Tanrısız ve Dinsiz Bir Ömür Üzerine Düşünceler

Tanrısız ve Dinsiz Bir Ömür Üzerine Düşünceler

Hayatında Tanrı’ya ve dine yer vermeyen bir birey, yaşamın saçma olduğu duygusunu derinden derine yaşar. Peki bireyi bu duyguya iten şeyler nelerdir? Bunları birlikte inceleyelim.

Söz konusu bireye yaşamın saçma olduğu duygusunu yaşatan ilk şey, hayatın monotonluğu ve mekanikliği karşısında kendisinin varoluşunun değerini ve kendisinin varoluşunun amacını sormaya başlamasıdır. Gerçekten de öyle değil midir! Yataktan kalkarız toplu taşıma araçlarıyla veya kendi aracımızla işe, fabrikaya gideriz çalışırız sonra yemek molası verilir, sonra tekrar çalışırız yine yemek yeriz tekrar evimize döneriz uyuruz. Bu süreç salı, çarşamba, perşembe, cuma, cumartesi günü de devam eder. Yalnız öyle bir gün gelir ki “neden” sorusu içimizde yükselir. Günümüz toplumunun insansızlaştırıcı ve yabancılaştırıcı etkisinin bireye bir gün bu soruyu sordurtması kaçınılmazdır.

Söz konusu bireye yaşamın saçma olduğu duygusunu yaşatan ikinci etken ise zamanın geçmekte olduğunu deneyimlemesidir, zamanı soyut anlamda öldürücü bir süreç olarak hissetmesidir. Söz konusu birey, zamanın yavaş yavaş akışıyla birlikte, geleceği değiştiremeyeceğinin, kendisinin zamanın malı veya esiri olduğunun bilincine varır. Aynı biçimde ve donuk bir yaşamın bütün günlerinde zaman bireyi alıp götürür. Ama ister istemez, bir gün gelir, bu kez de söz konusu bireyin zamanı taşıması gerekir. Geleceğe dayanarak yaşar; “yarın”, “ileride”, “iyi bir işim olunca”, “yaşlandıkça anlarsın”. Bu tutarsızlıklara hayran kalmamak elde değildir; çünkü ne de olsa ölmek var işin içinde. Yine bir gün gelir, birey otuz yaşında olduğunu görür ya da söyler. Gençliğini belirtir böylece. Ama aynı anda, zamana göre yerini de belirtir. Zaman içinde yerini alır. Geçmesi gerektiğini söylediği bir eğrinin belirli bir anındadır. Zamanın malıdır, içinin ürpertiyle dolması üzerine, en kötü düşmanı olarak görür onu. Birey, yarını ister hep, bütün benliğinin bundan kaçınması gerekirken yarının gelmesini diler. “Et”in bu başkaldırışı, saçma duygusunu yaşatan budur işte.

Söz konusu bireye yaşamın saçma olduğu duygusunu yaşatan üçüncü etken ise, insanların büyük çoğunluğunun farklı ölçülerde duyumsadığı, ‘yabancı bir dünyada bir başına bırakılmışlık hissi’dir. Dünyanın yoğunluğunu ve yabancılığını derinden derine hisseden söz konusu birey, bir yandan da dünyanın kendisine düşman olduğunu düşünmeye başlar, onun kendisinin ölümlü oluşuyla alay ettiğini anlar. Ayrıca bu haliyle söz konusu birey, sadece nesnelere ve dünyaya değil, aynı zamanda kendisine ve başka insanlara da yabancıdır.

Söz konusu bireye yaşamın saçma olduğu duygusunu yaşatan dördüncü etken ise, ölüm ve ölümle ilgili düşüncelerdir. Kendisinden başka bir alınyazısının olmadığı, mutlak gerçek ve gidilecek son durak olan ölüm, hayatın anlamsızlığını ve boşunalığını gözler önüne serer. Ne de olsa kişi eninde sonunda öleceğine göre otuz yaşında veya yetmiş yaşında ölmenin pek bir önemi yoktur. Çünkü herkes bilir ki, hayat yaşanmak zahmetine değmeyen bir şeydir. Otuz yaşında veya yetmiş yaşında ölmek önemsizdir. Çünkü ne zaman ölürsek ölelim başka erkekler başka kadınlar yine yaşayacak ve bu binlerce yıl sürüp gidecek ve evrenin beklenen yok oluşu gerçekleşecek. İnsan mademki ölecektir, bunun nasıl ve nerede olacağının önemi yoktur.

Sonuç olarak bu yazıda, Tanrısız ve dinsiz bir bireyi, yaşamın saçma olduğu duygusuna sürükleyen etkenleri incelemiş olduk. Bu etkenler o kadar güçlüdür ki, onlardan sıyrılmak mümkün değildir. Bu yüzden söz konusu bireyin önünde sadece iki seçenek kalır: Ya yaşamın bir anlamı olduğunu kabul edip aramak ve o anlama göre hayatına yön vermek ya da yaşamın saçma olduğu duygusunu her gün yaşayıp her an ensesinde soluyan ölümün gelmesini beklemek.

Yazımı, Kuran’dan iki cümleyle bitirmek istiyorum:

“Ey insan! Lütuf ve iyiliği bol olan Rabbine karşı seni aldatan ve isyana sürükleyen nedir?” (İnfitar Suresi, 6)

“Biz, sizi, öğüt alanın öğüt alacağı bir süre ömürlendirmedik mi? Uyarıcı da geldi size.” (Yaratan Suresi, 37)


About the Author
Author

Editor 2

Leave a reply

Name (required)

Website