İnsanın üstün varlık oluşu, varlığın insana emanet edilişinin ifadesidir; varlığın insanın egoizmine, sadizmine terk edilmesinin ifadesi değildir.
Varlığı insana emanet eden Yaratıcı kudret, varlıktan vazgeçmiş değildir. İnsanın emanete hıyanetini, nankörlüğünü, varlık ve oluşun tahribine yönelik zalimliğini cezasız da bırakacak değildir.
Allah mülkün sahibidir. Onu dilediğine verir. Ve mülkü, insanın emrine vermiştir. Ancak insan mülkün gerçek sahibi değil, emanetçisidir. Emanete hıyanet ettiğinde mülkün sahibine hesap vermek zorunda kalacaktır.
Emanet sözcüğü, Kur’an-ı Kerim’de tekil ve çoğul olarak 6 yerde geçmektedir. Bu kelimenin kökü olan emn (iman da bu köktendir) ruhun sükûnet bulması ve korkudan kurtulmak anlamındadır.
Emanet, bir şeyi veya bir değeri gönül huzuru ve güvenle bir başkasına teslim etmek veya aynı şartlarla teslim almaktır. O halde, emanette teslim edenle teslim alanın karşılıklı güven ve rahatlıkları esastır. Ve bu da gösterir ki, emanet olgusu şuurlu ve kararlı iki benliğin varlığını gerektirir.
Bu anlamda alındığında, emanet insan dışında hiçbir varlığın taşıyamayacağı bir yük ve görevdir. Kur’an şöyle diyor:
“Biz, emaneti göklere, yere, dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmekten kaçındılar, ondan ürktüler. İnsan ise çok zalim ve çok cahil olduğu halde onu yüklendi.” (bk. Ahzâb, 72)
Kısacası hayat bir anlamda bir emanet taşıma imtihanıdır.
Emanete hıyanetle imanın bir arada bulunamayacağı da Kur’an’ın tebliğcisi Hz. Muhammed’in dikkat çektiği gerçeklerden biridir. Şöyle buyurmuştur:
“Emanete saygısı olmayanın imanı da yoktur.”
O halde, insanın emrine verilen tabiat ve uzay emanetlerine hıyanet edenlerin dinleri, imanları olamaz.
Kur’an, emanete riayetin bir yetenek olduğu kadar, bir ehliyet olduğunu da belirtir. Bu yüzden her iş ve ödev bir emanet olarak algılanmış ve şu evrensel ilke konmuştur:
“Hiç kuşkunuz olmasın ki, Allah size, emanetleri onlara ehil olanlara teslim etmenizi emreder.” (Nisa Suresi, 58)
Bu ayetin insan hayatına kazandırmak istediği değerin önemini anlamak için Hz. Peygamber’in şu sözünü de hatırlamak gerekir:
“İşler, ehil olmayanlara verildiğinde, kıyametin kopmasını bekle.”
Buradaki kıyamet, toplumların çöküşü anlamındaki küçük kıyamettir.
Şuraya kadarki açıklamaya dayanarak diyebiliriz ki, Kur’an’a göre, işlerin ve emanetlerin ehil olmayanlara teslim edilmesi, imansızlığın en büyük belirtilerinden biridir ve toplumları çöküşe götürür.
Böyle olduğu içindir ki, Kur’an, müminlerini, ‘Emanetlerine riayet eden ve ahdlerine vefalı olan kişiler’ diye nitelemiştir. (Müminûn, 8; Meâric, 32)
Yazar: Yaşar Öztürk