KUR’AN’DA YARATILIŞ VE EVRİM-2
Bir önceki yazımda “evrim”, “evrim teorisi” ve Kur’an konusuna kısa bir giriş yapmış ve Allah’ın, yaratışı, imtihan gereği “sünnetullah” denilen ve insanların yanlışlıkla kudret ve ilim gibi ilahi vasıflar atfederek “tabiat, tabiat kuralları ya da doğa ana” vb. isimlerle isimlendirdikleri sebepler silsilesine bağlamış olduğundan bahsetmiştim.
Fakat yanlış anlaşılmasın bu yazım hali hazırdaki “evrim teorisinin” doğruluğunu ya da Kur’an’ın mevcut “evrim teorisini” doğruladığını iddia eden bir yazı değildir. İleride bir takım yanlış anlaşılmalara meydan vermemek adına öncelikle bazı kavramların en başta tanımlanması gerektiğini düşünmekteyim. Konu ile ilgili bazı kavramlar şunlardır:
Mesh (Mutasyon); “Bir yaratığın başka bir şekle (suret) değişimi (tahvil)”.[1] Bugünkü bilimsel ifadeyle metamorfoza veya mutasyona uğrama anlamına gelmektedir.[2]
İstihale; (Changement); “Suret ve mahal itibariyle değişme anlamına gelir.”
Evrim; en basit anlamıyla, zaman boyutuna bağlı değişim demektir. Biyolojide evrim ise, canlı türlerinin, nesilden nesile değişime uğrayarak; ilk durumundan farklı aşama ve özellikler kazanmasıdır. Teknik bir ifadeyle, biyolojik evrim, bir canlı topluluğunun genetik bileşenlerinin, zamanla değişime uğramasıdır. [3]
Tekâmül; Tekâmül günümüzde genellikle evrim (evolution) yerine kullanılmaktadır. Kelime anlamı olarak kemalini bulmak, kamillenmek anlamlarındadır. Batı’da yaygın olarak kullanılan evrim fikri, buradaki gibi bir ilerlemeye, amaca yönelik değildir ve tesadüfîdir. Müslüman düşünürlerin kullanmış oldukları tekâmül mefhumunda ise yaratıcı bir güç vardır ve beli bir amaca yöneliktir. İkisini birbirinden ayırmak gerekir.[4]
Tatavvur (evolution); Tatavvara; gelişmek, inkişaf etmek, evrim geçirmek, değişmek, hızlanmak manalarına gelir. Tatavvur ise gelişme, ilerleme ve evrim anlamlarına gelir.[5] Bu kelime bir halden diğer hale geçmek veya bir merhaleden diğerine geçmek anlamlarına gelmektedir.[6] Günümüzde Arap dünyasında evrim yerine Tatavvur kelimesi kullanılmaktadır. Bizde ise tekâmül kelimesi kullanılmaktadır.
Evrim teorisi; Evrim teorisindeki evrim tanımı ise, yukarıdaki tanımdan önemli ölçüde farklıdır. Teoride, değişim kavramı altında savunulan şudur: Bütün canlılar, çok uzak bir geçmişte yaşamış, tek bir ortak atanın, tesadüfî değişim süreci geçirmiş nesilleridir. Darwinist teoriyi oluşturan iki bileşen; mutasyonlar ve doğanın etken olduğu seçilimdir. Başka bir deyişle, evrim teorisinin en temel iki mekanizması, mutasyon ve doğal seçilimdir.[7]
Teorinin bu şekliyle kabul edilmesi elbette mümkün değildir. Zira bu haliyle teori bilimsellikten çıkarak felsefi bir boyut kazanmıştır. Öncelikle;
-Tüm türlerin tek bir ortak atadan türediği ya da türler arasında birbirine dönüşümün olabileceğine dair kesin bilimsel kanıtlar sunulamamıştır.
-Evrende hayatın rastlantısal olarak var olması matematiksel açıdan imkânsızdır.
-Adını ne koyarsanız koyun fark etmez; bilinçsiz varlıklar olan atomların, tesadüflerin, doğal şartların ya da tabiat kanunlarının bilgi, hayat, canlılık ve zeka üretmesi ve bu üretimlerini devam ettirecek çeşitlilikte bilinçli ve sistemli mekanizmalar geliştirmesi imkansızdır.
