Yöntem Yanlışsa, Doğru Anlamak da Mümkün Olmayacaktır!

Günümüzde din ve iman adına, yaptığımız en büyük yanlışlardan biriside, Hadisler olmasaydı, Allah ın emri olan namazı nasıl kılacağımızı, zekâtı nasıl vereceğimizi, orucumuzu nasıl tutacağımızı, Haccı nasıl yapacağımızı bilemezdik düşüncesine iman etmek olmuştur.

Bir konuyu doğru anlamak için, takip ettiğimiz yol ve yöntem, eğer yanlışsa, anlamaya çalıştığımız konunun da açıkça doğru anlaşılması, asla mümkün olmayacaktır.

Acaba bizler dinimizi yaşadığımız, Kur’an ı anlamak adına takip ettiğimiz yol ve yöntem doğrumu? Yani Kur’an dan istifade ederken, doğru bir yol üzerinde miyiz? Allahın katından indirilen, eşi benzeri olmayan, hadi bir benzerini getirsinler diyen Rabbin kelamına, yanlış bir yöntemle, yanlış pencereden bakıyorsak, doğru cevapları bulabilir miyiz?

Gelin bunu birlikte, Allah ın kelamından yararlanıp, üzerinde düşünerek anlamaya çalışalım. Gerçekten Allah bizlerin sorumlu olduğu, imtihanımızın olacağı kitabın farz hükümlerini yerine getirmek adına, Kur’an da gereken detayları vermemiş, açıklamamış olabilir mi? Vermediğine inandığımızda, Allah açıklamadığı, detay vermediği bir konudan sorumlu tutar mı bizleri?

Düşebiliyor musunuz, Allah sizlere öyle bir rehber gönderdim ki, bütün şanınız, şerefiniz, bilgi kaynağınız, kurtuluşunuz, imtihan olacağınız kaynak, tutunacağınız, sarılacağınız tek rehber KUR’AN dır diyor. Bizler ise, Allah ın rehberinde çok önemsediği namaz, zekât, oruç ve hac konusunda, bizlere gereken detayın olmadığını, Kur’an a göre bu önemli ibadetleri yapmamız mümkün olamayacağını söyleyebiliyoruz. Bu fikre inanmakla acaba bizler, büyük bir yanılgının içinde olabileceğimizi hiç düşündük mü?

Acaba bu sözleri söyleyenler ve inananlar Kur’an ı, ameli icraat boyutunda yetersiz görenler,(HÂŞÂ) ne söylediğinin farkındalar mı? Hüküm yalnız benimdir diyen, Rahmanın sözlerini duymazdan gelenler, Allah hiç kimseyi hükmüne ortak etmez, biz Kur’an da sizlere lazım olan her şeyden nice örnekler verdik, Allah unutkan değildir, sizlere indirdiğimiz Kur’an yetmiyor mu,  Kur’an dan sonra hangi söze inanacaksınız, Kur’an ın ipine sarılın dediğini de, elbette fark edemeyeceklerdir.

Hadi bir benzerini getirin diyen Allah a inatla, bugün nice beşerin yazdığı kitapları, Kur’an ın karşısına koyup, adeta Kur’an ile eş görerek, bunlarda Allah ın bilmem kimin gönlüne, kalbine vahiy olarak indirdikleridir ve bu kitaplar Kur’an ayetlerinin ayetidir diyenler, şunu sakın unutmasınlar. Bu işin şakası yoktur. Allah ve resulü ile şaka yapılmaz, düşünmeden ise hiç konuşulmaz.

Tüm bu sözleri söyleyenlere ve inananlara, tek bir hatırlatmam olacak. Allah ın sizlere rehber olsun diye gönderdim dediği kitabı yetersiz görüp rivayetleri, emin olmadığımız bilgileri Kur’an ın önüne geçirerek, onlar olmasaydı bu ibadetleri yapamazdık, çünkü Kur’an ı anlayamazdık diyerek, HARAM batağının içine boğazımıza kadar batmayalım. Bunu yapanlar, asla Rabbin gazabından kurtulamayacağını bilmelidirler.

