Şöyle iki soru soralım: Birincisi, Kuran’da en özel yeri olan hayvan hangisidir? İkincisi, dünyamızda en özel yeri olan hayvan hangisidir? Bu iki soruya cevap vermek için, öncelikle, hangi kriterle Kuran’da “en özel yeri olan hayvanı” seçtiğimizi ve daha da zor olarak dünyadaki milyondan fazla sayıdaki hayvan türünden hangi kriterle “en özel yeri olan hayvanı” seçtiğimizi ortaya koymamız gerekir. Elbette ortaya konulan kriterlerin zorlama kriterler olmaması önemlidir.
Kuran’da bazı hayvanlar anlatılırken, asıl odaklanan o hayvanın kendisi değildir. Örneğin Bakara (İnek) Suresi’nde bir ineğin kesilmesiyle ilgili olay anlatılırken, ayetteki odak konusu ineklerin özellikleri değildir, asıl odakta olan o hayvanı kesecek olan insanların davranış şekilleridir. Veya bir sonraki başlık altında ele alınacak Ankebut (Dişi Örümcek) Suresi’nde, örümcek bir benzetmenin unsuru olarak kullanılmaktadır; asıl odak noktası Allah’ı bırakıp başkalarını dostlar edinenlerdir. Nahl Suresi 8. ayette atların, katırların, eşeklerin binek hayvanı ve süs olarak yaratıldığı geçerken, hayvanların özelliklerinden bahsedilmektedir. Burada, birden çok hayvanın özelliklerinden bahsedilmekte ve tek ayette bunlara dikkat çekilmektedir. Fakat arılardan bahseden Nahl Suresi’nin iki ayetinde; sadece arıların yaptıklarına odaklanılmaktadır ve iki ayet boyunca arıların yaptıklarından bahsedilmektedir. Kısacası Kuran’da, en uzun şekilde yaptıkları anlatılan hayvan arıdır; bu kriter açısından arının Kuran’da en özel yeri olan hayvan olduğunu söyleyebilirim. Arıların anlatıldığı Kuran ayetleri şunlardır:
16-Nahl Suresi 68: Rabbin dişi bal arısına vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları kovanlardan kendine evler edin.
69: Sonra meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollara koyul. Onların karınlarından renkleri çeşitli bal çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için bir ibret vardır.
Şimdi cevabı daha zor gözüken “Dünyamızda en özel yeri olan hayvan hangisidir?” sorusuna geçelim. Arıların bal üretmesi, yunusların radarı, ateş böceklerinin ışık üretmesi ve daha yüz binlerce canlının özellikleri, çok muazzam detayları olan, birbirlerinden çok farklı, birbirleriyle önem açısından mukayeseleri pek mümkün gözükmeyen hayvan özellikleridir. Bu yüzden, ilk bakışta, dünyada “en özel yeri olan hayvanı” tespit etmek zor gözükmektedir. Fakat şöyle bir düşünce deneyi yapalım: Hangi hayvan dünyadan eksilirse canlılar dünyasının en çok zarar göreceğini düşünelim. Hayvanları özellikleri açısından önem sırasına koymak mümkün gözükmese de, hayvanların canlılar dünyasında oynadıkları rolün önemi kriteri açısından en özel yeri olan hayvanı tespit etmek mümkündür. Eksikliği canlılar dünyasına en çok zarar verecek hayvan hangisiyse dünyamızda “en özel yeri olan hayvanın” o olduğunu söyleyebiliriz. Dünyada en özel yeri olan hayvanı bulmak için bundan daha iyi bir kriter düşünemiyorum.
Arılar, bitkilerin polenlerini birbirlerine aktararak birçok bitkinin üremesini sağlarlar. Bu husus 18. ve 19. yüzyıllardaki çalışmalarla keşfedilmiştir. Başka canlılar da bitkilerin tozlaşmasını sağlamaktadır ama bu hususta arılara yaklaşabilecek bir canlı mevcut değildir. Arıların yok olduğu bir senaryoda birçok bitki de, meyve de, bu bitkilere yaşamları bağlı olan hayvan türleri de yok olacaktır. Arıların yok olmasının insanlığın yok olmasını getireceği şeklinde ifade edilen sözler abartılı olsa da; başka hiçbir hayvanın doğadan eksilmesinin başka canlıların yok olmasına bu kadar yüksek derece sebep olmayacağı çok rahatlıkla söylenebilir. Kuran’ın fonksiyonlarını en uzun şekilde anlattığı hayvanın, dünyada en önemli fonksiyona sahip hayvan olması sizce tesadüf mü? Tek bir kitapta bu kadar tesadüf fazla değil mi?
