Ahzab Suresi’nden İzdüşümleri | 3.Bölüm

“Sarsılan İmanlar ve Sadakat Testi”

Ahzab suresinin 6. ayetinden 27. ayetine kadar peygamberimizle birlikte iman edenlerin imanlarının sağlamlığı ve sadakatlerinin nasıl test edildiği anlatılmaktadır. Bugünkü izdüşümüne baktığımızda elbette bizim imanımızın ve Allah’a olan sadakatimizin de onlar gibi test edilmekte olduğu açıktır. Birçok Müslüman’ım diyen insanın Ahzab suresinin 28. ayetinden itibaren anlatılanlara karşı konuşmakta ketum kalması ve peygamberimizin mahremleri hakkında ayetlerde yazılı ifadeleri anlamakta zorlanması ve hatta imanını kaybetmekten korkması Ahzab suresinin iman küfür ayrımına dair anlam bütünlüğünü ortaya koyuyor. Allah’a, peygambere ve Kuran’a sadakat elbette hayati öneme sahiptir. Ancak sadık kalmak için devekuşları gibi kafamızı toprağa gömerek bu iş olmaz. Sadakati peygamberler gibi kalben mutmainlikle sağlamak gerekir. İnanmayan ve şüphelenen tarafımızı öldürmek ancak bilmek ve gerçekleri idrak etmekle mümkündür. Gerçeklerden kaçamayız. Ama gerçekler acaba gerçekten bizim kötü tarafımızı okşadığı gibi midir?

33-Ahzab 6 “Peygamberin müminler üzerinde haiz olduğu hak, onların bizzat kendileri hakkında haiz oldukları haktan daha fazladır. (O, bir baba konumunda olduğundan) onun eşleri de müminlerin anneleridir. Akrabalar miras bakımından Allah’ın kitabında, birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak dostlarınıza bir iyilik yapmanız müstesna, yani dostunuza vasiyetle bir mal bırakabilirsiniz. Bunlar kitapta yazılıdır.”

 

Bu ayette peygamberimize ve onun eşlerine müminler tarafından verilen (verilmesi gereken) değerler anlatılmakta ve izdüşümünde bu değer birbirinin din kardeşi ve dostu olarak (miras hakkı dahi içinde olabilen) bir akrabalık bağı gibi tarif edilmektedir. İşte bu ve benzeri ayetleri okuyan müminler “elbette” diyecek ve bu tarifi (peygamber ve eşlerinin anne ve baba gibi olmasını) peşinen kabul edeceklerdir. Ancak bir şeyi kabul etmek onu kalp mutmainliği ile kabul etmek olmadıkça gerçekten benimsenmiş değildir. İşte 28.ayetten itibaren peygamberimiz ve eşlerinin mahremlerinden bahseden ayetlere sıra geldiğinde bu iman ve sadakat test edilmektedir. Eğer o ayetlerden sonra da kalp bütünlüğü içerisinde kalbimizden geçen acaba’lar uygun şekilde cevaplanabiliyor ve sadakati bozmuyorlarsa umulur ki test geçilmiş olacaktır. Aksi takdirde iman küfür yol ayrımında hatalı istikamete dönülebilecektir. Aynen peygamberimize “seninle birlikte elbette savaşırız” dedikten sonra iş başa düşünce savaşmaktan korkup, kaçıp ya da gitmemek için mazeret uydurup imanı sarsılanlar ve yahut taraf değiştirenler gibi! Yani Ahzab suresine adını veren gruplar gibi!

33-Ahzab (7-8) “Bir vakit, Biz peygamberlerden, kuvvetli bir söz almıştık. Senden, Nuh’tan, İbrâhim’den, Mûsâ’dan ve Meryem’in oğlu Îsa’dan. Evet onlardan pek sağlam SÖZ ALMIŞTIK ki vakti gelince O, sadıklara SÖZLERİNE BAĞLILIKLARINI sorsun. Kâfirlere ise gayet acı bir azap hazırladı.”

