Din-Ahlak-Bilim…

Ahlak: Ahlak, Arapçadan Türkçeye geçen ve Türkçede; bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları anlamına gelen bir kavramdır.

Gelenek: Toplum içinde, herhangi bir bireyin, herhangi bir grubun ya da bütün toplumun doğru veya yanlış, iyi veya kötü davranışlarını belirleyen, yönlendiren ve şekillendiren sistemsel yapıya verilen addır.

Her bilgi dalının kendine özgü kavramları ve özel terimleri vardır. Ahlak felsefesinin de “iyi”, “kötü”, “özgürlük”, “erdem”, “sorumluluk”, “vicdan”, “ahlak yasası”, “ahlaki karar”, “ahlaki eylem” gibi kendine özgü kavramları vardır…

Çağlar boyu ahlak-erdem üzerine kalem oynatan Felsefeciler, Ahlakı esnek bir zemin üzerinde savunmaya ve açıklamaya çalışarak aslında sadece geleneksel tanıma uygun bir sistem benimsemişler gibi gözükmektedir. Böylelikle kişiler kendi değerler dizgilerini kurmuşlardır. Hem hem mantığının ön planda tutulduğu bu değerler dizgesi bir toplumda erdemli olan davranış başka toplum için geçerli olmayabilir mantığından yola çıkarak iyi ve kötü algımızı mutlak olarak izafileştirmektedir.

Sizce, Rabbimiz bizi ahlaki kuralları belirlemede bu kadar özgür bırakmış mıdır?

Örnek olarak sadece, Lutun kavmini ele alırsak ahlaki alanda mutlak özgürüz diyebilir miyiz?

Aslın da Elçilerin getirdiği kuralları hayatlarının dışına iten kendi kurallarını kendilerinin belirlediği gelenekçi mantıkla sürekli yüz yüze kalıyoruz.

Birçok dini akım olarak tanınan ve kendi önderleriyle tanımlanan tüm kadim ve kutsal dinlerin belirli kuralları ve sabiteleri vardır. Gurup içerisinde belirlenen Kurallar ve sabiteler kurulmaz ise bir topluluktan bahsetmek imkânsızlaşır.

Allahın ipine sıkı sarılan “Ahlak kurallarını” Allahın belirlediği şekilde yaşamaya çalışan kişilerde bir topluluk oluştururlar. Dini kurallar yaşanırsa ancak büyük bir topluluktan bahsetmek mümkün olur. Allahın ipine sıkı sıkı sarılmaya çalışan bizler de inşallah Birbirimizi fırkalara bölüp ötekileştirmeyiz. Kur’anda Rabbimiz bize,  “içinizdeki ve dışınızdaki tüm ayetleri” göreceksiniz diyor. Taki hepimiz bir gün “evet” diyeceğiz Rabbin Elçileri masal getirmemişler… Bu Kitap ta TÜM yazılanlar gerçekmiş… Rabbimiz,  ilk önce muhatabını Ahlaklı- takvalı olamaya davet eder. Bu kitap Muttakiler için hidayet rehberidir. (Bakara-1)

Müslümanlar her alanda ileride değilsek kendimizi sorgulamalıyız. Neden dinle ilimi birbirinden ayırdık…

Kimin Kur’an Meali okunursanız okuyun ya da kimin meali okullarda okutulursa okutulsun aslın da “Ahlak ve ibadet”  açısından çok büyük bir fark olmayacaktır. Tüm mealler, ibadetlerde(ritüellerde)  ve erdemde birleşirler. Hatta Kadim Tüm inanç guruplarına bakın ve onların dini metinlerine hepsi emri bil marufla birlikte ritüelleri mutlaka vardır…

Kime kul olduğumuzu unutmaz isek şayet “Evrensel iyilik”  tüm fıtratların kabul göreceği bir gerçektir.   Firavun da kendisine yalan söylenmesini ve kötülük yapılmasını sevmez. Yalanın iyi olduğunu kim savunur yalancılardan başka…

Kitabımızdan öğreniyoruz ki çağlar boyu yaşayan toplulukların en büyük sorunu Allahın Nebi-Elçileri ile kendi toplumlarına iletilen Ahlaki kurallar- helal ve haramlara riayet edilmemiş olması. Her zaman tüm toplumlar da kimin kurallarının öne alınacağıyla alakalı karmaşa yaşanmış. Anlaşılıyor ki birçok kişi kendi toplumu tarafından sadece dışlanmamak adına susmuş ve yaşanan olaylara da seyirci kalabilmiş. Böylelikle Nebi- Elçilerin hayatına son verilebilmiştir…

Mihenk taşı yer değiştirir ise tasavvur da yer değiştirir. Ehli kitap kendi kitaplarını tahrif ederken kendi kelimelerini-tasavvurlarını Allahın kelimelerinin önüne aldıkları için çarpıtabilmişlerdir. Biz sınav dünyasındayız. Kimin sözünü ve kitabını Allahın kitabının önüne alacağız? Hepimiz bir gün tek tek hesap vereceğiz. ..

Ayetlerle sabitir ki Kur’an Arapça bilenler topluluğuna indirilmedir. Uzman bir topluluğun yapacağı çeviri başka olur. Meallerde yapılan hataların birçok mealde ortak olması sebebiyle bir tek kişinin çevirililerden derleyerek yapacağı çeviri sadece tavşanın suyunun suyu olur… Türkiye de 50 den fazla Meal- tefsir var. Uzman Topluluklar tek kişi gibi olmaz… Müslümanlar aklı atıl bırakarak zaten çoktan ipin ucunu bırakmıştır. Oysa Kur’an da Kâinat yasaları tüm açıklığıyla kolaylaştırılmış bir şekilde vardır. Kendi alanın da Uzman olan kişi okuduğu ayetlerle bu fotoğrafı anın da görür. Sonra ya kâfir olur ya da müşrik ya da mümin Bknz. İnsan suresi…

Rabbimizin kelimelerinin yerlerini değiştirecek hiçbir güç yoktur. Kur’anda hiçbir kelime tesadüfen orada var değildir… Yüzeyden okunan yüzeyde kalmaya mahkumdur.

Kur’an da her konuda Uzmanlık istenir. Kendi alanın da söz sahibi Ahlaklı uzman bir kişi her şeyi yerli yerine koyar. Kendi alanın da uzmanlaşan kişilerle Arapça bilenler birlikte çalışılar ise kendi dünyevi çıkarları için değil tabi sırf Allahın rızasını gözetmek için o zaman Murat edilen Medeniyet kurulabilir. Tabiî ki Firavun vari medeniyette kurulabilir ve Firavun vari medeniyet sadece bu dünyalık için çalışır. Seçkin sınıfın varlığına inanan bu zümre hem kendilerini hem toplumu kandırarak kurdukları sömürü devletiyle yok olmaya mahkûmdurlar…

Allah yar ve yardımcımız olsun.

 


About the Author
Author

MuruvvetCaliskan

Comments (4)
Leave a reply

Name (required)

Website