Kovandaki bütün yükü yüklenen işçi arılar altı-yedi hafta kadar yaşarlar. Bu kadar kısa yaşayan bu arılar, doğuştan, kovandaki muazzam işbölümünde üzerlerine düşen vazifeyi çok iyi bilirler. İnce bir matematik hesapla kovan inşa etme, çiçeklerden bal yapımı için malzeme toplama, danslarla yön tarif etme, uzun mesafeleri kaybolmadan kat etme, kovanı kurma, temizleme, koruma ve bal yapma gibi birçok hususta işçi arılar muhteşem yeteneklerini sergilerler. Arılar birçok yönleriyle Allah’ın yaratmasındaki harikalıkların delilleridirler. Alıntılanan ayetlerde bal arılarının yaptıklarını anlatırken, fiilin dişi formu kullanılmaktadır. Arapçada fiiller dişiye ve erkeğe göre farklı çekilir. Arıların yaptıkları anlatılırken fiilin dişi formunun kullanılması Kuran’ın saydığı eylemleri dişi bal arısının yaptığını göstermektedir. Bu yüzden ayeti “dişi bal arısı” diye çevirmek daha doğrudur. Bu ayetlere göre şu üç vazifeyi “dişi bal arısı” yapmaktadır: 1-Kovan inşa etme, 2-Doğada bal özünü toplama ve 3-Bal yapmak. Gerçekten de bu faaliyetlerin hepsini, sadece ve sadece dişi olan işçi bal arıları yapmaktadırlar. Erkeklerin tek görevi, kraliçe arıyı döllemektir ve Kuran’da sayılan vazifelerin hiçbiriyle erkek bal arılarının bir ilgisi bulunmamaktadır.
Kuran’ın indiği dönemde, insanların, kovan içindeki iş bölümünün detaylarından, işçi bal arılarının dişi olduğundan, kovanı inşa etmenin, bal yapmak için çiçek özü toplamanın ve bal yapmanın dişi arıların görevi olduğundan haberleri yoktu. Bu yüzden Kuran’ın, kovan inşa etmek, bal özü toplamak ve bal üretmek gibi faaliyetleri sayarken, bunları dişi arıların yaptığına dikkat çekmesi ve erkek arıları bu görevlerden dışlaması Kuran’ın sayısız inceliklerinden birisidir. Aynı Nahl Suresi’nin 66. ayetinde, çiftlik hayvanlarının (enam) “karınlarından” (butunihi) bahsedilirken erkek takısı kullanılmıştır (erkek ve dişi karışık topluluklar için erkek takısı kullanıldığını hatırlayın) fakat arıların karınlarından bal çıkmasından bahsedilirken, sadece dişi arılar bal yaptığı için dişilik takısıyla “karınlarından” (butuniha) denilmiştir. Kuran’ın ifadelerinde rastgelelik yoktur. Kuran’da bir fiilin dişiliğe göre mi erkeğe göre mi çekileceği konusundaki tercih bile çok yerindedir.
İşçi arıların basit gözlemle dişi olduklarını anlamak mümkün değildir. Arıları yumurtlayan, kovanda çok özel bir yeri olan ve diğer arılardan daha iri olan kraliçe arının bile, ancak Kuran vahyinden bin sene kadar sonra dişi olduğu anlaşılabildi. Fahreddin Razi (1149-1210), ünlü tefsirinde, arıların cüssece büyük liderinden erkekmiş gibi “reis” diye bahsetmiştir; dişi olduğunu bilseydi sonunda dişilik takısıyla “reise” derdi. Ancak 1670’lerde Hollandalı biyolog Jan Swammerdam otopsi ile kraliçe arının yumurtalıklara sahip olduğunu, yani dişi olduğunu gösterdi. Bundan önce bu arı erkek sanılıyor ve “kral arı” olarak anılıyordu. İşçi bal arılarının dişi olduğu ise bu buluştan daha da sonra 1700’lerde tespit edilmiştir. Bu tespit, hayvan yumurtalıklarının tanınabilmesi sayesinde mümkündür; sıradan bir insanın, büyüteç olmadan yapacağı bir otopsi ile bu buluşu yapması mümkün değildir. Fakat Hz. Muhammed’in yaşadığı 7. yüzyılda, bu tespiti yapmayı sağlayacak optik araçlar mevcut olmasa da, bu ifade Kuran’da yer almıştır. Buna da tesadüf diyeceklere tekrar tekrar sormalıyız: Tesadüfün bu kadarı da fazla değil mi? Bu tip ifadeleri rastgelelikle açıklamak insafsızlık değil mi?
Not: Bu yazı, Prof. Dr. Caner Taslaman’ın “Neden Müslümanım” isimli eserinden alınmıştır. Kitabı ücretsiz olarak okumak ve indirmek için tıklayınız: https://www.canertaslaman.com/2020/09/26/neden-muslumanim/