Kur’an’ın Tevrat ve İncil’i bilgi olarak aşması

Kur’an’ın Tevrat ve İncil’i bilgi olarak aşması

Kur’an’ın Tevrat ve İncil’den kopyalama olup ve onların bilgisini aşamamış olduğu iddiası birçok misyoner ve ateist tarafından dillendiriliyor. Bu iddianın doğruluğunu araştırmaya 2-3 sene önce başlamıştım. O zamanlarda da birtakım bilgiler edinmiştim ancak dediğim gibi bu tarz konularda yazmak haddim değil diye düşünüp hiç girişmedim. Bu yazıda spesifik olarak birkaç delil sunduktan sonra Kur’an’ın diğer kitaplarla olan ilişkisiyle ilgili fikrimi belirtip yazıyı tamamlayacağım.

Kur’an daha başta adem-havva kıssasında Tevrat’tan ayrıldığı herkesin malûmudur, tevrata göre havva adem’i kışkırtmış ve günaha sürüklemiştir. Ancak kur’anda böyle bir anlatı görmüyoruz. Dahası Kur’an iblisin secde etmeyişi ve meleklerin yaratılacak olan halifeye karşı gelişiyle ilgili anlatılarıyla Tevrat’ı ve İncil’i bilgi olarak aşmaktadır. Bu konu çoğu kişi tarafından bilindiğinden bu konuya girmeyeceğim.

Tevrat’ta bulamadığımız bir diğer konu da â’râf denilen cennet ile cehennem arasında olduğu düşünülen yerin ne yahudilikte ve hristiyanlıkta bulunmayışıdır. Ancak bunlardan ziyade ben kıssalardaki farklara göz atmak istiyorum.

Spesifik ve kesin delil olarak gördüğüm Musa kıssası ile başlayacağım. İddiam şu ki Musa döneminde yaşayan firavun’un kendisini tanrı olarak tanıtması Kur’an’a özgü bir bilgidir. Tevrat’ı okurken dikkatimi çeken en önemli nokta Firavun’un hiçbir yerde ”ben tanrıyım” dememesi oldu. Kur’an’da Şuarâ sûresinde bu konu şöyle geçiyor

﴾29﴿
Firavun, “Benden başkasını tanrı edinirsen, yemin ederim ki seni zindanlarda süründürürüm!” dedi.

sadece bu ayette değil 2-3 ayette daha firavunun kendini tanrı ilan ettiğini görebilirsiniz.

Bu konuya bir yanıt veremeyen misyonerlerden F. S. Coplestone isimli bir rahip Kur’an’dan tam 4 yüz yıl sonra yazılmış olan bir midraş metninde firavunun tanrı olarak tanımlandığına gönderme yapmıştır. Ancak Dediğim gibi bu metin Kur’an’dan çok sonra yazılmıştır. Bu bilgiyi kaynakça’da vereceğim siteden elde ettim ve yorumumun doğru olduğuna kesin kanâat getirdim.

Görüldüğü üzere Kur’an Tevrat’tan çok önemli bir konuda ayrılmaktadır. Tevrat’ta göremediğimiz önemli ve tarihi doğruluğu bulunan bir bilgi Kur’an’da mevcuttur.

Diğer daha önemli bir ayrım ise Kur’an’da Firavun’un şu sözü olmuştur.

﴾38﴿
Firavun, “Ey seçkinler! Sizin için benden başka tanrı tanımıyorum. Ey Hâmân! Haydi benim için tuğla fırınını yak, bana bir kule yap. Belki oradan Mûsâ’nın tanrısını görürüm; ama kesinlikle onun bir yalancı olduğunu düşünüyorum” dedi.

Eski uygarlıklarda -özellikle Mezopotamya ve Mısır’da- yüksek bir kule vasıtasıyla tanrılara ulaşma isteği görülmektedir.

Bu konu mısır bilimcisi Sir Flinders Petrie’nin ”Antik mısır’da dini hayat” kitabında görülmektedir :

” tanrıların katına çıkma isteği göğe ”merdivenle” çıkmak ile ifade ediliyordu.”

Diğer bir mısır bilimci I. E. S. Edwards da bu geleneğin sadece mısırda olmadığını yüksek yapılar vasıtasıyla tanrılara ulaşma isteğinin birçok mezopotamya uygarlığında görüldüğünü söylemiştir. Hz muhammed okuma yazma dahi bilmiyordu böyle bir bilgiyi nasıl öğrendi?

Görüldüğü üzere çok önemli tarihi bilgiler Kur’an’da yer alırken Tevrat’ta bunların hiçbiri yoktur; dahası Tevrat, Mısır krallarının unvanları konusunda bile karışıklık yapmaktadır. Hz İbrahim’den Hz Yusuf’a ondan da Hz Musa’ya kadar olan tüm Mısır krallarının unvanını ” firavun ” olarak belirtmiştir ki bu da çok büyük bir hatadır. Kur’an Hz yusuf döneminde yaşayan Mısır kralına ”Melik” yani Kral demektedir. Bu konudaki geniş bilgiyi internetten kolayca elde edebilirsiniz, Türkçe olarak da bu iddiaları inceleyebilirsiniz.

Gelelim Kur’an’ın direkt olarak müdahalede bulunduğu Hz Süleyman’ın kâfir olup olmadığı konusuna. Kur’an Bakara sûresinin 102. ayetinde Hz süleyman’ın iftiraya uğradığını belirtiyor. Bu iftiranın kaynağı ise Tevrat.

