Seyyid KUTUB, “FİZİLA’İL KUR’AN TEFSİRİ” nde Ali İmran 23-25. ayetlerini şöyle açıklıyor: (aşağıya kısaca bir bölüm alıyorum, merak edenler tamamını araştırabilir. )“Onların bazıları bu inançlarına rağmen, Allah’ın kendilerine günahlardan temizleme dışında asla azab etmeyeceğine, bu cezalarını çektikten sonra Cennet’e gönderileceklerine ahmakça inanırlar. Nitekim müslüman değiller mi! Bu, ehl-i kitabın ileri sürdüğü iddianın ta kendisidir. Dinde hiçbir temeli bulunmayan uydurma tezlerle
(daha&helliip;)
Dostoyevski’nin bir dünya klasiği olan, ünlü romanı ‘Suç ve Ceza’yı bilmeyeniniz yoktur. Raskolnikov’un başında geçen olayların/durumların anlatıldığı, derin sosyolojik ve psikolojik tahlillerin yapıldığı o ünlü romandan hareketle yazımızın başlığını ‘Suç ve Ceza’ diye yazdık. Evet, bir suç varsa cezası da olmak zorundadır. Allah katında kimse imtiyazlı olmadığına göre; ve ölüm hak olduğuna göre, bu cezalandırılma ya da mükafatlandırılma biz insanlar
(daha&helliip;)
Kur’an da bize anlatılan kıssalardan tüm kavimlerin ve onlara gönderilen Elçilerin karşılaştıkları durumları idrakimize havale eden Rabbimiz İnsanların hep aynı hatada ısrar ettiklerini bize bildirir. Hakikate davet eden Nebi-Elçilerin sözlerine inanan sadece çok az insanın dışında genelde kibirli, büyük ve kodaman kalabalığın hakikati görmezden geldiklerini “Benim Rabbim sizinde Rabbiniz Olan Allah’a iman edin “ diye davet eden Elçilerimizin karşılaştıkları olumsuzlukları
(daha&helliip;)
Yüce Kitabımız Kur’an’ı Kerim, Müslümanların her konuda, değiştirilemez ve sarsılmaz tek dayanak noktası. Aynı zamanda başucu ve başvuru Kitabı. Yüce Tanrı Kur’an için, 5/Maide 15. ayetinde, “… Şu bir gerçek ki, size Allah`tan bir ışık ve apaçık bir Kitap gelmiştir. ” buyuruyor. Apaçık olan Kitabın anlaşılırlığı da kolay olacaktır. 54/Kamer suresinin 17, 22, 32, 40. ayetlerinde, “Yemin olsun ki, biz,
(daha&helliip;)
Ramazan ayının gelmesiyle birlikte gerek sokaklarda, kafelerde, iş yerlerinde olsun gerekse televizyonlarda, radyolarda tüm tartışmalar dini konular üzerine yoğunlaşmaya başladı. Bu tartışmaları ise, genellikle, yıllardır benimsenmiş birtakım uygulamaların aslında dinde olmadığını söyleyenlerle 21. Yüzyılın yaşam şartlarında bazı dini hükümlerin kabul edilebilir olmadığını savunanlar başlatıyor. Uzayıp giden tartışmalar içerisinde benim en çok dikkatimi çeken ise konuşan kişilerin, ki bu grubun büyük
(daha&helliip;)
Her şey iki harf, tek hece ile başladı: “LA” Bütün esrar, bütün maharet, bütün güç/kuvvet, bütün nizam/intizam buradaydı. Prangaları koparan, zincirleri kıran, bütün zindanları yıkan, her türlü esareti, köleliği, sömürüyü, kulluğu reddeden, özgürlüğe bir çağrı sadece bu iki harf, tek heceydi: “LA” “LA”bir hayat felsefesidir, bir hikmettir, bir dünya görüşü, bir siyasi düşünce, bir sosyal görüş, bir iktisadi program, bir
(daha&helliip;)
Çok şükür bu yılda Ramazan ayına kavuştuk. Rabbim yalnız bizlere değil, bizden öncekilere de oruç tutmayı farz kıldığını, Kur’an da şöyle anlatır. Bakara 183: Ey iman sahipleri! Oruç sizden öncekiler üzerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazılmıştır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır. Bu ayetten de anlaşılıyor ki oruç, bizlerin korunması maksadıyla emredilmiştir. Rahman yine bir ayetinde, orucun faydasını anlatmak içinde, şöyle
(daha&helliip;)
Müslümanlar arasında araştırmamaktan kaynaklanan ve çoğu rivayetlerden yararlanıldığı ve onlarında DİN sanılarak gerçek doğrumuş gibi alınmasından kaynaklanan yanlışların ortaya çıkması açısından özellikle peygamberler hakkında çok fazlası ile yanlışlarla karşılaşmaktayız. Yüzlerce yıldır neden bu yalan ve rivayetlere başvurduklarını da anlamış değilim. Uyduranlarında güya dine yardımcı oluruz gayesi ile yaptıklarınıda düşünüyorum fakat ne kadar yanlış yaptıklarını bir bilseler diyede şikayette bulunuyorum.
(daha&helliip;)
-
- 1
- …
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- …
- 136
-