Allah’ın Evrene Müdahalesi : 2 : Vicdan,Gödel Eksiklik Teoremi ve Sayı Doğrusu

Allah’ın Evrene Müdahalesi : 2 : Vicdan,Gödel Eksiklik Teoremi ve Sayı Doğrusu

Ateizmin 20.yy’dan itibaren savunduğu argümanlardan birisi de ‘God Of The Gaps’ argümanıdır. Boşlukların Tanrısı anlamına geliyor. Kısacası iddia, insanların yetersizlik durumunda açıklayamadığı boşluklara ‘Tanrı ve Kudreti’ ni yerleştirmesi fakat bilim ilerledikçe bu boşluklar azalacağından Tanrı fikrine gerek kalmayacaktır. (!)
. God Of The Gaps argümanına dair 2 karşıt fikir sunabilirim :

SAYI DOĞRUSU ARGÜMANI

Bilimsel nedenselliği sayı doğrusu metaforu ile açıklamak istiyorum. Nedensellik zincirini yukardaki sayı doğrusu olarak düşünelim. Nedenselliğe dayanan şu olayla Örnek olarak açıklayalım;

1. Ali Dünya yüzeyinde topa hızlı bir şekilde vurdu.
2. Top temel fizik yasalarına göre ivme almaya başladı
3. Top maksimum yüksekliğe ulaştığında potansiyel enerjisi maksimum konuma geldi.
4. Sonra top yere çarptı ve sürekli bir önceki yüksekliğinden daha az yükseklikteki konumlarda ve daha düşük hızda bulunarak durdu. Metafora gelirsek, yukarda topun sekip durmasını anlattık.
1 – 2 – 3 – 4 şeklindeki bu dizilimi sayı doğrusunda nedensellik zinciri olarak gösterelim. Örneğin yerçekimi oluşturan parçacıkların evrende nasıl bir hakimiyet kurduğunu, bunun atoma kütle ve hız veren yapılarda nasıl bir etkileşim oluşturduğunu tam olarak bilmiyoruz. Ancak bildiğimiz bir şey var ki top eskisinden daha az hıza sahip olarak duracak. Yani 4’üm nedeni 1 olduğu yanlış değildir ; ancak eksiktir. Çünkü 4 ile 1 arasında 2, 3 ‘ün olması gibi arada bir sürü bilmediğimiz soyut katmanda olay dönüyor. 2 tamsayı arasında sonsuz sayı vardır ; bu metafora göre de her boşluk arasında anlayamayacağımız bir neden dizisi bulunabilir.

Dolayısıyla Allah’ın evrene müdahalesi ihtimali her daim devam eder ; bu durumun daralması için şeylerin evrende nasıl etki ettiğine dair her şey bilinmelidir. Bu mümkün gözükmüyor. Ayrıca evrene dair bir davranışın matematik veya fizik yasası olarak karşılığını bulmak Tanrı fikriyle zıt düşmez. Burada İslam dininin betimlediği durum, insanın anlaşılabilir evreni anlayabileceği ancak hiçbir zaman insanlığın sonsuz ilim sahibi Allah kadar bilgiye hükmedemeyeceğine dair inancın olması gerektiğidir. Dolayısıyla evrene müdahale etmediği durumu açıklamak evrene hiç müdahale edilmediğinin kanıtı olamaz. Biz eğer evrendeki her şeyi bilen bir varlık olsaydık, o zaman hiç müdahale olmadığına emin olabilirdik. Fakat bilim gittikçe karmaşık bir hal alıyor ve derinleşiyor. Fakat bu her şeyin birbiriyle olan ilişkisini bilen bir Tanrı ‘nın kudreti yanında “doldurulamayacak bir boşluk” olarak kalacaktır…

BAŞLATICI ARGÜMANI
Burada önceden bahsettiğimiz gibi, Allah eğer ilk müdahaleyi yaptıysa bu tüm sürece müdahale ettiği anlamına gelir. Çünkü bir şeyi yoktan var etmek ve süreci başlatmak, süreç devam ettiği sürece müdahale edilmiş olduğu anlamına gelir. Dolayısıyla insanoğlunun ileride evrenin işleyişi hakkında geniş yelpazede bilgisi olsa bile; her şeye neden olarak sayılabilecek bir varlığı yok sayabilmek başka kanıtları da gerektirdiğinden zordur. Unutmayalım ki Allah’ın varlığı bir neden değil ; sonuçtur.

