Düşünmeden Doğru Peşinde

“Yazıklar Olsun Her Yalancı İftiracıya”

Kapı tokmağı itaatkâr, biliyor sahibini! Sabah yeli günaydın der gibi! Bahçe günün neşesine hazırlanıyor. Bir efendi yok dalların arasında! Hepsi birden eğilmişler rüzgârla kardeş! Balarısı taşıyor ayaklarında… Bir nesli daha, benden değil demeden! Dakikalar tükenirken bu gayret neden? Neden bunca kemirgenlik! Gül güzelim, dut tatlıyım, ayrık otu ayırtganım diye kibirli değil! Hep aynı hedef, hep benzer türküler ve aynı adımlar! Yalan yok gayretlerinde! Düşünmeden doğru peşinde!

Bir efendi yok su damlasında! Ben değilim derken çakıl taşı… Sertim ama bağrımdan geçebilirsin diyor zayıf mı zayıf bir yonca köküne! Bir böcek yuvarlıyor kum tanesini! İki karınca yol arıyor nereye varacaksa! Şikâyetsiz bir çimin umrunda değil üç beş kere ezilmek! Çiğ damlası memnun ömrünün uzunluğundan! Yalan yok heveslerinde! Düşünmeden doğru peşinde!

Ortalık canlandıkça canlanıyor. Hiç efendilik taslamıyor martılar! Karabatak dalıp dalıp çıkıyor. Gece boyu köpüren dalgaların kızgınlığı geçiyor. Sahildeki kayalar dövülmekten memnun! İşte denizanası sadece hayata tutunmak için değil, görevini tamamlamak için çabalıyor. O ses illa benim demiyor sabah kuşları! Kertenkele duvarın dibinden kıvrılırken kalbi duracak gibi çarpıyor! Ama memnun sürünmekten! Yalan yok korkularında! Özenmiyor kimseye. Düşünmeden doğru peşinde!

İşte bir insan göründü! Tokmağını sıkıp sertçe kapadı ahşap kapıyı. İşte yolun başında! Yürüdü iki ayak üstünde, ne gerek vardı demeden! Gül dalının yeni tomurcuklanmış ucunu kırıp tespih yaptı eline. Yakasını kaldırıp rüzgâra karşı direndi! Balarısını görünce birkaç adım uzağından geçti dut ağacının! Yoluna çıkan çakılı ayağıyla sertçe dürttü ve gönderdi bir hasrete doğru! Böceği görmek bile istemedi, ezdi geçti! Karıncalar kaçışmasa aynı son! Çiğ damlası pabucunu ıslattı, çamurunu hışımla sürtüp kuruladı çimlere. Bir de ıslık tuturdu sonra! Kim ne der diye düşündü. Duraktakilerin yanından geçerken ters ıslıkla nefesi içine ve sessizden! Her gün aynı yöne yürüyerek giden arkadaşını almadı arabasına! Anahtarı öterken martılara öyle bir sövdü ki pislikleri daha bir yapıştı dün yıkadığı kaportasına! İşte geldi, kayalığın üzerinde yürüdü. Havasından geçilmiyor. Denizi seviyor ama uzaktan uzaktan! Dalgalara temkinli! Denizanası suyun berraklığını bozdu ona göre! Serçeler bıcır bıcır ötüşürken bu martı da neden çığlık attı! Kertenkelenin kuyruğuna bastı bile bile! Ne kadar çirkin diye düşündü karabatağı görünce! Ben akıllıyım dedi onlar aptal! Ben güçlüyüm diye övündü, her şey ne kadar zayıf!!! Düşünebilirken yanlış peşinde!

Yazıklar olsun efendileri aynıyken birbirine efendilik taslayana!!! Yazıklar olsun düşünemezler düşünürken, düşünebilip de düşünmeyene!!! Yazıklar olsun gerçekleri bile bile reddedip, yalanları ve nimetleri arsızca cebe doldurana!!! Düşünebilip de malı, menfaati ahlakına tercih edene!!! Allah adına uydurduğu yalanlarla insanları avlayana! İnsan olduğunu zannedip de hayvan bile olmayana!!! Üzerine çiğ düşmüş ot bile olamayana!!!

45-Casiye 7 “Yazıklar ve azaplar olsun günaha batmış her yalancı iftiracıya”

kalemzade.net

twitter.com: @kalemzade


About the Author
Author

Kalemzade Kamil

Comments (1)
Leave a reply

Name (required)

Website