Çoğumuzun yaptığı şeydir “ihtiyacı olana vermek”. Yılın belirli zamanlarında, özellikle mevsim değişikliklerinde, kışlıkları, yazlıkları kaldırırken, indirirken, yerlerini değiştirirken aklımıza gelir ve birbirimize söyleriz. “Giymeyeceklerinizi ayırın!.” Hatta bütün ev halkının o anlarda hep birlikte olmasını isteriz ki, herkes giyeceklerini/giymeyeceklerini ayırsın da şu işi bir seferde bitirelim diye. Bizlerin hamurunda var bu anlayış. Giymediklerimizi, kullanmayacaklarımızı, ihtiyacı olan kimselerin kullanımına sunmak. Bunun için
(daha&helliip;)
Kabir azabına delil olarak sunulan bir tek ayet vardır: -O ateş ki sabah akşam ona arz olunurlar. Ve o saatin vuku bulacağı gün: “Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun!” 40 (Mü’min)/ 46 Oysa ki bu ayeti takip eden diğer ayetler, bu “ateşin” ahiretteki cehennem ile ilgili olduğunu ve Allah’ın hükmünden sonra olduğunu göstermektedir: -O ateş ki sabah akşam ona arz
(daha&helliip;)
Bazı arkadaşlarımız Kur’an kelimesinden, yalnız Arapça okuduğumuz kitabın olduğunu anlıyor ve diyorlar ki, Kur’an ın tercümesi Kur’an değil mealdir. Gerçekten bu sözler doğru olabilir mi? Kur’an yani Allah’ın vahyinin ana özelliği, değişmez kuralı Arapça oluşumudur, yoksa Allah ın vahyinde bizlere iletmek istediği emirleri yani anlamı, manası mıdır? Meal kelime anlamı olarak anlam, kavram, ortaya çıkan şey, sonuç, netice anlamlarına gelir.
(daha&helliip;)
Kur’an ayetlerinin ilk indirilmeye başlandığında, Allah elçisine Alak suresi 1. ayetinde, Yaradan Rabbin adıyla oku diye geçer. Sizce bu ayette geçen OKU emriyle Allah elçisine, ne söylemek istiyor olabilir? Kur’an ı oku diyor dersek, daha indirilmiş bir kitap, ayetler olmadığına göre, bu ayette geçen OKU emrinden, indirdiğimiz ayetleri, bildiğimiz şekliyle biz söyleyince sende tekrarla şeklinde anlarsak, sanırım ayetin bizlere anlatmaya
(daha&helliip;)
Kur’an bizlere birçok konuda bilgiler verir ve bizlerin düşünmesini ister. Tabi bizler Kur’an ın verdiği bilgilerle yetinmediğimiz içinde, öyle yanlış ve emin olamadığımız bilgilere de inanırız ki, Kur’an bunların hiç birisini onaylamaz. Ama Kur’an ın onaylamaması, bizleri her nedense çok fazla tedirgin etmez. Halbuki Allah bizleri bu konuda uyarıp, sakın Kur’an ın sınırlarını aşmayın, Kur’an ın ipine sarılın, çünkü sizleri
(daha&helliip;)
Bizler Müslüman toplumları olarak, Kur’an dan uzaklaşıp, beşerin oluşturduğu FIKIH inancı ile amel ettiğimiz için, birçok konuda olduğu gibi TAKİYE konusunda da inanılmaz yanlış düşüncelere inandırılmışız. Bu yazımda sizleri, TAKİYE konusu üzerinde düşünmeye davet etmek istiyorum. Takiye kelime anlamı olarak GİZLENME, OLDUĞUNDAN FARKLI GÖRÜNME anlamındadır. Bu kelimenin anlamına baktığımızda, Takiye nin İslam inancında, normal bir durum olarak kabul görmesi, zaten
(daha&helliip;)
İnsanlar olarak hayatımızda bazen öyle güç ve köşeye sıkışmış durumlara düşebiliriz ki içinde bulunduğumuz durumda bize yardım edebilecek tek kişi Allah’tır. Bizler ne şekilde ameller yapan bireyler olursak Allah bize yardım eder? Konuyu bir örnek üzerinden anlatacak olursam: Diyelim ki çevremizde çok sayıda iki yüzlü insan var bu sebepten sıkıntı içindeyiz. İki yüzlü insanların genel özelliği dışarıya yansıttıkları karakterden tamamen
(daha&helliip;)
“BEN ALLAH’IN YARDIMCISIYIM…” 10 yıl önce bu cümleyi çeşitli aile ve dost ortamlarında söylediğimde inanılmaz tepkiler almıştım. Onların da iman ettikleri Kitabı okuyup anlamalarını istediğimi için gerekçesini söylememiştim. ‘Ben ALLAH’ın yardımcısıyım.’ dediğimde aşağıdaki benzer tepkileri sürekli almıştım. “Sen iyi misin?” “Tövbe de Fikret bey!.. Tövbe de!” “Deme yahu!.. Abi ben seni Allah’ın elçisi zannediyordum!” diyenler oldu sırıtarak. Din ile ilgili
(daha&helliip;)
-
- 1
- …
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- …
- 108
-