Allah ın ayetlerinden ders almayanlara, söyleyecek sözüm elbette yoktur. Benim sözüm Allah ile aldatılan din kardeşlerimedir. Gönlünde Kur’an nuru olan, kalbinde Allah ve peygamber aşkını taşıyan kardeşlerime, yine Allah ın rehberinden örnekler vermek istiyorum ve bu örnekler üzerinde düşünen, aklını kullanan, tüm gerçekleri görecektir. Çünkü peygamberimizde, yalnız Kur’an a uymuş ve topluma yalnız Kur’an ı tebliğ etme görevi almıştır.

 

Ahzap 2:
Rabbinden sana vah yedilene uy! Allah, yapmakta olduklarınızdan en iyi biçimde haberdardır.

Enam 19:
De ki: Hangi şey şahadetçe en büyüktür? De ki: Benimle sizin aranızda Allah şahittir. Bu Kur’an bana, kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahyolundu………

Araf suresi 3;
Rabbinizden size indirilene uyun; O’nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.

Maide 67.
Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, küfre batmış topluluğa kılavuzluk etmez.

Bakara 5.
İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Muhammet 2:
İman edip yararlı işler yapanların, Rableri tarafından hak olarak Muhammed’e indirilene inananların günahlarını Allah örtmüş ve hallerini düzeltmiştir.

 

Lütfen dikkatle düşünelim bu ayetleri. Allah ın elçisi topluma yalnız Kur’an ı tebliğ etme ve onun la hükmetme görevi aldığı, sizce çok açık değil mi? Allah kurtuluşa ereceklerin, günahlarını bağışladığı kullarının, kimler olduğundan bahsediyor? Elbette yalnızca Kur’an ın ipine sarılanların. Peygamberimizde yalnız Kur’an a iman ettiyse, nasıl olurda Kur’an ın açıklamadığı, detay vermediği bir konuda, peygamberimizin hüküm verdiğine inanırız, bunu düşünen var mı?

Ama bizler kalkıp Allah ın çok önemsediği namaz, zekât, oruç ve hac konusunda bizlere rehber olsun diye gönderdiği Kur’an da, hala Allah ın detay vermediğini, bizlere ulaşan rivayet hadisler olmasaydı, asla bu farz görevlerimizi yapamazdık diyebiliyoruz. Yaptığımız saygısızlığın farkında mıyız? Farkında olmadığımız çok açık. Allah bizleri affetsin.

Mezhepleri düşünün. Bahsettiğimiz bu ibadetler dört mezhepte de, Kur’an ın emrettiklerine ilaveleri, farklı uygulanır. İşin ilginci hepside uygulamadaki bu farklılıkları, peygamberimizin hadislerine dayandırırlar. Peygamberimiz aynı konuda farklı farklı sözler söylemeyeceğine göre, bir yerlerde büyük bir yanlış yok mu? Kendilerine sorduklarında, herkes yaptıklarının en doğru olduğunu savunuyor. Sizce Allah bizleri, böyle bir yola yönlendirmiş olabilir mi? Bununda cevabını elbette Kur’an veriyor ve bakın dinde bölünme konusunda bizleri nasıl uyarıyor.

 

Enam 159:
Dinlerini parça parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.

 

Dört halife devrine kadar, hiçbir mezhebin kurulmasına izin verilmediği halde, yeni halifenin menfaat ve çekişmelerin had safhaya varmasından dolayı seçilememesi neticesinde, İslam dininin bölünmesini ve toplumların birbirine düşman olmasını görmezden gelenlerin, bunu normal karşılayarak, dinde bölünmenin dine bereket, güzellik getirdiğini söyleyenler, bunun vebalini taşıdıklarını unutmamalıdırlar.

Neredeyse Kur’an ı HÂŞÂ yetersiz görüp, rivayet hadisler olmasaydı, dinimizi yaşayamazdık diyenlere şunu hatırlatmak isterim. Tüm hadisler BİR RİVAYETE GÖRE diye başlar ve anlatılır. Rivayet söylenti anlamındadır. İçinde doğru bilgide bulunma ihtimali olan sözlerdir. Rivayet bilgilere dayanarak, nasıl olurda dine hüküm ilave yaparız ve bunlar olmasaydı, dinimizi doğru yaşayamazdık deriz?