 

Allah peygamberlerin de vakti gelince sözlerine bağlılıktan test edileceklerini boşuna hatırlatmıyor. Dolayısıyla bize de mesaj veriliyor ve deniyor ki “elbette ki sizler de inandık dediniz diye iş bitti sanmayın, inandık demeniz pek çetin biçimde test edilecek ve ancak ondan sonra gerçekten iman etmiş olacaksınız” İşte bugüne izdüşümünde bu testin belki de en ciddi versiyonlarının başta geleni Ahzab suresinin bizatihi kendisidir.

İşte bize örnek olarak verilen savaşta imanı sarsılanları anlatan bölüm 9.ayetten itibaren başlıyor. Hangileri gibi olmaya çalışıp hangileri gibi olmamamız gerektiği açıklanıyor.

33-Ahzab 9 “Ey iman edenler! Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani birleşik ordular üzerinize saldırmıştı da, Biz onlara karşı, bir rüzgâr ve sizin göremediğiniz ordular göndermiştik. Allah yaptığınız HER ŞEYİ GÖRÜYORDU.”

 

Her şeyi gördüğünü bir kez daha hatırlatan Allah kalplerin içini de görüyordu elbet…

33-Ahzab 10 “O vakit onlar hem üstünüzden, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi. Gözleriniz şaşkınlıktan ötürü kaymış, YÜREĞİNİZ ağzınıza gelmişti. Siz de Allah hakkında TÜRLÜ TÜRLÜ ZANLAR beslemeye başlamıştınız.”

 

Gördünüz mü? Yüreklere bakın! Yine kalpler devrede! Aynen tahmin ettiğimiz gibi gelişiyor olaylar. Bir zamanlar “biz sana itaat ettik ve seninle ölüme gideriz” diyenler ayette görüldüğü gibi gerçeklerle yüzyüze gelince ölüm korkusuna kapılıyorlar ve yürekleri ağızlarına geliyor. Ardından Allah hakkında türlü zanlar beslemeye, daha önce inandıklarını “acaba” diyerek sorgulamaya başlıyorlar. Yani test başlıyor!!!

33-Ahzab 11 “İşte orada müminler çetin bir imtihana tâbi tutulmuş, şiddetle silkelenmiş ve kuvvetli bir şekilde sarsılmışlardı.”

 

Ve işte 11.ayet bu gerçekliği ortaya koyuyor. Sizi deniyorum deniyor. O günküler savaşla, bugünkü izdüşümleri olarak bizler Ahzab suresinde anlatılacaklarla, kalbimizdeki cihadla…

33-Ahzab 12 “Hani münafıklar ve kalplerinde hastalık (iman zayıflığı) olanlar: “Allah ve Resulünün bize zafer vâd etmesi, meğer bizi aldatmak içinmiş!” diyorlardı.”

 

Zanları görüyorsunuz değil mi? Meğer peygamber onları aldatmak için zafer vaat etmişmiş!!! Bugünküler ne diyor? Meğer peygamber bu (ateistlerin dillerine doladıkları 28.ayetten itibaren anlatılan) ayetleri kendi yazmış olabilirmişmiş!!! Meğer peygamber kölesinin karısına göz koymuşmuş!!! Meğer peygamber harem kurma peşindeymişmiş!!! Meğer peygamber şöyleymişmiş, böyleymişmiş!!! O ayetlere de sıra gelince anladıklarımı ve fikirlerimi söylemeye çalışacağım.

33-Ahzab 13 “Bir grup: “Ey Yesribliler! Burada düşmana karşı koyamazsınız, mevzilerinizi bırakıp evlerinize dönünüz!” diyordu. Onlardan bir başka bölük: “Evlerimiz korunmasız!” diyerek Peygamberden izin istiyorlardı. Halbuki gerçekte evleri tehlikeye mâruz değildi, onlar sadece savaştan kaçmak istiyorlardı.”