ANLAMLILIK ARGÜMANI
Bugün bilimin açıkladığı şeyler, evrenin anlaşılabilir olması ile beraber insanlığa hayretler vermektedir. Bu nedenle anlaşılabilir evrenin var olması mantığa evrimsel gelişmeye uygun olması da, biz insanoğlunu da her daim Allah’a yakınlaştıran bir unsur olacaktır. Sıradaki argüman matematikçi ve matematik felsefecisi Gödel ‘e ait. “Eksiklik Teoremi” nin Dinsel argümanlara çevrilmesi sayesinde anlamı bütünleştireceğime dair inancım tam.

GÖDEL EKSİKLİK TEOREMİ VE DİN FELSEFESİ
Öncelikle bu teoremi açıklayalım. Diyelim ki elimizde sadece sonlu sayıda küme olan A’nın 5 elemanı var :

A = {2,4,6,8,10}. Bu bizim aksiyom kümemiz olsun. Şimdi de bir çıkarım kuralı belirleyelim. Bu kural da çarpma işlemi olsun.

2*2*2 = 8
4*4*2 = 32
10* 2*6 = 120

Görüleceği üzere S ‘te ispatlanabilen sonsuz sayıda önerme vardır. Yeni kümemiz olan S kümesi her daim sonludur. Nedeni ise hangi çarpımı elde ederseniz edin, 7 sonucunu asla elde edemezsiniz. Diyelim ki içine 7 yi barındıran bir sonlu Y kümesini de ekledik sistem tam oldu mu ? Hayır. Çünkü halen 13 gibi asal sayılar yok. O halde asal sayıları S sistemine ekleyebilir miyiz? Bu mümkün değil çünkü S sonlu bir sistemdir ve hiçbir zaman tam sistem olamaz. Şimdi gelelim işin dinsel boyutuna.

Son yıllardaki bilim insanları ve internetteki bilgi sayısı, insanlığın bugüne kadar ürettiği toplam bilgi sayısıyla eşdeğerdir neredeyse ancak, yine de sonlu bir bilgi birikimimiz var. Yani bu bilgilerden doğayla ilgili fizik, kimya ve matematik gibi tüm genel doğa bilimleri ve soyut matematik gibi özel konular bulunursa bulunsun bilgi kümesi sonlu olduğundan , sonsuz kudrette olduğuna inandığımız ve şu anki şartlardan kudreti etkilenmeyen bir varlığın kudretine ulaşmamız mümkün değildir. Dolayısıyla ‘God of the Gaps’ argümanındaki boşluk hiçbir zaman daralmayacaktır. Biz daha önce de bilmenin Allah’a yaklaştırdığını söyledik ; bu bir çelişki oluşturmuyor ve insanın Allah’a en çok benzeyen varlık olması nedeniyle daha da yakınlaştıracağını söylememiz çelişki oluşturmuyor. Bugün ana dal olarak görülecek birçok konu gittikçe alt alanlara ayrılıyor. Bu açıdan bakacak olursak, bu sistemin sürekli olan eksikliğinin bir sonucudur.

Bizim mükemmel tasarım dediğimiz şey de, inançlılar olarak, sistemin sonlu olmasına karşın (madde sonlu sayıdadır) anlamlılığın ve işleyişin sonluluğa yetecek kadar yani sıfıra yaklaşan boyutta kaos içermesidir. Yani evren başlangıcı olduğu şu durumda bile kaosa düzenin karşısında neredeyse sıfıra yaklaşacak kadar davetiye çıkarır. İnsan vücudu da böyledir. İnsan ölümlü bir varlık olmasına karşın ; vücudunun işleyişi gayet düzen çerçevesinde ilerlemektedir kaos olan hastalıklar bile vücudun mekanik işleyişiyle düzeltilmektedir (Her vücutta kanser hücresinin olması fakat çok büyük oranda sistemin bunu düzeltmesi.) Bu sonuçlardan anlıyoruz ki, “Biz insanı en mükemmel şekilde yarattık.” Cümlesi hem insanın yaratıcı ile iletişim kurabilmesi, hem de sonlu düzene olan uyumu açısından tartışılmaz gerçekliktir.

