Görgü Kuralları Dahilinde Hiyerarşik Karakter Algısı…

 

Fakındalık hayatı anlamanın, amaçsal yaşamın en önemli esin kaynağıdır, olması gerekendir, esnekliktir. Toplumsal hayat da bu esneklik temelinde şekillenir. Farkındalık düzeyi düşük bireylerin oluşturduğu toplumda da esneklik asgari düzeyde yer bulur. Bu tür bir toplumun sosyal yaşam kaynağı, koyucularını koruyan, yücelten uyduruk kurallarla, görgülerle, adetlerle adeta içi çürük sebze dolu bir çuvala dönüşür. Dışarıdan bakıldığında semt pazarından yeni gelmiş taze sebzeler gibi algılanır bu çuval. Lakin öyle değil, çuvaldaki kurtçuklu sebze diğerleriyle etkileşim kurdukça o kurtçuklar çoğalarak çuvalı istila eder. Olan bu. Sosyalite olur toposyalite*.

Bu ziyanın en göze batan piyesi  ilkel dönemlerin hiyerarşik tabakalaşmasının günümüzdeki zühuru olan bürokratik hitabet şeceresidir. Kast sisteminin, efendi-köle zihniyetinin bir meyvesi olan ve saygınlık, resmîyyet dili, medenî lehçe saçmalıklarıyla savunma cephesi bulan hiyerarşik hitabet uydurmasıdır.  Her cümlenin çoğul fiillere gebe kalması da işin basiretsiz meymenetidir.

sayın, efendi, hanım, bey, hocaefendi, hazretleri, molla vs vs. gibi tren sıfatlarla makamlı, soylu, bilgin, zırt pırt sınıfı karşısında el-pençe duran memurvarî görgü kuralı savunucuları aslında kendilerini bu yolla sefil, soysuz, bilgisiz, cart curt sınıfına koyduklarının farkında. Evet hepsi bunun farkında.  Ama gel gör ki, feleğin çemberi bu arkadaşlara hayalî bir alarmlı güvenlik sistemi  ile kapatılmış. Ne zaman bu yoldan sapsalar, görgü kuralları ya da tüzük dedikleri saçmalıkları 3 saniyelik balık hafızalarında 3 saniyeliğine tiz bir alarmla beliriverir. Buna uymayan başka birini görseler ucu onlara değmese bile bu kez kendi manuel alarmları devreye girer.

İşin aslı insanlara ismi ile, ikinci tekil şahıs zamiriyle hitap etmek kimseyi küçük düşürmez. Aksine doğal, fıtratî samimiyetin etkisini arttırır. Aksi sıfatlar insanlar arasındaki samimiyetsizliği, yapaylığı, eşitsizliği arttırır. İnsanlar birbirlerine yumuşak, tatlı sözle hitap etmeli. Karşıdakinin kibrini arttıracak, söyleyeni ya da söyleteni alçaltacak her türlü hitap eşitsizliği, iman azlığını gösterir. Kimse kimseden üstün değildir, erkek, kadın, çocuk, yaşlı… eğer birine siz diye hitap edeceksen tüm herkese siz de, yok sen diyeceksen herkese sen de. Ayrım yapmanın alemi yok, çünkü bundan başka alem yok…

Saygı göstermek, ancak fikirleri dinleyip anlamaya çalışmak, yaşam hakkına, inanç hakkına tecavüz etmemekle olur. Yapmacık sözlerle ve işlerle değil. İyisi mi, güzel sözlerimizi, öven hitaplarımızı ve bu yöndeki saygımızı sadece ve sadece Allah’a ve O’nun güzel isimlerine yöneltelim.

23:57 Onlar ki, Rablerine saygıdan titrerler

4:1 Ey insanlar! Sizi bir tek canlıdan yaratan, ondan onun eşini de vücuda getiren ve o ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbimize karşı gelmekten sakının. Adını anarak birbirinizden dilekler dilediğiniz Allah’tan korkun. Rahimlerin haklarına saygısızlıktan da sakının. Şu bir gerçek ki Allah, Rakib’dir, sizin üzerinizde sürekli ve titiz bir gözetleyicidir.

20:44 “Ona yumuşak bir dil kullanın; olur ki öğüt alır veya saygı duyar.”

25:63 Rahman’ın kulları, yeryüzünde böbürlenmeden/rahatsız etmeden yürüyen kişilerdir. Cahiller onlara hitap edince, “selam” derler.

* topos, yunan edebiyatında klişe anlatım kalıpları anlamındadır.

 


About the Author
Author

esposinos

Leave a reply

Name (required)

Website