Kuran yönetim için şura, adalet, zorlamanın olmaması, emanetin ehline verilmesi gibi temel noktaları belirtmiş, bir çok noktayı ise kişilerin insafına, zekasına bırakmıştır. Bu açıdan olaya baktığımızda dünyadaki krallık, padişahlık gibi rejimlerin Kuran’a uygun olmadığını anlarız. Çünkü Kuran emanetin ehline verilmesini ister, bu da devletin yönetiminin en becerikli kişiye veya kişilere verilmesini gerektirir (kadın erkek ayrımı yapmadan). Oysa padişahlık, krallık gibi sistemlerde yönetim en becerikli ve ehil olana değil, falanca padişahın en büyük erkek evladına verilir. Bu noktadan bakıldığında Kuran’a göre Türkiye Cumhuriyeti yönetim organizasyonu açısından Osmanlı İmparatorluğu’ndan çok daha İslami’dir, Kurani’dir. Fakat bu elbette ki Kuran’ın penceresinden olaya bakanlara gözükür. Kuran’ı temel alarak Türkiye Cumhuriyeti’ne bakanlar laik Türkiye Cumhuriyeti’nin birçok noktada Kuran’a, dinci diye ortaya çıkan partilerden, dinci geçinen Sünni cemaatlerden, sakallı mollalardan, sarıklı şeyhlerden daha uygun olduğunu görürler. Örneğin “Dinde zorlama yoktur” ayetine, kadınlarla erkeklerin birbirinin elbisesi olduğunu söyleyen ayete, yönetimde danışmayı, emanetlerin ehline verilmesini söyleyen ayetlere göre bu laik devlet, dinci diye geçinen kitlelerin zihinlerindeki ideal devlet yapısından çok daha uygundur. Üstelik laik devletlerin hataları dine maledilmediği için dine zarar vermemektedir. Bu yüzden bu kitlelerin laik devlete karşı yaptıkları mücadelenin Abbasi, Emevi ürünü, Arap örfçüsü Sünniliğin mücadelesi olduğunu bilmeliyiz. Bu kitlenin İslam’ın ve Kuran’ın mücadelesini yaptığı tamamen yalandır. Bu kitabımızda, bu şahısların mezheplerinde Kuran’ın hacim olarak %1’lere denk geldiğini ve bunların mücadele ettikleri laik sistemin birçok noktada Kuran’a bunlardan daha uygun olduğunu gördük. Sünni İslam’ın Hanefi mezhebinden olaya bakanlar elbette ki Sünni İslam’ın halifesi olan padişahı ve onun Sünni şeriatına göre yönetimini benimseyeceklerdir. Kuran’ın hükümleri ne Sünni şeriatına geçit verir, ne de halifelik diye bir müessese Kuran’da geçer. Bugün de insanların şeriat deyince anladıkları İslâm değil, Sünniliktir. Şeriat kelimesi yol, tarz, metot gibi manalara gelir ve Kuran’da hiçbir zaman için dinimizin adı olarak kullanılmaz. Kuran’a göre dinimizin adı İslâm’dır. İslâm dışındaki Şeriat, Sünnilik, Hanefilik, Şiilik, Şafilik, Alevilik tanımlarının inancımıza karşılık kullanılması dinimizden sapmalardır. (Müslüman kelimesi İslâm ile aynı kökten gelir ve İslâm olan kişi manasında olduğu için aynı İslâm gibi doğru bir kullanımdır. ) Dinimizin sahibi bir tek Allah, kaynağı bir tek Kuran, Peygamber’i bir tek Hz. Muhammed, ismi ise bir tek İslâm’dır.
(“Uydurulan Din Kuran`daki Din” kitabından alıntıdır. )