Yazımın temel amacı “evrim teorisini” doğrulamak ya da yanlışlamak olmadığından teorinin eleştirisi ile ilgili olarak bu noktaların yeterli olacağını düşünmekteyim. Evrim teorisini bugünkü haliyle kabul etmemek onu eleştirmek ayrıdır bu konu üzerinde herhangi bir bilimsel araştırmanın önünü kesmek ve bilim düşmanlığı yapmak tamamen ayrıdır. Maalesef kanaatimce Müslüman düşünce dünyasının en büyük hatalarından biri bilerek ya da bilmeyerek; saflığını koruyamamış, hurafeler ve masallarla dolu Hristiyan ya da Yahudi din anlayışlarını İslam dinine empoze etmeye çalışmaları, bilime ve bilimsel gelişmelere onların baktıkları açıdan bakmaları ve tıpkı onlar gibi masal ve hurafelerle dolu bir din anlayışı ortaya koyarak Kur’an’ı hiç hak etmediği halde bilim karşıtı bir konuma yerleştirmeleridir. Oysa defalarca tekrar ettiğim gibi Kur’an asla bilimden korkmaz, bilimle çelişmez, bilime sırtını dönmez, bilimsel araştırmalara engel olmaz. Aksine bilime, akla, düşünmeye, incelemeye, araştırmaya şiddetle teşvik eder. Bulunan her önemli yeni bilimsel gelişme Kur’anda kendini hissettirecek derecede yerini almıştır. Aşağıdaki örnek olarak verdiğim bilgilerin neredeyse tamamı Kur’an’dan binlerce yıl sonra bilim adamları tarafından keşfedilmiştir.
Evrenin Yaratılması Ve Genişlemesi;
Evren’i kuvvetimizle kurduk, muhakkak ki onu genişletmekteyiz. 51-Zariyat-47.
İnkârcılar, Evren ve yer birbirleriyle bitişikken onları ayırdığımızı, ayrıca her canlıyı sudan yarattığımızı görmüyorlar mı? Yine de onlar inanmayacaklar mı? 21-Enbiya-30.
Evren Ve Dünyamızın Gaz Evresi;
Bir de gaz halinde bulunan Evren’e yöneldi, ona ve yeryüzüne “İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedi. İkisi de “İsteyerek geldik” dediler. 41-Fussilet-11
Her Şeyin “Çift” Olarak Yaratılması;
1- Yeryüzünün bitirdiklerinden, kendi benliklerinden ve daha bilmediklerinden hepsini eşler halinde yaratan çok yücedir. 36-Yasin-36,
Düşünüp, ibret alabilmeniz için her şeyi çiftler halinde yarattık. 51-Zariyat-49.
Zamanın Göreceliği;
Gökten yere bütün işleri idare eder. Sonra onlar, sizin saymakta olduğunuz bin yıla denk bir günde O’na yükselir. 32-Secde-5.,
Melekler ve Ruh, süresi elli bin yıla denk olan bir günde oraya yükselir. 70-Mearic-4.
Geceyi Gündüzün Üzerine Sarmak Ve Dünyanın Yuvarlaklığı;
Gökleri ve yeryüzünü gerçek ile yarattık. Geceyi gündüzün üzerine sarıyor, gündüzü de gecenin üzerine sarıyor… (39:5)
Dünyanın Dönüşü;
Dağları görürsün de onları durgun sanırsın, oysa onlar bulutların hareketi gibi hareket etmektedirler. Bu her şeyi sapasağlam, mükemmel yapan Allah’ın sanatıdır. Gerçekten O yaptıklarınızdan haberdardır. (27:88)
Geri Çeviren Gök- Su Buharının Atmosfer Dışına Çıkamaması Ve Atmosferin Geri Çevirme Özelliği;
Ve O geri çeviren gök, (86: 11)
Korunmuş Tavan: Gökyüzü – Atmosferin Koruyucu Özelliği;
Ve gökyüzünü korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise bunun delillerinden yüz çeviriyorlar. (21: 32)
Yeryüzünün Tabakaları;
Allah yedi göğü ve yerden de onlar kadarını yaratandır. Emir bunların arasında sürekli iner ki Allah’ın her şeye gücünün yettiğini ve Allah’ın bilgisiyle her şeyi kuşattığını bilesiniz. (65:12)
Gökyüzünün Tabakaları;
Birbirleriyle uyumlu bir şekilde (tabakalar halinde) yedi göğü yaratmış olan odur. Merhametli olanın yaratmasında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevirip gezdir. Herhangi bir çarpıklık(çatlaklık) görüyor musun? (67: 3)
Güneş De Akıp Gitmektedir / Güneşin Hareketi Yörüngesi ;Güneş de bir karar yerine doğru akıp gitmektedir. Bu Üstün Olan ve Bilen’in takdiridir. (36: 38)
Evrendeki Mükemmel Yörüngeler; Geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı yaratan O’dur. Her biri bir yörüngede yüzüp giderler. (21: 33), Özenle oluşturulmuş yollara (yörüngelere) sahip Evren’e (Göğe) andolsun. (51:7)
Atom Ve Atomun Parçacıkları; Ne göklerde, ne yerde zerre ağırlığınca bir şey O’ndan (Allah’tan) gizli kalmaz. Bundan daha küçüğü de, daha büyüğü de, istisnasız olarak hepsi muhakkak apaçık bir kitaptadır. (34:3)
“Zerre” bir maddenin çok küçük parçacığının adıdır. Bu ayetle maddenin küçücük parçacıklarındaki bilginin önemine dikkat çekilmiştir.
