Bu Kadar Bilimsel Delile Rağmen Neden Birçok Bilim Adamı İnançsızdır?

Öncelikle unutulmaması gereken konu bir insanın inancının sadece rasyonel (akılcı) temellere dayanmadığıdır. İnsanlar, kişisel hırsları, kinleri, inatları vb. neticesinde akıllarının kabul edebileceği gerçekleri reddedebilirler. Enteresan bir örnek vereyim. Dini argümanlarla ikna olan ancak sırf bir ebeveyninin inançsız ölmesi nedeniyle bir türlü dine yönelemeyen bir yakınım oldu. Bu tür insanların ne denli eğitimli olduklarına odaklanmamız, sergiledikleri bu tavrı anlamamızı sağlamaz. Çünkü bu tavrın altında “Allah varsa annem/babam cehenneme gidecek, o halde Allah’ın varlığı benim zararımadır.” anlayışı yatmaktadır.

Matematikten anlayan herhangi bir ateist dünyanın ve dünyada akıllı yaşamın tesadüfen oluşma ihtimalinin ne denli düşük olduğunu bilir ama bunun tesadüfen oluşma ihtimalinin gerçek çıkmasına duyduğu arzu onu rasyonel düşünmekten alıkoyar. Çünkü tesadüfen oluşumun yokluğuna ikna olursa yaşamını değiştirmek zorunda kalacak, belki de dostları tarafından kınanacaktır. Zina yapamayacak, içki içemeyecek, faiz alamayacaktır. Dawkins’in The God Delusion kitabını okuyan herkes görecektir ki ateist olmak için çok büyük bir çabaya ve inata sahip olmak gerekir. İnsan Tanrı’nın varlığına inanmamayı çok istemeli, bu konuda fanatik olmalıdır. Aksi takdirde bu kadar kompleks bir yapının oluşumunu ve bu vücuda olanak sağlayan dünyanın dizaynını görmemek olanaksız olurdu. (Bu konuda Caner Taslaman’ın kaleme aldığı Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı kitabındaki, “Tasarım Delili” bölümünü okumanızı tavsiye ederim. http://www.evrim.gen.tr/articles.asp?id=5)

Şimdi, kafası çalışan bazı ateistler de dünyadaki dizaynın varlığını görmüş, kabullenmiş ancak yeni bir kaçış yolunu pazarlamaya çalışmaktadırlar. Evrenin dizayn edilmiş göründüğünü kabul eden bu kişiler aslında sonsuz evren olduğunu ancak sadece bunda dizayn olduğunu iddia ediyorlar. Oysa bu iddianın elle tutulur tek bir yanı yoktur. İddianın sahipleri bir Tanrı’nın varlığını reddetmek için sonsuz evrenin varlığını kabul etmek zorunda kalıyorlar. Bu noktaya dikkat edin lütfen. Eğer “gözle görmediğimize inanmayız” deniyorsa, hiçbir şekilde gözlemleyemediğimiz sonsuz evrenin (galaksi değil, evren) varlığına nasıl inanılır? Dahası sonsuz evren üreten bir mekanizmanın tesadüfen oluştuğuna da inanmak dürüst ve aklı başında bir insan için imkansızdır. Gördüğümüz gibi burada yine rasyonel bir fikir değil, fanatik bir tutum söz konusudur.

Tüm bunlarla beraber şu da unutulmamalıdır ki birçok saygın bilim adamı dindar olmakla bilim adamlığını çelişen kavramlar olarak görmemiştir. Dünyanın en büyük beyinleri olan Newton, Pascal, Descartes, Kant gibi bilimadamı ve düşünürler  bilimin büyük gelişimini sağlamış inançlı kişilerin sadece birkaçıdır. Günümüzde de birçok bilim adamı bu eğilime sahiptir. 20.yy’ın en büyük ateistlerinden biri olan Flew’un ateizmi terk edip Tanrı’nın varlığına inanması, “Tanrı’ya inanç” ile “bilim”i birbirini tamamlayıcı öğeler olarak görme eğiliminin ne denli güçlü olduğunu kanıtlar. Ancak şu da unutulmamalıdır ki herkes Flew kadar cesur davranamamakta, aklını değil duygularını, kişisel çıkarlarını ve hırslarını dinlemektedir.

 


About the Author
Author

Comments (1)
Leave a reply

Name (required)

Website