Müslüman Oluş Hikayeleri…

Zaman zaman Hıristiyan insanların Müslüman oluş hikâyelerine rastlarız, Youtube’da, tvde ya da dini kitaplarda. Bunlar Müslümanlar için gurur vericidir fakat Müslümanlara örnek olsun diye yayınlanır. Biraz öyle de oluyor. Çünkü ben etkileniyorum bunlardan. Çünkü ben başka bir kültürde doğmuş insanın neden Müslüman olduğunu anlayamazdım. Dini inanış gibi insanın hayatını her yönüyle etkileyen bir şeyi bir insan nasıl değiştirir? Hiçbir şekilde İslami eğitim almazlar üstüne bir de önyargılarla doldurulurlar. Toplum ve aile baskısını da unutmamak gerekir. Müslüman ülkelerin haline bakınca da bu dinle ilgilenmek için hiçbir sebep kalmaz.

Bizler Müslüman kültürde doğduğumuz için kendi dilimizde birçok kitap bulabiliyoruz. Sorularımızın cevabına çok kolay ulaşabiliyoruz. Bir hocaya ya da dindar birine sorarsınız olur biter. Ancak onların öyle geniş imkânları yok.

Aklıma soruların takılmaya ve Tanrı’nın varlığını sorgulamaya başladığım zamanlarda o hikâyelerle daha çok ilgilenmeye başladım. İlk başlarda bahsedeceğim ayrıntıyı pek fark edememiştim ancak –yanılmıyorsam- bir Avustralyalının videosunu izlerken söylediği şey dikkatimi çekti. O, hangi Kiliseye gitse sorduğu sorulara farklı cevaplar alıyordu. Kilisenin yorumları karışıyordu. Bir de camiye gitmişti orada da İmam onun sorularına cevap olarak Kuran’ın sayfalarını karıştırıp ‘’Şunu oku, bunu oku vs.’’ diyordu. Kendi düşüncelerini karıştırmadıkları için o kişi etkilenmiş ve Kuran’ı okumuştu. Sonra da Müslüman olmuştu.

Kısa bir videoydu ama bu güzel ayrıntı çok değerliydi. Zamanla da şimşekler çakmaya başladı zaten. Bu sonradan Müslüman olan insanların ortak noktası şuydu; bir şekilde Kuran’a ulaşıyorlar, okuyorlar araştırınca da Müslüman olmaya karar veriyorlar. Bunu da severek, isteyerek yapıyorlar. Tatmin oluyorlar yani. Bazıları iyi bir Hıristiyanlık eğitimi alıyordu çocukken ancak büyüdükçe içten içe uzaklaşmaya başlıyorlardı. Teslisi kabul edemiyorlar yani. Zaten sorgulamaya hakları da yok. Doğu dinleri de dâhil olmak üzere birçok dini irdeliyor bazıları, en son durak hep İslam oluyor oraya önyargıyla geliyorlar ama orada kalıyorlar.

Bu insanlar mezheplerden, âlimlerden pek bahsetmiyorlar. Her şeyin açıklamasının Kuran’da olduğunu, eksiksiz ve etkileyici bir Kitap olduğunu vurguluyorlar.  Hz.Muhammed’in kısa zamanda çok büyük ve güzel şeyler yapabilmesine hayran kalıyorlar ve bunun ancak bir Peygamber tarafından olabileceğini söylüyorlar.

Diğer bir yandan ise şunu fark ettim, bu insanların bazıları sakal bırakan ve o uzun elbiseleri giyen insanlar. Bunu anlayamıyorum. Bu, dinin bir parçası değil ki. Önce Kuran’ı okuyup hayran olup sonra mezhep, sünnet, hadis havuzlarına kendilerini attığını ve kaybolduklarını sanmıyorum. Çünkü bunlardan pek bahsetmezler. Üstelik onlar gözü açık kişiler, sürükleneceklerini sanmıyorum.  Bu olsa olsa Peygamber sevgisinden kaynaklanabilir. İnsan sevdiği kişi gibi olmaya çalışır. Bu da o yüzden olabilir. Ya da gittikleri her yere gururla ‘’Ben Müslüman’ım’’ mesajını götürmek istiyor olabilirler. Bunu onlara sormak gerekir ama her ne ise taklitçiliğin ötesinde olduğunu düşünüyorum.

Onları görünce keşke ben de farklı bir kültürde büyüseydim de sonradan araştırarak öğrenseydim diye düşünüyorum. Hiç değilse tek bir kaynağım olurdu, şimdi ki gibi olmazdı. ‘’Neden Müslümansın?’’ sorusuna –eskiden olduğu gibi- keke küke cevaplar vermezdim.  Hani başta soruların cevabına çok kolay ulaşabiliyoruz demiştim ya, yanılıyormuşum ben o kadar kolay ulaşamıyorum.

 


About the Author
Author

violet

Comments (1)
Leave a reply

Name (required)

Website