Karadelikler: Büyük Bir Yemin; Hayır, yıldızların düştükleri yere (mevkilerine) yemin ederim. (56:75)
Eğer bilirseniz, gerçekten bu büyük bir yemindir. (56:76)
Dünyanın Geoit Şekli; Ve yeryüzünü de yayıp yuvarlattı. (79:30)
Direksiz Yükselmiş Gökyüzü; Allah, şu gördüğünüz gökleri direksiz yükseltendir… (13:2)
Yıldızların Sönmesi; Yıldızlar söndürüldüğü zaman (77:8)
Gezegenlerin Rotalarından Çıkması; Gezegenler saçıldığı zaman (82:2)
Güneşin Dürülmesi /Ölmesi; Güneş dolandığı zaman (81:1)
Suların Kaynadığı Deprem ;Yeryüzü sallanıp sarsıldığında (56:4), Denizler kaynatıldığı zaman (81:6), Denizler fışkırtılıp-taşırıldığı zaman (82:3)
İnsan Ve Çevre Kirliliği İlişkisi; İnsanların kendi elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde bozgun çıktı. Yaptıklarının bir kısmını kendilerine tattırmaktadır ki vazgeçsinler. (30:41)
Gökyüzüne Yükselmenin Dayanılmaz Zorluğu; Saptırmayı dilediğinin de göğsünü öylesine dar ve sıkıntılı kılar ki, o göğe yükseliyormuş gibi olur. (6:125)
Petrolün Oluşumu ; O otlağı çıkardı. (87:4), Sonra da onu karamsı bir sel suyuna çevirdi. (87:5)
Deprem Ve Yerin Ağırlıklarını Atması ; Yerin o şiddetli depremle sarsıldığı (99:1), Yerin ağırlıklarını dışarı atıp çıkardığı (99:2), Ve insan “Buna ne oluyor?” dediği zaman (99:3), İşte o gün haberlerini anlatacaktır. (99:4)
Fay Hatları; Ve çatlaklarla dolu yer. (86:12)
Dağların Kazığa Benzetilmesi; Yeryüzünü bir döşek yapmadık mı? (78:6), Dağları da birer kazık? (78:7)
Denizlerin Diplerindeki Karanlık; Veya engin bir denizdeki karanlıklara benzer. Onu dalga üstünde dalga kaplıyor. Üstünde de bulut. Birbiri üstüne karanlıklar. Elini çıkartan neredeyse onu bile göremeyecek. Allah’ın ışık vermediğine hiçbir ışık bulunamaz. (24:40)
Birbirine Karışmayan Deniz Suları; İki denizi salmıştır, birbirleriyle birleşiyorlar. (55:19), Aralarında bir engel vardır, birbirlerinin sınırını aşmıyorlar. (55:20)
Yer Altı Sularının Kaynağı; Allah’ın gökten bir su indirdiğini ve onu topraktaki kaynaklara geçirdiğini görmüyor musun? (39:21)
Yağmur Suyunun Tatlı Olması ; İçmekte olduğunuz suyu gördünüz mü? (56:68), Onu buluttan siz mi indiriyorsunuz, biz mi? (56:69), Eğer dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmeniz gerekmiyor mu? (56:70)
Nefes Alan Sabah; Ve nefes almaya başladığı zaman sabaha. (81:18) (Fotosentez yalnız ve yalnız gündüzleri gerçekleşmektedir)
Parmak Uçlarındaki Kimlik; İnsan, kemiklerini kesin olarak biraraya toplamayacağımızı mı sanıyor? (75:3)
Evet, parmak uçlarını dahi düzenlemeye gücümüz yeter. (75:4)
Kemiklerin Oluşumu Ve Etle Kaplanmaları; …Sonra o damlacığı asılıp tutunan birşeye dönüştürdük. Sonra asılıp tutunan şeyi, bir çiğnemlik et parçası haline getirdik. Sonra bir çiğnemlik et parçasını, kemik olarak yarattık. Sonra kemiğe et giydirdik.(23:14) … Kemiklere de bir bak. Nasıl yerli yerince düzenliyoruz onları ve sonra da onlara et giydiriyoruz… (2:259)