 

Gördünüz mü iman sahibi bir grubu (ahzab’ı)? Evlerimize dönelim diyorlar. Diğer grubun (ahzab’ın) evleri akıllarına yeni geliyor! İzin istiyorlar o saatten sonra! Ve Allah onların kalplerini bildiği için foyalarını açığa çıkarıyor. “Zoru görünce imanınızı unuttunuz, siz savaştan kaçmak istiyordunuz, gerçekten iman etmiş değildiniz” deniyor.

33-Ahzab 14 “Demek Medine’nin her tarafından hücum edilseydi ve kendilerinden İslâm’dan dönmeleri istenseydi, hiç tereddüt etmeksizin, bunu derhal yapacaklardı!”

 

Bu grupların (ahzabların) kalp testleri böylece başarısızlıkla sonuçlanıyor. Halbuki daha önce iman ettiklerini, Allah’ın yolunda ve peygamberinin yanında olacaklarına yemin etmemişler miydi!!!

33-Ahzab 15 “Halbuki daha önce, düşmandan kaçmayacaklarına dair Allah’a yemin ederek, söz vermişlerdi. Allah’a karşı verilen o ahitlerin hesabı elbette sorulacaktır.”

 

Canlarını kurtarmaları ne işe yarar ki!!! Sözlerinin hesabını nasıl olsa verecekler!

33-Ahzab 16 “De ki: Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak asla size fayda vermez. Faraza başarsanız bile hayatta kalacağınız süre, nihayet çok sınırlıdır.”

 

Açıklamaya bile gerek yok! Peşpeşe gelen ayetler birbirini zaten açıklıyor.

33-Ahzab 17 “De ki: “Allah size bir felaket dilese, sizi Allah’a karşı korumak kimin haddine düşmüş? Yahut o size bir rahmet dilese, bunu kim engelleyebilir ki?” Onlar, kendileri için Allah’tan başka ne bir koruyucu, ne de bir yardımcı bulamazlar.”

 

Allah yine herkesi her şeyi bildiğini hatırlatıyor.

33-Ahzab 18 “Allah içinizden bozgunculuğa meyledip savaştan alıkoymak isteyenleri ve kardeşlerine: “Bize gelin” diyenleri elbet biliyor. Zaten bunlardan ancak pek az bir kısmı savaşa geliyorlardı.”

 

Ve onları tarif ediyor. Evet onlar peygamberi incitiyorlardı. Bugünküler de ona iftiralar düzerek aynı şeyi yapıyorlar, onun şahsında keskin dilleriyle bizi de incitiyorlar…

33-Ahzab 19 “Savaşa katıldıklarında da size karşı pek cimri ve kıskanç davranırlar. Hücum eden düşmanın ortalığa saldığı büyük korku gelince, ölüm sekeratına düşmüş kimsenin bakışı gibi, gözleri dönmüş bir tarzda sana baktıklarını görürsün. Korku hali geçince, Allah yolunda harcamada cimrice bir tavır içinde, keskin dilleriyle sizi incitirlerdi. İşte onlar iman etmemişler, Allah da onların yaptıkları bütün işleri boşa çıkarmıştır. Bu, Allah’a göre kolaydır.”

33-Ahzab 20 “Münafıklar birleşik kuvvetlerin çekilip gitmediklerini sanıyorlardı. Şayet birleşik kuvvetler tekrar gelecek olsa, çok isterler ki çöldeki göçebeler içinde bulunsunlar da sizin savaşınız hakkındaki haberleri uzaktan sorsunlar. Esasen, yanınızda bulunsalardı dahi, onlardan pek azı savaşırlardı.”

