İnsanoğlu var olduğu günden itibaren fıtrat niteliklerinin hayatına yön vermesi ile birlikte medeniyeti inşa etmeye başlamıştır. Tarihsel süreç içerisinde, teknolojik ve ekonomik gelişme aşamalarını adım adım geçen insanoğlunun bu inşa süreci doğal olarak kültürel inşa sürecine de yansımış ve paralellik göstermiştir. Bu süreçte sosyo-kültürel olgular olan hayat tarzı ve yaşam amacı olguları ortaya çıkmıştır.
Günümüz itibariyle devletlerin büyük çoğunluğunun kapitalist ekonomik sistemi benimsemelerine paralel olarak sosyo-psikolojik ve sosyo-kültürel alanlarda ortaya çıkan etkiler toplumsal yapılarda ve dolayısıyla bireylerin hayatında önemli değişikliklere yol açmıştır. Kapitalist sistemin öğreti ve ilkeleri ile evrilen toplumsal yapının temel dinamikleri “kar ve kazanç elde etme”, “sahip olma”, ” ihtiyaç fazlasını ve zenginliği arzulama” eğilim ve güdülerini bireylerin yaşam amacı haline getirmeye başlamıştır. Bu değişim süreci ile birlikte bireyler “hayat kavgası”, “geçim derdi” v.b. imgeleri ile hayatlarının anlam odağını oluşturmaya yönelmişlerdir. Bunun sonucunda “yaşam amacı yaşayabilmek için çalışmak” ya da daha net ifade ile “yaşam amacı yaşayabilmek” olan bireyler her geçen gün kapitalizmin psikolojik etkilerini böylelikle içselleştirmeye başlamaktadır.
Tam bu noktada insanın fıtrat/ temel psikolojik niteliklerinden bir tanesi olan ve Kur’an`da yer alan ifade biçimi ile “insani cehalet” olarak tanımlanabilecek olan olgu ile karşı karşıya kalmaktayız. Kur’an`da insanoğlu için yapılan tanımlamaların başında insanın cahilliği gelmektedir. Fakat bu bağlamda kastedilen anlam, insanın bir takım bilimsel ya da felsefi bilgi kapasitesindeki eksiklik değildir. Aksine, insan, dünyevi olgulara ilişkin ne denli derin bir bilgi birikimine sahip olsa da, nefsinin kendi hayatına yön verme eğilimine engel olamadığı için Kur’an’da cahil sıfatı ile nitelendirilmektedir.
İnsanın fıtratında var olan cehalet unsura çözüm bulabilmenin yolları Kur’an`da detaylıca açıklanmaktadır. Fakat insan, – az önce belirttiğimiz gibi-, hayat amacı ve anlamı bağlamında Kur’anın çizdiği çerçevenin dışına çıkarak kendisini dünyevi yaşam amaçlarına adamakta ve ALLAH’ın kendisine yüklediği büyük sorumluluğun farkına varamadan ömrünü noktalamaktadır.
İnsanın cahilliği ve kendisine yüklenen fakat sorumluluğunun farkında olmadığı büyük misyon arasındaki ilişki, Ahzab Suresi’nin 72. ayetinde mükemmel biçimde açıklanmıştır:
“Biz emaneti göklere, yere, dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmekten kaçındılar, ondan ürktüler. İnsan ise çok zalim ve çok cahil olduğu halde onu yüklendi” Ahzab Suresi 72. ayet