Bir Çiğnemlik Et Parçası; Sonra o damlacığı, asılıp tutunana dönüştürdük. Sonra asılıp tutunanı bir çiğnemlik et haline getirdik.(23:14)
Rahim Duvarında Asılı Dururken; Sonra onu dayanıklı bir karar yerinde bir damlacık haline getirdik.(23:13)
Sonra o damlacığı asılıp tutunan birşeye dönüştürdük…(23:14)
Bir Özden Yaratılış Ve Çocuğun Cinsiyeti; Sonra onun soyunu bayağı bir suyun özünden meydana getirdi. (32:8)
Cinsiyetin Belirlenmesi Ve Meni İlişkisi; Gerçekten de O, erkek ve dişi olarak iki çifti yaratandır. (53:45)
Akıtılan meninin bir damlasından. (53:46)
Ana Rahminin Dayanıklılığı; Sizi bayağı bir sudan yaratmadık mı? (77:20), Ve sonra dayanıklı bir yere yerleştirdik.(77:21) Bilinen bir süreye kadar (77:22)
Meni Bir Karışımdır; Gerçekten de insanı karışımlı bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bu yüzden onu işiten ve gören yaptık.(76:2)[8]
Yukarıda verilen Kur’an’daki ifadelerle, keşfedilen bilimsel bilgiler birbirine paraleldir. İlginç olan ise inançsızların bu parallelliği tesadüfe bağlamasıdır. İnançsızlara göre -haşa- Hz. Muhammed 1400 yıl öncesinden kendi uydurması olan bir kitap yazmış ve bu kitap her nasılsa kendisinden binlerce yıl sonra keşfedilen bilimsel bilgilerle paralellik arz eden ifadelerle dolu olmuştur. Aslında onların bu tavırlarında yukarıda da belirttiğim gibi bilime sırtını dönen İslam dünyası düşünürlerinin payı oldukça büyüktür.
Asıl konumuza dönelim.
Gerek çağdaş, gerekse eski önemli birçok Müslüman düşünür gerçekte âlemin yaratıcısı olarak Allah’ı kabul etmişler; fakat yaratılış olayını evrime benzer bir tarzda açıklamışlardır. Bu anlayışın oluşmasında Kur’an-ı Kerim’deki ayetlerin etkisi görülmektedir.
Fakat fark şu ki bu düşünürler yaratılışın tesadüflerle değil, bilinçli bir tasarımla oluştuğunu ileri sürer. Bu düşünce günümüzdeki Akıllı Tasarım Teorisine (Intelligent Desing) benzer özellikler taşır. Aynı şekilde Müslüman düşünürler, bir tasarımcının varlığını hiçbir zaman göz ardı etmemişlerdir. Bunu ifade ederken de farklı terimler kullanmışlardır.
Yaratılıştaki evrime/tekâmüle/gelişime dikkat çeken müslüman düşünürlerden Tekâmül kavramı ıstılahlaşıncaya kadar Câhız, mesh kavramını; Ihavanu’s-safa el-hikmet es-sariyye, el-inâyet er-rabbâniyye (ilahiyardım), veya el-hikmet el-ilâhiyye (ilahi hikmet) kavramlarını, İbn Miskeveyh elhikmet es-sariyye (Akıcı Hikmet) kavramını; Sosyoloji ve tarih felsefesinin kurucusu sayılan İbn Haldun da İbn-i Miskeveyh’e yakın bir hikmet kavramını, Sehristani ve İbn Hazm istihale kavramını kullanmışlardır. XIII. yüzyıldan itibaren artık tekâmül kavramı ıstılahlaşmış ve çok yaygın olarak kullanılmıştır. Günümüzde de kullanımı devam etmektedir. Bu kavramı Nasruddin et-Tusi, Ahlak-ı Nâsiri’de; Kınalızade Ali Efendi, Ahlak-ı Alâi’de; Erzurumlu İbrahim Hakkı, Marifetname’de kullanmışlardır. [9] Ayrıca Mevlana’nın da evrime/tekamüle yorumlanan açık ifadeleri olduğu bilinmektedir.
