı, kalp krizi, yanma, elektrik akımına kapılma, trafik kazaları, kanser ve türevi hastalıklar… ve sayamadığım bir çok sebep ölüm kapısının anahtarı olabiliyor çoğu kez. Ölüm, kimilerine göre bir başlangıç, kimilerine göre bir son. Gerçek şu ki insanoğlunun dünya üzerindeki tüm canlılarla en eşit olduğu an: “ölüm anı!”
(daha&helliip;)
“Benim kalbim temiz”, “amacım sadece insanlara yardım etmek” , “ben bu iyilikleri insanlık için yapıyorum” gibi lafları hepimiz bir çok kez duymuşuzdur. Yardıma ihtiyacı olan insanlara yardım elini uzatmak, onlara zor günlerinde destek olmak ve bir nebze bile olsa biraz huzara kavuşmalarını sağlamak elbette ki çok güzel bir davranıştır. Zaten Allah’ın inananlardan istediği de tam bu yaklaşımdır. Elinde imkanı olan ya da
(daha&helliip;)
Yazıma kaldığım yerden “hurafeler” konusundan devam edelim. Her ne kadar bu yazımın konusu hurafeler ise de bu saçma sapan, batıl, akla zarar ve alem-i islamı ve insaniyeti perişan eden uydurmaları ve hurafeleri burada teker teker sayıp dökmeyeceğim. Bunun yerine bu hurafelerin ortaya çıkış nedenlerini irdeleyerek bunların kökünü kazıyacak birkaç prensipten bahs etmek istiyorum. Hurafelerin ortaya çıkma ve devam etme sebebi
(daha&helliip;)
“Şeytanın Yaptıklarımızı Süslü ve Güzel Göstermesi” Öyle bir dünyada yaşıyor olsaydık da neye ihtiyacımız olsa elimizde hazır olsa, neyi arzulasak bitmez bir hazla avucumuzda bulsaydık. Malsa mal, paraysa para, sıcaksa en rahatı, serinlikse en hoşu, lezzetse donakalmaz da sürekli artıvereni, alakaysa en bitmezinden olsaydı! Hep sağlıklı, hep daha mutlu, hep daha neşeli, her seferinde daha güzeli çıksaydı karşımıza! Hiç yaşlanmasaydık
(daha&helliip;)
“İlahi Bir Ses Çınlıyor… Oku diye… Duy artık!!!” Allah’ın Kuran’daki emirleri farz değil mi? Aleyhinde bir tavra girilmesi, yok şöyleydi böyleydi diye kıvırılması mümkün olmayan net bir emir var Kuran’da… “Oku!” Demek ki onu yapmak tercihe bırakılmış bir şey değil. Açıkça farz… “Oku!” diyor. Hatta farzın katmerlisi, en önde geleni. Eğer bir Allah’ın varlığına inanıyorsa bir insan o emre karşı
(daha&helliip;)
Bir şeyi eğer doğru yapmak istiyorsak, önce o işe en doğru yerden başlamalıyız ki, iyi bir sonuç alabilelim. Peki, bizler İslamı yaşarken, doğru yerden başlıyor muyuz? İşte çok önemli bir soru. Bu sorunun genel anlamda cevabını bizler kendi nefsimize, doğruya en yakın bir şekilde verdiğimiz ölçüde, imtihanımızdan başarılı olarak çıkabilir ve İnancımıza da doğru yerden başlamış oluruz. Sevap kazanmak, bir
(daha&helliip;)
-
- 1
- …
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- …
- 35
-