Nasıl olur ebedi yaşamımızı, rivayetlere endeksleyerek yaşayıp, riske atarız, bunu düşünemiyor muyuz? Hani Hüküm veren, yalnız benim, biz bu kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık, Kur’an ın ipine sarılın diyordu Allah? Bu ayetleri unuttuk mu? Yoksa beşeri itikatlarımıza, kurban mı ettik Allah ın ayetlerini?

Bizler günlük yaşantımızda bile yapmayacağımız hataları, din ve iman adına Kur’an a yaptığımızın farkın damıyız? Sizlere eşiniz ya da çocuğunuz ile ilgili sizin hoşunuza gitmeyen bir bilgi aktarılsalar, hemen kabul eder misiniz? Kesinlikle hayır hemen araştırırsınız, doğruyu bulmak için kanıt ararsınız. Peki dinimizi yaşamak adına, bu Dünyada gösterdiğimiz hassasiyeti, neden inancımızda, imanımızı yaşarken göstermiyoruz?

Bizlere bir rivayete göre diye başlayan bir bilgiyi aktarıyorlar, ama biz hiç şüphe duymadan araştırmadan, sorumlu olduğumuz, imtihanımızı yaşadığımız kitaba, rehbere danışmadan hemen kabul edebiliyoruz. Sizce yaptığımız bu davranış doğru olabilir mi? Akla, mantığa, Kur’an a uyuyor mu?

Elbette din ve iman adına her bilgiden, peygamberimizin hadislerinden onun örnek yaşamından yararlanmalıyız. Ama bunu yine peygamberimizin işaret ettiği yöntemi kullanarak yapmalıyız. Yani elimizdeki Allah ın rehberi ile karşılaştırmalıyız. Çünkü Kur’an da birçok ayetinde Allah elçisine, kullarıma yalnız Kur’an ile hükmet emrini vermiştir. Peygamberimizde zaten birçok hadisinde, bizlerin bu konudaki dikkatini çekmiş ve bir hadisinde bakın nasıl uyarmıştır bizleri.

(Allah’ın kitabında helal kıldığı helal, haram kıldığı haramdır. Hakkında sustuğu ise serbesttir. Allah’ın serbest bıraktıklarını kabul edin ve bilin ki Allah hiçbir şeyi unutucu değildir.)

Allah ın dinde sakın bölünmeyin emrine kulak bile asmayanlar, bu bölünmeyi süsleye püslüye bizlere sunarak, bölünmekte bereket vardır deme cesaretini dahi göstermişlerdir. Bunlarda yetmemiş, Allah ın vermediği hükümleri, bunlarda dinin emridir, bunlar olmazsa namazımızı kılamayız, kıldığımız namaz kabul olmaz şekline büründürüp, Allah ın iradesine bile müdahale ederek, öyle ilaveler yapmışlardır ki, neyin Allah emri olduğu, artık toplum tarafından anlaşılmaz olmuştur.


Allah Casiye suresi 20. ayetinde;

(Bu Kur’an, insanların kalp gözlerini açacak ışıklardan oluşur. Gereğince inanan bir toplum için de bir kılavuz ve bir rahmettir o der bizlere)

 

Allah Kur’an ın, bizlerin kalp gözlerini açacağını, inanan bir toplum içinde kılavuz ve rahmet olacağını söylediği halde, hala bizler Allah ın rahmetini, rehberliğini, rivayetler yoluyla bizlere gelen bilgilerle değiştirebiliyor ve beşeri bilgiler olmasaydı, Kur’an ı anlayamazdık, ibadetlerimizi yapamazdık deme gafletine bile düşüyoruz.

