Sorumluluk ve Medya!

Dünyadaki herkes birilerine karşı sorumluluk duyar; bu zamanı gelir aile olur, arkadaş eş dost olur, öğretmeni olur, iş yerindeki patronu olur. Kim olursa olsun, insanlar sorumluluklarını bilirler ve ona göre hareket ederler. Herkesin, bilhassa inananların Allah’a karşı sorumlulukları dünyada en önemlisidir. Bunun için ibadetlerimizi düzenli olarak yerine getiririz. Dini anlatmak Allah rızası için yapılan bir sorumluluktur. İnsanın kendi kendine ben Allah’ın dini için ne yaptım veya ne yapacağım demesi de bir sorumluluk örneğidir. Tabi ki bunun lafta kalmaması lazım. Acaba kaçımız Allah’ın dini için kafa yoruyoruz. Hangi konuşmalarımızda Allah ve onun dini geçiyor… Spordan, müzikten, para kazanmaktan, karşı cinsen, magazinden konuştuğumuz kadar dinden, Allah’tan konuşuyor muyuz acaba?


Acaba medya bu konuda ne yapıyor? Birçok televizyon kanalında bırakın Allah’ı anmayı nerdeyse dine savaş açılıyor, Allah’ın haram kıldığı zina, kumar, eşcinsellik, içki gibi öğelerin açık açık ya da dolaylı yollardan reklamı yapılıyor. Dünya hayatının kısa olduğunu, bu yüzden dünyadan ne kadar faydalanırsak kendimiz için o kadar iyi olduğu insanlara empoze ediliyor. İnsanlara Allah inancı unutturuluyor, bütün pislikler iyi, hoş, yapılması gereken, kaçırılmaması lazım şeyler olarak halkın önüne sunuluyor.

Aslında çok önemli bir güç olan medyanın İslam için, Allah için kullanılması, şu an din adına yapılan yanlışların tartışılması, insanların ahiret inancı için çok önemli bir aracı olarak kullanılması gerekir. İletişim çağında artık bir şeyleri anlatmak o kadar kolay ki bunu kullanabilirsek hem din adına hem de kendimiz adına çok iyi işler yapmış oluruz. Milyonlarca kişiye tebliğ yapma imkanının getirisini bir düşünün..

Samimiyet!

Allah’a, onun ayetlerine, dine karşı gerçekten samimi miyiz? Bu soruyu kendimize sık sık sormalıyız. Türkiye’deki insanlara sorsak yüzde 90’ı Allah’a, ahirete inanır ama ona göre hareket ediyorlar mı? Evleneceğimiz kişiyi çok beğenebiliriz, ama ya inançsızsa? İyi bir işimiz olabilir, ama gelen para haramsa? Seçimimiz ne oluyor? Genç yaşta dini yaşamak istiyoruz ama ailemiz buna karşı çıkıyor (toplumda dini kişisel çıkarlar için kullananlara karşı çocuğunu korumak için) Bunu aşacak samimiyetimiz var mı? Arkadaşlarla iken dini yaşamak zor oluyor… (Arkadaş? ) Bunu aşacak samimiyetimiz var mı? Bu ve benzeri durumlardan tercihimizi Allah’tan ve onun emrettiklerinden yana mı koyuyoruz?

Bunu gerçekleştirmek Kuran’ı tam anlamıyla içimize sindirmekle olur. Bilinmesi gereken nokta şu: Allah’ın rızasının yanında evdir, arabadır, kadındır, zenginliktir, hepsi boş..

Aileler ve Din

Genelde ilk dini terbiyeyi, telkinleri aileden alırız. İnançlı ailelerin çocukları bu konuda daha şanslıdır. Çünkü gördükleri onlar için iyi bir örnektir. Ama ailelerde aktarmada sorunlar yaşayabilir. Çocuğun yaşına göre dinin nasıl anlatılacağı, nelerin önce verilmesi gibi konular aileler için problem olabilir. Bunu çözebileceğimiz kaynaklar henüz yetersiz olduğundan Milli Eğitimin rolü bu durumda büyüktür. Dini uydurmalardan arındırılmış, Kuran’a bağlı, çocukların seviyesine uygun bir eğitimin verilmesi gerekmektedir.

Sanat

Dinin insanlara aktarılmasında sanat önemli bir yer alabilir ama gelenekçi islama göre sanat haram olduğundan burada büyük bir boşluk doğmuştur ve önemli bir fırsat kaçmıştır. İslam ülkeleri sanatla barışık olmadığı için toplumun bu yönden gelişmesi yavaşlamıştır. Kuran çevirilerinin birçoğunda inanmayanların ya da ikiyüzlülerin (münafıkların) peygamber için şair dediği söylenir, Oysa orada geçen kelime mitolojiyi anlatan insan yani mitolog kelimesidir.

Şairlere gelince, onlara da çapkınlar-sapkınlar uyar. Şuara Suresi 224

Ve şöyle diyorlardı: “Mecnun bir şair yüzünden ilahlarımız mı terk edeceğiz? ” Saffat Suresi 36

Mitolojide de bildiğiniz gibi tanrılardan(!) bahseder. Burada geçen kelimeyi şair olarak algıladıklarından ehli sünnet şiiri bile yasaklamıştır. Bunlar araştırma yapmadan yapılan çevirilerin sonucudur. Çeviri yapmakta bir sorumluluk hem de (özellikle Kuran çevirisi) önemli bir sorumluluktur. Bir kelimenin yanlış anlaşılması çok farklı sonuçlar doğurabiliyor.

İslam’da sanatın gelişememesinin bir diğer etkeni de ehli sünnetin açıklamalarıdır. Ehli sünnet sanatı tamamen kabul etmez. Müzik, resim, heykel ehli sünnete göre haramdır. Allah’ın dininde Allah’ın haram etmediği şeyleri haram etmek az bir vebali olmasa gerek.

ADALET

Peygamberlerin Allah’ın elçisi olarak seçilip dini anlatmaya başladıklarında onlara ilk karşı çıkanların o bölgenin güçlülerinin ve ileri gelenlerinin olduğunu Kuran’dan biliyoruz. Çünkü peygamberlerin gelmediği yerlerde adalet güçlüden yanadır, haklı olandan değil. Allah ise dinlerinde adaleti emreder. Haklıyı haksıza karşı koruma altına almıştır.

Çoğumuz filmlerden ya da gerçek hayattan mahkemelerde sanık ya da tanıklara yemin ettirildiğine tanık olmuşuzdur. İster mahkemelerde olsun, ister daha küçük şeylerde olsun sadece doğrular üzerine mi yemin ediyoruz? Adaletli davranıyor muyuz? Allah’ın indirdiği ayetlerinde en yakınınız dahi olsa adaletli davranın, insanların hakkını yemeyin, der. Biz kendimiz için olduğu kadar başkaları için de adaletli davranıyor muyuz, haksız olduğunu bildiğimiz olaylarda insanlara yakınlık derecesine göre mi davranıyoruz? Anne babamız da olsa haksızsa onlara haksızsın diyor muyuz? Kuran’ı içine sindirenlerin önemli özelliklerinden biri de doğruyu ve haklıyı gerçek olarak söylemektir. Bu isterse anne baba aleyhine olsun. İşte asıl adalet, doğruluk bu olmalıdır. Allah her şeyin ödülünü verecektir.

Namazı gözetin, zekatı verin. Kendiniz için yapıp gönderdiğiniz her iyiliği elbette ALLAH katında bulacaksınız. ALLAH yaptığınız her şeyi görür. Bakara Suresi 110

Yazar : Birol

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website