 

İş zora gelince iman etmeyenler uzaklarda olmak isterler hep! Söze gelince en iyi inanan onlardır, en doğru yolda gidenlerdirler, Kabenin örtüsünü değiştirirler, İbrahim’in dinini sahiplenirler, onun yolunda gittiğini iddia ederler, eski köye yeni adet istemezler, zıhar Allah’ın emri derler, malı olan yetimi evlat edinirler, peygamberi nikâh etti diye kınarlar, incitirler ama kendileri kendi kölelerinin karılarını istedikleri gibi kullanabilecekleri kendi malları sayarlar!!! Bugünküler de öyle ister!!! Kitaba bakmaya bile gerek duymazlar, yeter ki liderleri onlara “Bu Allah’ın emridir” diye istedikleri ve bekledikleri şeyi söylesin!!!

33-Ahzab 21 “Hakikaten, Allah’ın Resulünde sizler için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı bekleyenler ve Allah’ı çok zikredenler için en mükemmel bir nümune vardır.”

 

Ahzab suresinin peygamberin şahsında bir anlatışa sahip olmasının arkasında yatan neden muhtemeldir ki onun şahsında bir iman testine vesile oluyor olmasıdır. Çünkü örneklik (numunelik) ondadır. Onun hakkında beslenecek su-i zannın imanı yıkma tehlikesi vardır. Oysa müminler ona hüsn-ü zanla bakmalıdırlar. Yol ayrımı işte tam da buradadır. Çünkü müminler olaylara farklı bir bakış açısıyla bakarlar.

33-Ahzab 22 “Müminler saldıran o birleşik kuvvetleri karşılarında görünce: “İşte bu, derler, Allah ve Resulünün bize vâd ettiği zafer! Allah da, Resulü de elbette doğru söylemişlerdir.” Müminlerin, düşman birliklerini görmeleri onların sadece iman ve teslimiyetlerini artırdı.”

 

Müminler verdikleri sözde dururlar. İmanlarına sahip çıkma peşindedirler. Kalplerindeki acaba’ları hüsn-ü zanla çözerler. Benim Rabbim de peygamberim de elbette doğru söylemiştir, siz ona iftira atıyorsunuz, o bizi aldatacak ve yanıltacak şeyler söylemez derler.

33-Ahzab 23 “Müminlerden öyle yiğitler vardır ki Allah’a verdikleri sözü yerine getirip sadakatlerini ispat ettiler. Onlardan kimi adağını ödedi, canını verdi, kimi de şehitliği gözlemektedir. Onlar verdikleri sözü asla değiştirmediler.”

 

İşte onlar sözlerinde dururlar, doğru sözü asla değiştirmezler, sadakatlerini ispat ederler. Gerekirse en çetin savaşlara girer, gerekirse en tehlikeli sularda yüzerler. Çünkü imanlarından emindirler.

33-Ahzab 24 “Allah, böylece sadık kalanları, doğruluklarına karşılık ödüllendirecek, münafıkları da dilerse azaba uğratacak veya tövbe nasib edip tövbelerini kabul buyuracaktır. Çünkü Allah gafurdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur).”

 

Yine de Allah affederim diyor, yeter ki tövbe edin de kabul edeyim diyor. Böyle bir Allah’ın emrinden başka emir aranır mı?…

Ve savaşın sonunda kim galip gelir…

33-Ahzab 25-27 “Allah, o kâfirleri, elleri boş olarak, kin ve öfkeleriyle geri çevirdi. Müminlerin savaşmasına hacet bırakmadı. Herkes anladı ki Allah pek kuvvetlidir, mutlak galiptir. O kâfir düşmanlara içeriden destek vererek hıyanet eden Ehl-i kitaptan Beni Kurayza’yı da kulelerinden indirdi ve kalplerine korku saldı, bir kısmını öldürüp, diğer bir kısmını da esir aldınız. Onların arazilerine, yurtlarına, mallarına, hatta sizin ayak bile basmadığınız topraklara sizi vâris yaptı. Allah her şeye kadirdir.”

 

O halde bize Allah yeter…

Onların testi böyleydi. Bakalım bizim test nasıl geçecek!

28.ayetten itibaren devam edecek…

 

kalemzade.net

twitter: @kalemzade

 


About the Author
Author

Kalemzade Kamil

Comments (2)
Leave a reply

Name (required)

Website