“Benim kalbim temiz”, “amacım sadece insanlara yardım etmek” , “ben bu iyilikleri insanlık için yapıyorum” gibi lafları hepimiz bir çok kez duymuşuzdur. Yardıma ihtiyacı olan insanlara yardım elini uzatmak, onlara zor günlerinde destek olmak ve bir nebze bile olsa biraz huzara kavuşmalarını sağlamak elbette ki çok güzel bir davranıştır. Zaten Allah’ın inananlardan istediği de tam bu yaklaşımdır. Elinde imkanı olan ya da
(daha&helliip;)
İstanbul sokakları ne yazık ki artık Suriyeli mültecilerden geçilmiyor. Neredeyse her köşe başında bir veya bir kaç kişi aç, evsiz, barksız biçimde kıvrılmış bu soğuk günlerin geçmesini ve kendilerine bir yardım elinin uzanmasını bekliyor. Allah yardımcıları olsun. Bir müslüman olarak bu insanları gördükçe içim parçalanıyor ama öbür taraftan da “bu kadar insana ben ne yapabilirm ki” diye kendimi avutuyordum. Fakat
(daha&helliip;)
Toplumumuzda ve dünya üzerindeki bir çok toplumda erkeğin, özellikle de bekar erkeğin, evlilik dışı cinsel ilişkiye girmesi, tasvip edilen ve hatta tavsiye edilen bir eylemdir. Ailede bir büyük ağabeylik yaparak henüz ergenliğe girmiş, sakalı yeni yeni terlemiş erkek çocuğun ilk deneyimini yaşaması için planlar yapar. Ne de olsa “erkek” olarak tecrübeli olmalıdır. Ama olayın haram helal kısmı her ne hikmetse
(daha&helliip;)
“Derken, şeytan ona şöyle diyerek vesvese verdi: “Ey Âdem! Sana, sonsuzluk ağacıyla eskimez-çökmez mülk ve saltanatı göstereyim mi?” Taha 120. Ayette şeytanın Hz Adem’i nasıl kandırdığı anlatılıyor. Kuran’dan öğrendiğimiz kadarı ile Hz. Adem, eşi ile cennette rahat bir hayat sürmekte, geçim ve yaşam sıkıntısı çekmeden yaşamaktadırlar. Fakat şeytan onları sonsuz hayat, mülk ve saltanat ile kandırmış ve cennetten kovulmalarını sağlamıştır.
(daha&helliip;)
Geçen akşam sahur için İstanbul’un kalabalık yerlerinden birine gittik. Biraz dolaştıktan sonra yemeğe oturmadan önce yakında bulunan bir camide namaz kılmak istedik. Camiye yaşlaktıkça koca avlu kapısının kapalı olduğunu gördük. Belki yan taraftaki kapı açıktır diye o kapıyı da kontrol ettik ama onun da kilitli olduğunu gördük ve neticede namaz kılamadık. Müslüman bir ülkede, ibadetlerin en yoğun yaşandığı bu
(daha&helliip;)
Çocukluğumu ve ilk dini bilgilerimi düşündüğümde gözümün önüne gelen görüntü aslında bir çok ailede rastlayabileceğimiz türden maalesef. Hatırlıyorum da Kuran ile ilk temasım da bu görüntüye uygun şekilde olmuştu. Annemin krem rengi ipek üzerine pembe laleler işlenmiş bir Kuran kabı vardı. Ne kadar sıklıkla ve ne maksatla hatırlamıyorum ama zaman zaman bu kabı çıkartırdı. Ben de etraftaysam bana üç kere
(daha&helliip;)
Geçen gün Bebek Kahve’de oturuyorduk. Hava harikaydı, insanlar cıvıl cıvıl konuşuyor, gülüyor ve güzel bir gün geçiriyordu. İkindi namazına yakın yeşil örtüye sarılı bir tabut geldi Bebek Camisi’ne. Tabutu taşıyanlar o cıvıl cıvıl kalabalığın içinden sessizce camiye girdi ve namaz vaktinin gelmesini beklemeye başladı. Birazdan sela verildi. Etrafıma baktım. Kimsenin yanıbaşımızda olan cenazeden haberi yok gibiydi. (Ezan sesini sela sesinden
(daha&helliip;)
Şu iki günlük dünya hayatında daha başarılı, daha zengin, daha iyi yaşayan insanları görüp de “ah” çekmeyen yoktur. Hemen hemen herkes elindekinin daha iyisi için çalışmakta ve çabalamakta çünkü çoğu insan için elindeki kazanımlar yeterli kalmamakta, hep daha iyisi ve daha fazlası için planlar yapılmaktadır. O kadar ki bu planlar kendi hayatımızla da sınırlı kalmamakta, çoluğumuza çocuğumuza da empoze edilmektedir.
(daha&helliip;)