Şöyle bir tartışma açılabilir ;
Kutsal kitaplarda sevapların ve günahların tamamının çıkarılamaması problemi. Bu Yahudiliğin 10 günah olarak belirlediği şeyde veya başka inançlar açısından sorun taşıyabilir. Fakat İslam dini bu konuda kutsal kitabının eksiksiz olduğu konusunda işin içinden rahatlıkla çıkabilir.

İslam dinine göre, kutsal kitap Kur’an işin temellerini bize verir. Kalan kısımları insanın “Vicdan” , “Ahlak” , “Akıl” , “Samimiyet” gibi sonsuz ölçekteki yaklaşımı tarafından belirlenir. Bu nedenle Kur’an “sigara içmeyin günah” demek yerine bize bir yaklaşım verir ; biz aklımızı vicdanımızı ve birçok insani faktörümüzü göz önünde bulundurarak sigara içmenin günah olduğu sonucuna varırız. Kitap bir rehberdir ve tek rehber kitap değildir ; Sünnet, İrade, Akıl, Hadis, Vicdan, Merhamet… bunlar da sonsuz rehberdir. Yukarıda söylemiş olduğum Ademoğlu’nun Allah’a en çok benzeyen varlık olması nedeniyle, Allah’ın sonsuzluğundan yani merhametinden, ilminden, adaletinden… aldığı söylenebilir. Bu durum matematik profesörü ateist olan ve daha sonra Esma-ül Hüsna ve Kur’an okuyarak Müslüman olmuş Jeffrey Lang’in durumuna benzetilebilir. O da insanın neden imtihan edildiğini buradan yola çıkarak anlatmıştır. Çünkü insan aciz bir varlıktır ancak aynı zamanda da her şey insanoğlunun hizmetine sunulmuştur. Bu nedenle insan Dünya’da piştiğinde Allah’a yaklaşır ve onun sıfatlarının tecellisini kendisinde görür. Bu hoşnutluk ilerde insanın aciz bedeninden kurtulup sonsuz güzelliği elde etmesi demektir ve buna dini karşılık olarak ‘Cennet’ diyoruz.

Ayrıca bu durum benim “Vicdan Hipotezi” kavramımla da örtüşüyor. “Benim dinim vicdan.” diyen deist insanların vicdanı sürekli terbiye eden rehberler (kutsal kitap, peygamber) olmadan bunu yapması çok tutarsız kalır. Çünkü ahlaki gelişim sadece hırsızlık yapma, yalan söyleme…. Gibi sınırlı sayıda olaydan oluşmaz. Her saniye dinde bir imtihandır ve karşılığı vardır dolayısıyla yaklaşımı her daim güncel tutan bir din gereklidir bunun sonucunda da hem dinimiz İSLAM devrin insanlarının ihtiyaçlarına göre tutarlılık açısından güncellenmiş, hem de sürekli peygamberlerle desteklenmiştir. Bu hem “Neden Allah dinini koruyamadı ?’ gibi temelsiz soruların cevabı olarak, hem de neden bilgi çağında son peygamber ve son kitap anlayışının geçerli olduğunu anlatmaktadır. Örneğin, okuma-yazmanın geçerliliğinin olmadığı bir dönemde, kutsal kitabın “Bilgi Ahlakı” tarzında insanları yönlendirmesi tutarsız kalırdı. Fakat eğer kutsal kitap güncellenmeden aynı o seviyede kalsaydı, bu sefer de çağımıza uygunluğu sağlayamamış olacaktı.

“İndirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti biz kitapta insanlara açıkça belirttikten sonra gizleyenler var ya işte onlara hem Allah lânet eder hem de bütün lânet edebilenler lânet eder. Ancak tövbe edip, durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıklayanlar başkadır. Onları bağışlarım; çünkü ben tövbeyi çok kabul edenim, çok esirgeyenim.”
[Bakara, 2/159-160]

Yukarıdaki ayette bilgi ahlakı öğretilmiştir. Bir örnek daha verelim. Yerleşik hayatın olmadığı bir dönemde şu ayetin var olması tutarsızlık olurdu ;

“Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere izin alıp sahiplerine selam vermeden girmeyin.” [Nur, 24/27]

Ancak günümüzde bu ayet gittikçe daha da önem kazanıyor, insanlara rehber oluyor.

[FATİH AYDIN]


About the Author
Author

antikbilge

Leave a reply

Name (required)

Website