Kuran’da çok sık tekrarlanan bir ifade var ki çok basit gibi gözükse de aslında altında müminler için çok önemli bir mesaj barındırıyor. Allah, Kuran’da çeşitli ayetlerde, insanların yapıp ettiklerinden ve bunun insanların ahiretleri için öneminden bahsediyor. Allah dileseydi, elbette ki sizi bir tek ümmet yapardı. Ama O, dilediğini saptırıyor, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzluyor. Yapıp ettiklerinizden mutlaka sorgu-suale çekileceksiniz.
(daha&helliip;)
Cennet ve cehennem ile ilgili yanılgılardan biri inanan her insanın dünyada işlemiş olduğu günahlar sebebiyle cehenneme girecekse bile, orda cezasını çektikten sonra “muhakkak” cennete gireceğidir. Hatta bir de damga olacak denir onların alnında ki direkt cennete girenlerden ayırt edilebilsinler. Derinin tekrar tekrar diriltilip tekrar tekrar yakıldığı o büyük azap insanı çok korkutsa da sonuçta Allah’a inancı olanlardan biri olarak eninde
(daha&helliip;)
Bizler Müslümanlar olarak Allah’a ve İslam’a teslim olarak, hayatımızı Kur’an-ı Kerim’in emir ve yasaklarına göre yaşamaya çalışıyoruz. Özellikle içinde bulunduğumuz Ramazan ayı içerisinde niyet ettiğimiz oruçlarımızla gün içerisinde Allah’ı daha çok anma fırsatı bulmaktayız. Kendimizi Kuran’ın ve Allah’ın emirlerine uymaya adarken diğer bir önemli nokta ise yasaklardan kendimizi ne kadar koruduğumuzla ortaya çıkıyor. Bu noktada düşülen en büyük yanılgı ise
(daha&helliip;)
Bugün sizleri Furkan suresi 27 ve 28. ayetler üzerinde Kur’an bütünlüğünde, düşünmeye davet etmek istiyorum. Önce ayetleri yazalım. Furkan 27: O gün, zulmeden, ellerini (hınçla) ısırarak (şöyle) der: `Ah keşke, elçiyle birlikte bir yol edinmiş olsaydım. 28: Yazık bana! Keşke falancayı (batıl yolcusunu) dost edinmeseydim. Yüce Rabbim e şükürler olsun ki düşünene, aklını kullanana çok şeyler anlatıyor ayetlerinde. Kur’ana başkalarının
(daha&helliip;)
“Laiklik, din ile dünya işlerinin ayrılmasıdır şeklinde çok farklı algılanabilecek bir tanım son derece hatalı ve tehlikelidir. Türkiyede yıllarca bu tanımda ısrar edildi ve bunun sonuçları kuşku ve karmaşa getirdi… … Laiklik bir ideoloji, hatta din gibi algılanmaya başlandı. Bunun en tehlikeli yanı ise laikliğin din-İslam karşıtı gibi algılanması olmuştur. Toplum “ ya laiklik, ya İslam” ikilemiyle karşı karşıya getirilmiştir..
(daha&helliip;)
Seyyid KUTUB, “FİZİLA’İL KUR’AN TEFSİRİ” nde Ali İmran 23-25. ayetlerini şöyle açıklıyor: (aşağıya kısaca bir bölüm alıyorum, merak edenler tamamını araştırabilir. )“Onların bazıları bu inançlarına rağmen, Allah’ın kendilerine günahlardan temizleme dışında asla azab etmeyeceğine, bu cezalarını çektikten sonra Cennet’e gönderileceklerine ahmakça inanırlar. Nitekim müslüman değiller mi! Bu, ehl-i kitabın ileri sürdüğü iddianın ta kendisidir. Dinde hiçbir temeli bulunmayan uydurma tezlerle
(daha&helliip;)
Dostoyevski’nin bir dünya klasiği olan, ünlü romanı ‘Suç ve Ceza’yı bilmeyeniniz yoktur. Raskolnikov’un başında geçen olayların/durumların anlatıldığı, derin sosyolojik ve psikolojik tahlillerin yapıldığı o ünlü romandan hareketle yazımızın başlığını ‘Suç ve Ceza’ diye yazdık. Evet, bir suç varsa cezası da olmak zorundadır. Allah katında kimse imtiyazlı olmadığına göre; ve ölüm hak olduğuna göre, bu cezalandırılma ya da mükafatlandırılma biz insanlar
(daha&helliip;)
Kur’an’da namazların birleştirmesinden-cem edilmesi diye bir uygulamadan bahsedilmez. Kur’an’da bahsedilmeyen bir hususun Hz. peygamberin sünnetinde-uygulamasında olduğunu söylemek de mümkün değildir.. Esasen cem uygulaması Kur’an hükümüne aykırıdır. Kur’an namazın vakti bildirilen bir ibadet olduğunu söylüyor. (Nisa-103) Namazlar birleştirildiği zaman-cem edildiği zaman cem edilen namazlardan biri bildirilen vakitte kılınmamış olur. Bir namazı bildirilen vaktinde kılmayıp diğer bir namazın vaktinde o namazla birleştirerek
(daha&helliip;)
-
- 1
- …
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- …
- 244
-