VATANDAŞIN SESİ, SOLUĞU

VATANDAŞIN SESİ, SOLUĞU

“Filozofların aydınlatmadığı toplumları şarlatanlar aldatır.” (Marquis de Condorcet)

Sayın ilahiyatçılar, din âlimleri ve din hassasiyeti olan herkes,
İyi ile kötünün, doğru ile yanlışın, güzel ile çirkinin, belki de hiçbir dönemde olmadığı kadar karıştığı, ayırt edilemez gibi göründüğü bir zamanda yaşıyoruz.
“Doğru” adına bilip uyguladığımız şeylerin, “iyi” ve “güzel” uğruna sarf ettiğimiz çabanın; tam tersi emellere hizmet eden tuzaklar olabildiğine şahit oluyoruz.
Doğru yolda yürümeye çalışırken; zaman zaman kendimizi, ya kuzu postuna bürünmüş kurtlara ya da “şeytana” hizmet ediyor bulabiliriz. Bu durumdan kurtulmanın bir yolunu, hep birlikte bulmak zorundayız.
Doğruyla yanlışı ayırt etmemizi sağlayıp, insanlığı aydınlığa çıkaracak tek yolun; işletilmiş akıl ile hayata geçirilecek Kur’an’ın emirlerinde saklı olduğunu düşünüyorum. O’ndan; akla, bilime ve çağa uygun reçeteler çıkarıp insanlığın önüne koyabilmekten başka bir çare göremiyorum. Zira O’nu devre dışı tutmanın getirdiği nokta ortada!
Çağımız; teknoloji çağı, bilgi çağı, bilim çağı. Geleceğimiz ise çocuklarımıza ve gençlerimize emanet. Onlar, çağın getirdiği imkânlar içinde yetişiyorken; her konuda akıl yürüten; nedeni, niçini, nasılı sorgulayan; ancak akla ve bilime dayalı yanıtlar ile ikna olan çocuklarımıza ve gençlerimize, İslam’ı doğru anlatmanın şimdiye kadar yapılanlardan daha doğru bir yolu olmalı.
İslamiyet’i; çağın getirdiği bilgi birikimini yok saymadan, bin yıl önceki söylemlerimizi güncelleyerek, korkutarak değil, sevdirerek anlatmamız gerekiyor.
Televizyon kanallarında, gazete köşelerinde ya da camilerde; cübbeli, sarıklı kişilerin anlattığı korku temelli, sevgisiz “din” anlayışı, inanın bugünün soru sormaktan korkmayan çocuklarını ve gençlerini değil dine çekmek, tam tersine temelli uzaklaştırıyor. Amaç nefret ettirmek ise, çok güzel başarıyoruz!
Kimseyi suçlamayalım! Bunu kendi elimizle, üstelik dine hizmet ediyor zannederek yapıyoruz. Hepimizin bu işte sorumluluğu büyük.
Yüce yaratıcının insanlara korku değil sevgi saldığını, yarattığı düzenin, akıl ve bilimle çelişmediğini, bugün başımıza gelen her türlü olumsuzluğun sebebinin, O’nun insanlığa sunduğu rehberi hayatımızdan uzaklaştırmak olduğunu; bugünün diliyle, akıl ve bilim diliyle anlatmamız gerekiyor onlara… Başta bu işe ilmini ve ömrünü verenler olmak üzere, hepimizin bunu anlatmak konusunda sorumluluğu olduğunu sık sık hatırlamamız gerekiyor.
Bir yığın “psikolojik savaş” unsuru altında, farkında olmadan yuttuğumuz binlerce “zoka” nın farkına varıp, bilinçli ya da bilinçsiz kurulan tuzaklara düşmemek için, o Yüce Mesajı, çağın dilini kullanarak anlatmalıyız, körpe beyinlere…
Anlamını bilmediğimiz bir duayı bilmem kaç bin kez okumanın sevabını anlatmak yerine; Yaratıcı’nın yürekten gelecek tek bir söylemi de anlayacağını, önemli olanın “çokluk yarışı” yapmak olmadığı, o söylemi yaşama geçirmenin gerekliliğini anlatmanın, teknoloji çağı çocukları üzerinde daha çok etkili olacağını hatırlamak ve reçeteleri o doğrultuda hazırlamak gerekiyor.
Sayın ilahiyatçılar, din âlimleri ve din hassasiyeti olan herkes,
Bunları dikkate almadığımız sürece, insanlığa en büyük kötülüğü yapmış olacağız, altından kalkılması mümkün olmayan…
Bu konudaki sorumluluğumuzu göz önünde bulundurarak, sormak istiyorum herkese: Ne yapılması gerektiğini düşünmeye başlamak için, daha kaç evladımızı deizme ve ateizme kurban vermemiz gerekiyor?

Meltem Kaynaş Kazezyılmaz


About the Author
Author

Meltemce

Leave a reply

Name (required)

Website