Bu yazıda tarihselcilerin içinde bulunduğu çelişkilere birkaç örnek yer alacak. Kuran’ı bir kere alıp okuyan birisi bile Kuran’ın defalarca bütün insanlara yöneldiğini, “Ey İnsanlar!” diye seslenişleri içerdiğini anlar. Örneğin Kuran’ın tüm insanlara gönderildiğini anlatan şu ayete bakın: “Ey İnsanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, inananlara doğruyu gösteren bir rehber ve rahmet gelmiştir.”(Yunus 57) Ayrıca “Sizi ve kime ulaşırsa,
(daha&helliip;)
Kuran’a dayalı bir İslam modelinden uzaklaşılıp, insan sözlerinin Allah’ın hükmü olarak takdim edildiği, hadise dayalı bir yaklaşımın kuvvetlendiği ortamda, insanlar dini farklı farklı anlamaya başlamışlardı. Bu tablo, İslam’ı anlama ve yaşamada birbirleriyle uzlaşmayan, dini konularda ayrılığa düşen farklı düşüncelerin, kamplaşmasına ve mezheplerin doğmasına sebep oldu. Bu ortamda mezhep bağlıları, kendi düşüncelerinin haklılığını ispat edip halkı etkileyebilmek ve kendi mezheplerine çekebilmek
(daha&helliip;)
Bu sitede kaleme aldığımız yazılarda, hadislerin Kuran’la, birbirleriyle, mantıkla, insafla çelişmesini örnekleri ile uzun uzun anlatmaya çalışmamız Kuran’ın dini kaynak olarak yeterliliğinin ve aksi görüşlerin içine düştükleri çelişkiler ile mantıksızlıkların açığa çıkması içindir. Kuran’ın yanına kaynak olarak ilk konulmaya çalışılan hadis olmuştur. Hadisin bile Kuran’ın yanında dini kaynak olamayacağının anlaşılması, mezhep imamlarının, birçoğu hadislere dayandırılmış, önemli bir kısmı ise hadisten
(daha&helliip;)
Aile bağı, akraba bağı, dostluk bağı, sahip olduğumuz mal ve mülk ile olan bağımız, iş dünyasındaki bağlarımız, siyasi ve sosyal bağlarımız gibi birçok bağımız vardır hayatta. Çoğu işimizde bu bağlarımıza güvenir ve ona göre hareket ederiz. Oysa gerçek anlamda inanmak ve inancının gereklerini yerine getirmek isteyen kişi için en sağlam ve en güvenilir bağ, Allah ile kurulandır. Kul, Rabb’ine sımsıkı
(daha&helliip;)
Peygamberimiz ve 4 halife döneminde, Kuran dışında dini bir kaynak yoktu. Mezhepler de olmadığı için insanlar mezheplere bağlı olmadan doğrudan Kuran’a bağlıydılar. Kuran’ın belirttiği şekilde dini yaşar, Kuran’ın serbest bıraktığı konularda kendi beğeni, örf ve alışkanlıklarına göre hareket ederlerdi. Kimse ben Sünniyim, Hanefiyim, Şafiyim, Şiiyim, Aleviyim, Caferiyim şeklinde görüş belirtmiyordu. Onlar “Müslümanım” diyor, rehberlerini Kuran görüp, bununla yetiniyorlardı. Hatta Peygamberimiz’in
(daha&helliip;)
İçinde bulunduğumuz imtihan dünyasında çeşitli şeyler ile sınamadan geçiriliriz. Başımıza gelen her şeyin bu dünyada ilk defa bizim başımıza geldiğini sanma ve neden ben diye sorma hatasına düşeriz her defasında. Bazen hatalarımız bazen de kulluktaki kararlılığımız ortaya çıksın diye sınanırız: “Size gelip çatan her musibet ellerinizin kazandığı yüzündendir. Allah birçoklarını da affediyor.” (Şura Suresi 30). Yine Allah’ın izni olmadıkça başımıza
(daha&helliip;)
Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah’ın dışında bir hakem mi arayayım? (Enam Suresi, 114) Kuran -bazılarının zannettiği gibi- ana konulara değinerek, yan konular için bizi başka kitaplara, şeyhlere, ilmihallere ya da ünlü hadis kitaplarına havale etmemektedir. Kendisinin detaylandırılmış olduğunu söylemektedir. Eğer bir yasağı, ibadeti Kuran’da bulamazsak, bu; o yasağın, ibadetin dinimizin bir parçası olmadığı anlamına gelir. Örneğin ipek
(daha&helliip;)
Yukarıdaki ayetlerden Kuran’ın detaylı, etraflıca, türlü türlü şekillerde dini konularda gerekli olan tüm açıklamaları yaptığını, bunu da Kuran’ın kendisinin söylediğini görüyoruz. “Kuran başka kitaplara gönderme yapar, Kuran ana kitaptır, detayları başka kitaplardan öğreniriz” demek; tüm bu ayetlere karşı çıkmak, bu ayetleri yok saymak demektir. Aynı şekilde “Kuran’dan dini anlayamayız” tipi izahlar da Kuran ile çelişir. Kuran’ın izahlarına göre iman edenler,
(daha&helliip;)