Yazıma başlamadan önce şunu belirtmek isterim. KUR’AN IN GENEL ÇOĞUNLUĞU, ALLAH A İMAN ETMEYENLERİ İMAN ETMEYE DAVET İÇİN DEĞİL, ALLAH A İMAN ETTİĞİNİ SÖYLEDİKLERİ HALDE, ALLAH IN YOLUNDAN BATILA SAPANLARI, DOĞRU YOLA DAVET İÇİN GÖNDERİLMİŞTİR. Allah ın sünnetini/yolunu din ve iman adına yeterli görmeyip, beşeri sünnetler yarattıklarından dolayı Allah, kullarını sürekli elçi ve kitaplarla uyarmıştır ve YALNIZ GÖNDERDİĞİM KİTABA SARILIN
(daha&helliip;)
Bu makalemde sizlerin, üzerinde dikkatle düşünmenize vesile olmak istediğim ayetler, Müddesir suresinde geçiyor. Bizler Allah ın önerdiği gibi, ayetler üzerinde düşünmeden, kelimelerin özüne inmeden okur geçersek, aslında çok şeylerin farkında olamayacağımıza, güzel bir örnek ayeti sizlere hatırlatmak istiyorum. Ayette cehennemliklerden olanlar, BİZ MUSALLİN LERDEN DEĞİLDİK sözüne, öyle bir anlam veriyoruz ki, ayette anlatılmak istenenden çok uzak kalıyor, Allah ın bizleri
(daha&helliip;)
Bazıları, insanlara şükretmeyi çarpıtarak aktarıyor. Bu durum da İslam’dan uzaklaşmaya sebep oluyor. Şükretmek öyle bir biçimde aktarılıyor ki, Müslümanların adeta eli kolu bağlanıyor. Oysa durum bazılarının çarpıttığı gibi böyle değildir. Müslüman koşulsuz şartsız şükretmeli zihniyeti tamamen İslam dışıdır. Nasıl ki, birisi, bir Müslüman’ın canına kastettiğinde Müslüman’ın hakkını araması gerekiyorsa, aynı şekilde, bütçesine kastedildiğinde de Müslüman hakkını aramalıdır. İnsanın kendi beceriksizliği
(daha&helliip;)
“Biz peygamber (Hz. Muhammed) soyundanız. Bundan dolayı; gavs, kutup, seyid vb. birtakım ünvanlarımız var ve sizden üstünüz” söylemi yanlıştır. Çünkü tüm insanlar, Hz. Adem’den gelmektedir. Hz. Adem, peygamberdir. O halde, tüm insanlar, peygamber soyundandır. Yani, tüm insanlar peygamber soyundandır. Tüm insanlar derken ististanız hepsi: Trump, Putin, Kim Jong-un, İngiltere Kralı, rahmetli Başkan Kennedy, Taçsız Kral Pele, Bakenbauyer, Kaleci Mayer, Nadya
(daha&helliip;)
1960’ların başında dünya büyük bir nükleer krize şahitlik etmekteydi. Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye’ye yerleştirdiği nükleer başlıklı füzeleri tehdit olarak algılayan Sovyetler Birliği misilleme olarak Küba’ya benzer nitelikte füzeler konuşlandırmaya başlamıştı. Böylece Amerika ile Sovyetler arasındaki gerilim tırmanmış, nükleer bir savaşın patlak vermesine, belki de yüz milyonlarca insanın ölümüne ramak kalmıştı. Kriz birçok entelektüeli derinden etkilemiş, hatta İngiliz felsefeci Bertrand Russell’a
(daha&helliip;)
Allah, kulluğumuzdaki samimiyetimizin ortaya çıkması için çeşitli sınavlardan geçirir bizi. Bazen zorluklarla karşılaşır, ne yapacağımızı bilemez ve işin içinden çıkamayız. Güç yetiremediğimizi anladığımızdaysa içtenlikle Allah’ın destek ve yardımına sığınırız. O an öyle hissiyatı güçlü bir şekilde teslimiyet duyarız ki Allah’a, neredeyse içinde bulunduğumuz durumdan memnun olacak hale geliriz. Bazen sözlerimiz boğazımıza düğümlenir, bazen de gözyaşı dökeriz. Allah, kullarına olan rahmet
(daha&helliip;)
Üç, beş metre bez imiş, her ölünün hissesi, Esas gaye imanla vermektir son nefesi. Yarına sağ çıkmaktan, nasıl olurum emin? Genç bir delikanlının tabutu geçti demin. Yüklenecek omzuna cenâzen dört kişinin, Hesabı sorulacak mahşerde her işinin. Gençliğine güvenip “Vakit çok erken” derken, Belki “Elvedâ” bile diyemezsin giderken. Ahmet Mahir Pekşen İnsanların büyük çoğunluğu farkında olmasa da ölüm bize sandığımızdan çok
(daha&helliip;)
Muaviye, hilafeti Hz. Ali’den gasp edip, hilafet rejimini saltanat rejimine (seçimle değil babadan oğula yönetim) çevirdikten sonra, toplumdaki memnuniyetsizliği gidermek için kendini dini yönden temizlemeye çalıştı. Bu temizleme propagandasında kendine kalkan olarak çarpıtılmış kader inancını kullandı. Seçimle halifeliği kazanan Hz. Ali’ye, Muaviye darbe girişiminde bulunup yönetimi ele geçirdikten sonra şöyle demiştir: “Allah’ın yardım ettiği kazanmış, yardımsız bıraktığı ise kaybetmiştir.” Darbeyle
(daha&helliip;)