Nasıl olurda Allah katından gelen eşi benzeri olmayan bir rehber, yol gösterici bir ışık, bir başka beşeri rehber olmasaydı anlaşılmaz ve gereği gibi uygulanmazdı diyebiliriz? Sanırım bizler düşünme melekemizi yitirdik, Allah ın örnek verdiği gibi gözlerimiz ve gönlümüz perdelenmiş, mühürlenmiş. Bunun mantıklı hiçbir açıklaması yok başka.

Allah bakın aşağıdaki ayette bizlere neler anlatmak istiyor.

Nur 34:
Yemin olsun ki, size, gerçeği açık-seçik anlatan ayetler, sizden önce gelip geçmiş olanlardan örnekler, korunanlar için de bir öğüt indirdik.

 

Allah yemin ederek bizlere, tüm gerçekleri açık seçik bildirdiğini söylüyor. Peki bizler ne diyoruz? Allah bizleri sorumlu tuttuğu, hesap soracağı farz ibadetlerin detayını vermemiştir. Eğer rivayet hadisler olmasaydı, biz bu görevlerimizi yerine getiremezdik, deme cesaretini gösteriyoruz. Hani Yaradan, hiç bir şeyi biz bu kitapta eksik bırakmadık, her şeyi açık, seçik anlattık diyordu? Duyan, işiten var mı Rabbin sözlerini? Kur’an devre dışı kalınca, elbette Rahman ın sözlerini duyanda olmayacaktır.

Rabbim bizleri affet. Bu ne saygısızlık anlayamıyorum. Allah Kur’an da verdiği bir örnek geldi aklıma. Siz olsanız hemen cezalandırırsınız, ama ben mühlet veririm diyordu.  Gerçekten de çok doğru, Kur’an a yapılan bu kadar açık bir saygısızlığa, doğrusu benim nefsim tahammül edemiyor.

Bir beşerin yazdığı kitaba dahi yapmayacağımız bu saygısızlığı bizler, Allah ın kitabına yaparak, onun kitabında, gereken detayların olmadığını, Allah sorumlu olduğumuz konularda hükmünü verdiği halde, nasıl yapılacağının izahının yeteri kadar Kur’an da olmadığını söyleyerek, birde doğru yol üzerinde olduğumuzu zannediyoruz. Aman Allah ım, bu ne büyük bir yanılgı.

Allah bizlere, elçisinin görev ve sorumluluğunu çok daha iyi anlatabilmek için, dine herhangi bir ilave yapıp yapamayacağını, bakın nasıl anlatıyor ve apaçık söylüyor. Tabi gözler perdeli, gönüller mühürlüyse yapacak hiç bir şey yok demektir.

 

Hakka 44;
Eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi, 45 -Yemin olsun, ondan sağ elini koparırdık. 46- Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik.

 

Değerli din kardeşlerim, siz bu ayetten, peygamberimizin Allah ın vermediği hükümleri verme, ya da dine ilave yapma yetkisinin olduğunu mu, yoksa asla Kur’an dışından bir hüküm verilemeyeceğini mi anladınız? Doğrusu bu ayeti açıklama gereği dahi duymuyorum.

Allah öyle bir ayetle bizleri uyarıyor ki, inanç sınırlarımızı keskin bir bıçak gibi kesiyor ve bakın ne diyor.

 

İsra 36:
Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.


Sizlere soruyorum, emin olduğunuz kesin kanıt ve delili olan bilgi sizce hangisidir? Elbette emin olduğumuz, Allah ın koruması altındaki, imtihanımızın olacağı KUR’AN dır. Ne yazık ki aynı değerde kabul gören ve tıpkı Kur’an gibi korunduğu iddia edilen Rivayet hadisler de, Allah ın koruması altında olduğu günümüzde söylenmekte ve inanılmaktadır. Bunları söyleyenler ve inananlar bizlerin yaratıcısı Allah ın gönderdiği, eşi ve benzeri olmayan Kur’an a bakın bir başka hatayı daha nasıl yapıyorlar ve bakın ne söylüyorlar.

( Resulullah, Kur’an-ı kerimde, kısa ve kapalı olarak bildirilenleri açıklamasaydı, Kur’an-ı kerim kapalı kalırdı.)

