Bugün Kendine İzin Ver…

  Her Perşembe Aziz Mahmut Hüdayi camisinde türbenin etrafında döne döne Fatiha okuyup, orada yatan kişinin hatırına dileklerinin kabul edilmesini isteyen, sonrada şeker dağıtan genç kız, gel bugün kendine izin ver!!! Gel bugün sana öğretilen şeyin doğru olup olmadığını sorgula. Orada yatan kişinin hatırına dileğinin neden kabul göreceğini, Allah şahdamarın kadar yakınındayken senin dileklerine neden bir aracı isteyeceğini düşün. Orada (daha&helliip;)

Sükuna Kavuşmuş Benlik…

  Kimi insan vardır ikişer  üçer çıkar merdivenlerden. Sabırsızdır, cesurdur, karşılaşacağı şey ne olursa olsun metanetini almış sağ cebine koymuştur ve hazırlamıştır kendini her türlü vukuata. İdealisttir. Onu ilgilendiren yegane şey gerçek ve doğrudur. Gerçek ve doğru olanla karşılaştığında, tüm hayatını değiştirmeye dünden hazırlamıştır kendini. Hazırlamıştır çünkü ona göre bu büyük nimettir, herkese nasip olmayan, kendisinde seçilmiş insan hissi uyandıran (daha&helliip;)

Mutlu ve Umutlu Oyalanmalar…

  Ramazan ayının ilk günündeyiz ve her yerden, her kişiden dini konularda bildirimler akıyor insanların zihinlerine. 11 ay belki de akıllarının ucuna gelmeyen konular nakşediliyor ince ince. Bu ilk iftar öncesi ilk akıllara düşen bildirim “Bu ayın sonunda Kurtuluş Beratımızı ellerimize alacağız” oldu. Eller açıldı semaya ve bu vaad büyük bir hevesle söylendi  bir kurtuluş umudu bekleyen halkın üzerine doğru. (daha&helliip;)

Cehalet Mutluluk Değil!

  Bugün mutlulukla ışıldayan gözler olduğu kadar hüzünlü uzaklara çakılmış gözler de tiyatro sahnesindeki yerini alacak her zaman olduğu gibi. Hiç bir şey geçmiş de kalmıyor, hiç bir şey eskimiyor. Sadece acıyla yaşanmış yıllar ile şimdiki zamanın arasındaki uzaklık artıyor. Her gönül kırıklığı, olduğu gibi sapasağlam yerinde duruyor. Yolun yarısını geçmiş yaşınla şimdi sen, gene altı yaş yüreğine döneceksin bugün. (daha&helliip;)

Kıyıları Talan Edilmiş Hayatlar…

  Sen bir devrin, dini yaşamanın çağdışı olduğuna inandırılmış ve bu zihniyetle yoğrulmuş şanssız bir adamıydın. Kimselere açmadığın iç dünyanda ne fırtınalar koptu, hiç kimse anlayamadı yaşadığın müddetçe. Sen bile anlayamazken insanların anlayamaması çok da tuhaf değildi. Yaşamın hep güzel yanlarını görmek istedin, acılar üzüntüler hiç sana göre değildi. Arkadaşlarınla içtiğin bir duble rakı ve yediğin nefis balıkla sadece gününü (daha&helliip;)

İffet…

  Ne tuhaf, gerçeği aradığını yada bulduğunu iddia eden birçok kişinin mutlaka dokunulmasından rahatsız olduğu dokunulmazları var. Herkesin “herşeyi düşünelim, akledelim” diyerek ne kadar aydın olduğunu göstermeye heves ettiği ama bir o kadar da “tamam buraya kadar düşünüp, akledebiliriz, bundan sonrasına girersek iş sarpa sarar aman ha” dediği, kendine göre kutsal saydığı tabuları var. Bazı kitlesi olan kişiler bile sırf (daha&helliip;)

Davetlerin En Hayırlısı…

  O gün giderken, hiçbir zaman bu kadar kendinden emin olacağını düşünmediği geldi aklına. Hani insanın bir ayağı bir adım öne çıkar da öteki ayağı bir türlü kımıldayıp yanına gelmez. Çaresiz geri gider başarısız hamlesinden sonra. O gün giderken daha önce hiç bu kadar kararlı ve güçlü olmadığını farketti. Bu gidiş farklıydı diğerlerinden. Kara gecelerinde oturup gökyüzünü seyrederken, “Allah’ım benim (daha&helliip;)

Araf 185. ve Ankebut 51. Ayetlerin Uyarıları…

Allah Kur’an da bizlere, öyle ayetler indirip ikaz etmiştir ki, adeta beynimizin içine sokarcasına, çok açık uyarılarda bulunmuştur. Kur’an ile bağımızı gereği gibi kuramadığımız için, bizler nefsimiz ve şeytanın etkisinden kurtulamıyor, ayetlerden gereği gibi faydalanamıyoruz. Sizlere Kur’an dan iki ayet hatırlatmak istiyorum. Bu ayetler üzerinde lütfen dikkatle düşünelim. Kıssadan hisse alana ne mutlu. Araf 185: Göklerin ve yerin hükümranlığına, Allah’ın (daha&helliip;)