Ayrıca günümüz İslam bilginlerinden; Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, Prof. Dr. Süleyman Ateş, Prof. Dr. İsmail Yakıt, Prof. Dr. Mehmet Bayraktar, Doç.Dr. İlhami Güler, Yrd. Doç. Dr. Hadi Adanalı “evrim teorisi”ni değil ama yaratılıştaki evrimi ve tekâmülü kabul eden ilim adamlarımızdan bazılarıdır. Yine günümüzün önemli düşünürlerinden Caner Taslaman’da evrim teorisinin doğrulanmasının ya da yanlışlanmasının Allah inancı açısından herhangi bir sorun teşkil etmeyeceği kanısındadır. Aşağıda bu düşünürlerden bazısının konu ile ilgili kısa değerlendirmeleri yer almaktadır:
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk: Sözüm ona sansürü Müslümanlık adına yapıyorlar. Halbuki Darwin, evrim tezini ünlü Müslüman filozof İbn Miskeveyh’ten çaldı. Evrim teorisi Batı’nın değil Müslümanlar’ındır. 940-1030 yılları arasında İran’da yaşayan İbn Miskeveyh, ’El-Fevzü’l-Asgar’ adlı ölümsüz eserinde evrimleşmeyi, Darwin’den tam 850 yıl önce incelemiş ve onun vardığı sonuçlara daha o zaman varmıştır. Miskeveyh’e göre, yüksek alemden inen nefs (ruh) çeşitli dünya varlıklarında kendini göstere göstere tekamül etmiş, nihayet insanlık mertebesine gelmiştir.
Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kurucu Dekanı Prof. Dr. İsmail Yakıt: Kuran evrimi reddetmiyor. İnsan kendi orijininden gelerek evrimleşmiştir. Yani maymundan gelerek evrimleşme söz konusu değildir. Kuran’da evrim yaratmanın bir sürecidir. Kuran’a göre Adem ilk insan değildir. Adem’den önce insanların varlığına dair ayetler bulunmaktadır. Adem ilk peygamberdir.
Prof. Dr. Süleyman Ateş: Kuran’da insanın bir evrim geçirdiğine işaret ediliyor. Ama bu evrim insanın kendi kökenindendir, herhangi bir hayvan ya da maymundan değildir. Ben Darwin’in görüşünü doğru bulmuyorum. Mantıklı da değil zaten. Bir tek hücreden bu kadar çeşitli ve farklı hayvanın oluşması mümkün olabilir mi? Kuran’da insanın henüz halife olmazdan önce, yani yeryüzünde Allah’ın temsilcisi olmazdan önce barbar, kan dökücü bir canavar gibi olduğu söyleniyor. Ama akıl potansiyeliyle insan olgunlaşıyor ve yeryüzündeki varlıklara hakim olacak duruma geliyor. Bu Allah’ın bir lütfu sayesinde oluyor. Bakara suresinin ayetlerinde buna işaret edilmektedir. İnsan suresinde ise ” İnsan kendisinin hiç anılmadığı uzun zamandan geçmedi mi “ diye buyurulmaktadır. Yani insan daha insan değildi ama insan olma yönüne yönlendirilmişti.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Bayraktar: Kuran’da evrim diye bir kelime yok. Ancak, evrimcilerin bahsettiği, evrenin evrimler şeklinde yaratıldığını Kuran’dan çıkartmak mümkün. Kuran’da yer alan her canlının sudan yaratıldığı, insanın çamurdan, balçıktan yaratıldığı şeklindeki betimlemeler bu görüşü desteklemektedir.
Bir sonraki yazımda Kur’ân-ı Kerim’de İnsanın Yaratılışı’nı ele alacağım.
www.ateizmvedin.com
Metin AYDIN
[7] Gökben Coşkun, Dr. Erman Gündoğdu