Rabbim sen bizleri affet. Sanırım bu gelen NURUN Allah katından geldiğini unutuyorlar. Tıpkı bizlerde Yahudilerin ve Hıristiyanların yaptığı yanılgılara düşerek peygamberimize, Allah ın vermediği yetkileri, sorumlulukları vererek dinden çok ama çok uzaklaşıyoruz.  Hâlbuki peygamberimizin bu konudaki yetki ve sorumluluğunu bizlerin anlayabilmesi için, bakın Allah nasıl bir açıklama yapıyor.

 

Ankebut 50:
Dediler ki: “Ona Rabbinden mucizeler indirilseydi ya!” De ki: “Mucizeler Allah katındadır. Bana gelince, ben açıkça uyaran biriyim. Hepsi bu.

Enam 48:
Biz peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.

 

Kur’an ın indirilmesinin en önemli nedeni, Yahudilerin ve Hıristiyanların, elçilerinin bu Dünyadan ayrılmalarından sonra, peygamberlerini Allah ın oğlu ilan edip, onlara Allah ın yüklemediği yetkileri yükleyerek, Allahın rehberinden uzaklaşıp, edindikleri velilerin ve kitaplarının ardı sıra giderek, gelecek nesillere yalan yanlış bilgileri aktararak, dinden uzaklaşmaları nedeniyle Kur’an indirilmiştir. Bizlerde ne yazık ki aynı hataları yapmaya devam ediyoruz ve elbette bizlerde Allah ın dininden öyle bir uzaklaştık ki, cahiliye devrini hiç aratmıyoruz.

Ama bizlerin bir şansı var. Allah başka uyarıcı kitap ve elçi göndermeyeceğini söylediğinden, koruması altına aldığı rehberi, güneşi, gönül gözü sapasağlam elimizde duruyor. Gelin ona yaptığımız saygısızlıktan artık vazgeçelim.

Allah namaz kılın, oruç tutun, zekât verin, hacca gidin diyorsa, bizleri sorumlu tuttuğu rehberinde, şunu sakın unutmayalım ki, yapmamızı emrettiği sorumlulukların şartlarını, kurallarını da rehberinde açıklamış ve belirtmiştir.

Allah sözünde, vaadinde durandır. Açıklamadığı, detay vermediği bir hükümden bizleri hiç sorumlu tutar mı? Bunu damı akıl edemiyoruz? Zaten Kur’an bizleri ilgilendiren, gereken her detayın verildiğini de söylüyor. Bizlerin yaptığı yanlış, beşerin ilavelerini Kur’an da bulamadığımızda, takındığımız yanlış tavırdan kaynaklanmaktadır. Önce bunun bilincinde olmalıyız.

Madem Kur’an dan sorumluyuz, gelin Kur’an a sorumlu olduğumuz rehber bilinciyle bakalım. İşte o zaman bizlere gereken her detayın, Kur’an da olduğunu bakın nasıl göreceğiz.  Geleneksel İslam ın bizlere öğrettiği, ilaveleri o zaman çok daha açık fark edip, onlarında inancımızda bilinçli olduğumuzda, hiçbir zararın olmadığını görüp, yanlışları temizleyip, Kur’an a yaptığımız saygısızlıktan da kurtulmuş olacağız.

Kur’an Allah katından indirilen NURDUR, bunu sakın unutmayalım.  Allah ın nuru ne eksik olur, nede gerekenden fazla. Allah ın nurunu anlamak ve yaşamak için, bir beşerin kitabına ihtiyacın olduğunu söylemenin korkunç günahını, lütfen artık fark edelim.

Allah yemin ederek bu kitabı sizler için kolaylaştırdım diyorsa, gelin onu zorlaştırmanın yarışına girmeyelim. Çünkü bunu yaparak, dinden uzaklaşacağımızın farkına varalım.

Dilerim Rabbimden, Kur’an ın nurunun farkında olan Kullarından oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

 


About the Author
Author

halukgta

Comments (12)
Leave a reply

Reply to Gökhan Cancel reply

Name (required)

Website