Tevrat’ın 1. krallar/11. bölümünde ve devamında Hz süleyman’ın kâfir olduğundan bahsediliyor. Ancak kuran bu iddiaya şöyle yanıt veriyor :

﴾102﴿

Onlar, Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların uydurup söylediklerine uydular. Gerçek şu ki Süleyman kâfir olmadı, fakat şeytanlar kâfir oldular;

Sanırım burada eklenecek herhangi bir şey yok her şey aşikâr.

Firavunla ilgili diğer bir konu da Firavun’un cesedinin kurtarılmasıyla ilgili, Tevrat’ta firavun’un bedeninin kurtarılmasıyla ilgili herhangi bir bilgi yokken Kur’an Yunus suresi 92. ayette Firavun’un bedeninin kurtarılıp gelecek nesillere bir ayet olacağından bahsediyor. Bu konuyla ilgili konuyu da internetten rahatlıkla bulabilirsiniz.

92﴿
İşte bugün senin cesedini kurtaracağız ki, senden sonra gelenler için bir ibret olsun! İnsanların pek çoğu gösterdiğimiz delillerin bilincinde değildirler.

Bir diğer konu da İsrailoğullarının Buzağıyı tanrı edinmesiyle ilgili.kuran şöyle diyor

51﴿
Mûsâ’ya kırk gece için söz vermiştik. Sonra siz, haksızlık ederek buzağıyı (tanrı) edindiniz.

Bu konudaki problemse Hz Musa kavminin arasında değilken buzağıyı kimin yaptığı konusudur, Bu konuyla ilgili detaylı bilgiyi Tâ-hâ sûresinde bulabilirsiniz. Tevrat’a göre (çıkış kitabı 32. bölüm) Buzağıyı Hz Harun yapmıştır buzağıyı yapmakla kalmamış ona bir de sunak yapmıştır; Kur’an’a göre ise buzağıyı Samîrî isimli biri yapmıştır.

Kur’an yine burada Tevrat’ı düzeltmek durumunda kalmıştır.

Kur’an’ın diğer kitaptaları ilke olarak doğrulaması ve onlar üzerinde ”muheymin” olmasıysa daha önemli bir tefsir konusudur. Bu konuda Muhammed abduh’un ”Tefsir’ül Menâr”ına bakabilirsiniz. Bu konuyu Muhammed esed tefsirinde buluyoruz :

64 – Muheymin ortacı, heymene, “[bir şeyi] gözetledi” veya “[onu] kontrol etti” rubâ‘î fiilinden türetilmiştir ve burada Kur’an’ı geçmiş kitaplarda neyin gerçek neyin gerçek dışı olduğuna karar vermenin belirleyici ölçüsü olarak tanımlamak için kullanılmıştır (bkz. Menâr VI, 410 vd.).

Maide suresinin 48. ayetinin tefsiridir.

Kur’an Tevrat’ı hiçbir şekilde olduğu gibi kopya etmemiştir. Yukarıdaki bilgiler buna delildir. Elbette Kur’an içinde eski kitaplarda da olan bilgiler vardır Kur’an bunu kendisi kabul etmektedir. Şuarâ sûresi 196-197 :

﴾196﴿
O Kur’an, şüphesiz öncekilerin kitaplarında da vardır.

﴾197﴿
İsrâiloğulları bilginlerinin bunu bilmesi onlar için bir delil değil midir?

Bir diğer ayet grubundaysa yine aynı konuya değinilir, Mâide 15-16 :

﴾15﴿

Ey Ehl-i kitap! Resulümüz kitapta bulunup da gizlemekte olduğunuz birçok şeyi size açıklamak üzere geldi; birçoğunu da açığa vurmuyor. Şüphe yok ki size Allah’tan bir ışık, apaçık bir kitap geldi.

﴾16﴿
Allah, kendisinin izniyle rızâsını arayanları o kitapla kurtuluş yollarına erdirir, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır, onları dosdoğru bir yola iletir.

Kopya konusunun aslında baştan temeli bozuktur. Hz peygamber okuma yazma bilmiyordu. Bu konuyu da ”Ümmi” konusu üzerinden tartışmak doğru değildir çünkü bir konuda daha açık bir delil varken daha karmaşığına başvurmak doğru olmaz. Ankebût sûresi 48. ayet bu konuda çok açık :

﴾48﴿
Sen bundan önce ne bir kitap okuyabiliyor ne de onu kendi elinle yazabiliyordun; öyle olsaydı gerçeği çürütmeye çalışanlar kuşkuya düşerlerdi.

bundan sonraki ayetlerde de bu konunun mucizesine atıf vardır.

﴾50﴿
Onlar hâlâ, “Rabbinden ona bazı mûcizeler indirilmeli değil miydi?” diyorlar. De ki: “Mûcizeler yalnız Allah’ın katındadır; ben sadece bir uyarıcıyım.”

﴾51﴿
Kendilerine okunan bu kitabı sana göndermiş olmamız onlara yetmiyor mu? Elbette inanan bir topluluk için onda rahmet ve ibret vardır.

Kur’an ayetleri insanlar içinde okunuyordu eğer peygamber okuma yazma bilseydi elbette insanlar ona itiraz edeceklerdi.

*Kur’an aramice ”koryan”dan alıntıdır ve esasen okuma/okuma parçası anlamına gelmektedir.

Kaynakça :

https://www.islamic-awareness.org/


About the Author
Author

akrhn

Leave a reply

Name (required)

Website