T A R İ K A T

Bu yazımda dört değerli yazarın kitaplarından yaptığım alıntıları sizlerle paylaşmak istiyorum…


‘‘Anadolu’nun gerçek tekke ve dergah kültürü, moğol istilasından haçlı seferlerine kadar sömürü ve zorbalığa karşı mücadeleyi dini bir gereklilik olarak lanse eden, milli-kültürel bir yapıdır. Ancak günümüzde, banka hesaplarındaki şişik rakamların hesabı ile meşgul cemaat efendilerinin Amerikan emperyalizmi ile kol kola gezip ahkam kestiği mekanlar haline gelmişlerdir. ’’
(Eren Erdem-Gayya karanlığından Kur’an aydınlığına-S: 99)

‘‘Taklitçiliğin dayandığı esas: Mezhep imamlarının, tarikat şeyhlerinin, cemaat hocaefendilerinin dediklerinin doğruluğuna imandır. Onların yanıldığı düşünülemez. Ve onlara imanla dindar olunur. İşte bu taklitçilik ilmi yıktı. Şimdi taklitçiliği ancak ilimle (akıl ve bilgiyle) yıkmak mümkün olur. ’’ (Hüseyin Atay-Kur’an’da iman esasları ve kader)

‘‘Tarikat şeyhi, tıpkı hırıstiyan azizi gibi ruhani lider sayıldı ve ruhani alemle bağlantısının olduğuna inanıldı. O, Allah ile müritleri arasında bir vesile ve vasıta yerine kondu. Kur’an’ı Kerime göre her müslüman Allah’ın dostu, yani veli kulu iken bu vasıf tarikat büyüklerine has kılındı. Dostun dosta nazı geçer denilerek Allah’ın bunların nazını çekeceği kabul edildi. Onların olağan dışı (insan üstü nitelikleriyle) yollarla insanlara yardım edeceğine inanıldı… … … …. . İnsanlar, tarikatten olan ve olmayan diye guruplara ayrıldı… … … Bir çok mürit, Allah’ın verdiği nimetleri şeyhinin himayesiyle elde ettiğini söylemeye başladı. Onlara bir çeşit vahiy geldiğine, gaybı bildiklerine inanıldı… …. 180 sene kadar önce, Nakşibendi tarikatının Halidiye kolunda şeyhe rabıta adı altında yeni bir ibadet türü ortaya çıktı… … (Rabıtayı, şeyhin süreti hayal edilerek, müridin, mürşide-şeyhe karşı kendisini son derece alçaltıp ona yalvarması ve onu Allah ile kendi arasında vesile kılması şeklinde tarif eden…. Halid Bağdad’tır. Ölümü: 1827)… … Dünyada müritlerine yardım edeceğine inanılan şeyhin, ahirette de şefaat ederek müritlerini cehennemden kurtaracağına inanıldı… …. . Bunlar Kur’an’a temelden aykırı şeylerdir… … Şahsi araştırmalarımıza göre az veya çok…. . nice hurafeye, şirke bulaşmamız bir tarikat yoktur… … Müslümanların Kur’an ile ilişkileri onu, manasını anlamadan okuma ve güzel sesli hafızların ağızından dinleme boyutuna indirildiği için tarikat şeyhlerini böyle bir konuma getirmek zor olmamıştır… … … …
Mürit şeyhinin kölesi olmalıdır. Hatta köleden de öte bir bağlılığı bulunmalıdır… … … …. tarikatler İnsanı sönükleştirmekte, kendine olan güveni ortadan kaldırmakta ve onu kişiliksiz hale getirmektedir. Türkiyede tekke ve zaviyeler resmen kapalıdır ama fiilen çok tarikat vardır…
(Abdülaziz Bayındır-Din ve Devlet ilişkileri S: 38-40

“Nursi, kendi döneminde tecriti savunan bir çok din adamına karşı katılımı ön plana çıkardı ve İslami kesimin devlet ideolojik aygıtlarında “mevzi kazanma”larını verdiği taktiklerle sağladı.
Örneğin, gençlerin İslami kimliklerini muhafaza ederek okula gitmesini teşvik etti, okullarda öğrendikleri bilgileri İslami açıdan nasıl değerlendirileceğini öğretmeye çalıştı. Ayrıca erkekleri, ehli sünnet İslam’a referanslı yorumlarda dinsel anlam yüklenen, kendilerini görünür kılacak; sakal, cübbe gibi unsurlardan arındırdı. Böylece onların devletin ideolojik aygıtlarında ve kamusal alanlarda yer almalalarının önünü açtı. Türkiye’de en çok takipçiye sahip ve dünya genelinde bini aşkın okul kuran Gülen Cemaati’nin, başarısının arka planındaki önemli faktörlerden birisi de Nursi’nin bahsedilen yorumlarını uygulamış ve onun oluşturduğu fikir temelinde yapılanmış olmasıdır. Nursi’nin düşünce yapısına nufus etmeye çalışan hermenötik bir yaklaşım benimsenmeden, Nursi’nin takipçilerinin Türkiye’nin en etkili cemaatlerini oluşturmadaki dinamikler çözümlenemeyecektir.

Nursi, “bilişsel çelişki”lerin nasıl “karizmatik otorite”nin yorumlarıyla aşılabildiğinin örneğini sunmuştur. Tarikatlere ve tasavvuf düşüncesine karşı saygılı bir üslup benimsemekle beraber, bağlılarını tarikat yapılanmalarından ve tasavvufi yaklaşımlardan uzaklaştırdı. Nursi’nin takipçileri, tekke yerine dersane kurarak, tarikat zikri ve sema gibi ritüeller yerine Nursi’nin kitaplarını okuyarak; moderniteyle daha uyumlu organizasyon ve ritüeller geliştirdiler.

Nursi Osmanlı’dan beri Türkiyede’ki İslam’da önemli yeri olan ve bireylerin zihinle gönül dünyalarını inşa eden tarikatların, tasavvufun ve erkekleri görünür kılan sünnetler gibi unsurların; ehli sünnet kesiminden bir çok kişinin habituslarında yer almamasında ve hayatlarında belirleyici olmamasında
etkili olmuştur. Nursi, öğretileri ve taktiksel yaklaşımlarıyla, ehli sünnet İslami kesimin kamusal alanda gücünü arttırmasındaki en önemli aktörlerden birisidir… ”
(Caner Taslaman- Küreselleşme sürecinde Türkiye’de İslam- S: 311. )

Saygılarımla,
Vedat Akbaşak..

Yazar : Vedat Akbaşak

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Comments (2)
Leave a reply

Name (required)

Website